Kuraklıkla Gelen 3 Tehlike: Orman Yangınları, Susuzluk, Hastalıklar
2 Şubat 2024 tarihi 2023-2024 kış mevsiminin tam ortasıydı. Bu günlerde kışın ortasını geçmemize rağmen ülkemizin Akdeniz iklimi süren bölgelerinde hala yazdan kalma günler yaşıyoruz. Yani Ege ve Akdeniz Bölgelerimizde derin bir kış ve kar kuraklığı ve bunların önümüzdeki yaz ayları neden olacağı tehlikeler var.
Bu kurak ayları takip eden aylarda aşırı yağmur ya da kar yağmaması durumunda bu sefer önümüzdeki bahar ve yaz aylarında kuraklık ve orman yangınlarından daha fazla selleri konuşuyor olacağız. Bu sebeple sellerle gelen tehlikeleri ve alınması gereken önlemleri de konuşmalıyız. Unutmayın kuraklık, orman yangıları ve seller kardeştir!..
Kuraklıkla birlikte yaşanan tehlikeler arasında orman yangınları, susuzluk ve hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar da bulunmaktadır. Bu problemlerin nedenleri ve çözüm önerileri aşağıdaki gibi incelenmiştir:
Orman yangınları
Orman yangınlarının nedenleri çeşitli doğa ve insan kaynaklı faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu faktörler arasında en önemlileri kuraklık, yüksek sıcaklıklar ve insan faaliyetleridir. Kuraklık dönemlerinde bitki örtüsünün kuruması yangın riskini artırır. Yüksek sıcaklıklar da yangın riskini artırır çünkü sıcak hava ve rüzgar, yangınların kontrol altına alınmasını zorlaştırır ve alevlerin hızla yayılmasına neden olur. Özelikle insan faaliyetleri, gözetimsiz bırakılan kamp ateşleri, terk edilmiş sigaralar veya diğer yanıcı maddeler orman yangınlarının başlamasına neden olabilir. Ayrıca, tarımsal faaliyetler sırasında kullanılan ekipmanların kıvılcımlar çıkarması veya yangınları tetikleyebilir. Bunların yanı sıra, kasıtlı olarak başlatılan yangınlar da büyük orman yangınlarının nedenlerinden biridir.
Etkileri: Orman yangınlarının etkileri çok yönlüdür ve geniş kapsamlıdır. Ekolojik olarak, yangınlar habitat kaybına, biyoçeşitliliğin yok olmasına ve ekosistem hizmetlerinin bozulmasına neden olabilir. Ekonomik olarak, mülk hasarına, geçim kayıplarına ve yangın söndürme maliyetlerinin artmasına yol açarlar. Ayrıca, yangınlardan kaynaklanan duman ve kül hava kalitesini düşürebilir ve yakın bölgelerdeki toplumlar için sağlık riskleri oluşturabilir. Orman yangınlarının uzun vadeli etkileri arasında toprak erozyonu, su kirliliği ve erozyona ve toprak kaymalarına karşı artan hassasiyet yer alır.
Çözümler: Orman yangınlarının riskini azaltmak için önleyici tedbirler hayati öneme sahiptir. Bu tedbirler arasında yangın tehlikesinin yüksek olduğu dönemlerde yangın yasağı uygulanması, kamp ateşleri ve dış mekan yakmaları üzerinde sıkı düzenlemelerin uygulanması ve yakıt yüklerini azaltmak için kontrollü yangınların yapılması yer alır. Halkı yangına karşı sorumlu davranışlar konusunda eğitmek ve yangın önleme çabalarına toplumun katılımını teşvik etmek de önemlidir. Ayrıca, yangın söndürme altyapısına yatırım yapmak, yangınların hızlı bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlamak için temel bir gerekliliktir.
Su kıtlığı
Susuzluk, kuraklıkla birlikte su kaynaklarının azalması veya kirlenmesi sonucunda ortaya çıkar. Özellikle aşırı nüfus yani talep yoğunluğu ile birlikte iklim değişikliği ve artan su tüketimi su kaynaklarının azalmasına neden olmaktadır. Susuzluğun etkileri arasında tarımsal verimlilik düşüşü, içme suyu sıkıntısı, ekosistemlerin bozulması ve ekonomik kayıplar bulunmaktadır.
Nedenleri: Su kıtlığı, büyük kentlerde özellikle su talebinin mevcut arzı aşması durumunda ortaya çıkar. Kuraklık, yağış miktarını, yüzey suyu seviyelerini ve yeraltı suyunun yeniden dolum hızlarını azaltarak bu sorunu daha da kötüleştirir. İklim değişikliği, yağış desenlerini değiştirerek, buharlaşma oranlarını artırarak ve hidrolojik döngüleri bozarak su kıtlığını daha da şiddetlendirir. Aşırı çıkarma, kirlilik, orman tahribatı ve arazi kullanımı değişiklikleri gibi insan faaliyetleri de su kıtlığına katkıda bulunur.
Etkileri: Su kıtlığının tarım, endüstri, enerji üretimi ve insan sağlığı gibi çeşitli sektörler üzerinde derin etkileri vardır. Tarımda, azalan su miktarı, mahsul verimlerinin düşmesine, gıda güvensizliğine ve çiftçilerin geçim kaybına neden olur. Suya dayalı endüstriler, üretim aksamaları ve artan işletme maliyetleri ile karşı karşıya kalır. Ayrıca, su kıtlığı su kaynakları üzerindeki anlaşmazlıkları şiddetlendirir ve ciddi su stresi yaşayan bölgelerde kitlesel göçlere neden olabilir. Temiz suya ve hijyen koşullarına yetersiz erişim, su kaynakları ve atık suların kirlenmesi ve halk sağlığını tehdit eden su kaynaklı hastalıkların artmasına yol açar.
Çözümler: Su kıtlığının üstesinden gelmek için su koruma, talep yönetimi ve sürdürülebilir su kaynakları yönetimi uygulamalarını birleştiren çok yönlü bir yaklaşım gereklidir. Su tüketimini azaltan teknolojilerin uygulanması, tarımda ve kentsel alanlarda su kullanımını azaltmaya yardımcı olabilir. Atık su arıtma ve yeniden kullanım altyapısına yatırım yapmak, tatlı su kaynaklarına olan baskıyı hafifletebilir ve su güvenliğini artırabilir. Ayrıca, suyu etkin kullanımı teşvik etmek, su koruma hakkında farkındalık yaratmak ve davranış değişikliklerini teşvik etmek, suyun sürdürülebilir kullanımı için önemlidir.
Hayvanlardan insanlara hastalık bulaşması
İklim değişikliği ve kuraklık, hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların yayılma riskini artırmaktadır. Özellikle sıcaklık ve nemdeki artışlar, sivrisineklerin ve kenelerin üreme hızını artırarak hastalıkların yayılma potansiyelini artırır. Bununla birlikte, iklim değişikliği hayvanların göç etmesine ve habitatlarının değişmesine neden olarak farklı türler arasındaki teması artırabilir, bu da yeni hastalık patojenlerinin insanlara bulaşma riskini artırabilir. Hastalıkların yayılmasını önlemek için erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, halkın eğitilmesi ve sağlık kuruluşlarının güçlendirilmesi önemlidir.
Nedenleri: İklim değişikliği ve kuraklık, hastalık vektörleri ve rezervuarlar için uygun çevresel koşulları değiştirerek hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların yayılmasına katkıda bulunur. Daha sıcak sıcaklıklar, uzun süreli kuraklıklar ve yağış desenlerindeki değişiklikler sivrisinekler, keneler ve diğer hastalık vektörleri için uygun üreme alanları oluşturur. Orman tahribatı, kentleşme ve habitat parçalanması da enfekte hayvanlarla insanlar arasındaki teması artırarak hastalıkların yayılmasını kolaylaştırır. İklim değişikliği, zoonotik hastalıkların yayılmasını etkileyen önemli bir faktördür. Yükselen sıcaklık ve nem seviyeleri, vektörlerin yaşam döngüsünü etkileyebilir ve bu da hastalık taşıma kapasitelerini artırabilir. Örneğin, sıcaklıktaki artış sivrisineklerin üreme hızını artırabilir ve sıtma gibi hastalıkların yayılma riskini artırabilir. Ayrıca, iklim değişikliği habitatların değişmesine ve hayvan popülasyonlarının göç etmesine neden olabilir. Bu durum, farklı türler arasındaki teması artırarak yeni hastalık patojenlerinin insanlara bulaşma riskini artırabilir. İklim değişikliği aynı zamanda tarım uygulamalarını da etkileyebilir ve bu da gıda güvenliğiyle ilgili riskleri artırabilir. Sıcaklık artışı ve yağış rejimlerindeki değişiklikler, tarım alanlarında verim kaybına neden olabilir ve bu da hayvanları daha fazla vahşi doğaya itebilir veya farklı türler arasında rekabeti artırabilir. Bu durum da zoonotik hastalıkların yayılma riskini artırabilir.
Etkileri: Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar kamu sağlığı, ekonomi ve ekosistemler üzerinde önemli tehditler oluşturur. Sivrisinekler tarafından bulaşılan hastalıklar olan sıtma, dengue ateşi ve Zika virüsü gibi hastalıklar, özellikle savunmasız nüfuslar arasında yaygın morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Kenelerin bulaştırdığı hastalıklar arasında Lyme hastalığı ve Kırım Kongo kanamalı ateşi gibi hastalıklar kronik sağlık sorunlarına ve tıbbi giderlerin artmasına yol açabilir. Ayrıca, yeni bulaşıcı hastalıklar, COVID-19 gibi, insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığı arasındaki bağlantıyı vurgular.
Çözümler: Zoonotik hastalıkların yayılmasını önlemek için insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre koruma stratejilerini entegre eden bir sağlık yaklaşımı gereklidir. Hastalık vektörlerinin ve rezervuarların gözetimi ve izlenmesi, salgınların erken tespiti ve yanıtı için hayati önem taşır. İlaçlama ve habitat yönetimi gibi vektör kontrol önlemleri, hastalık bulaşma riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, aşılama programlarını teşvik etmek, sağlık hizmetleri altyapısını iyileştirmek ve hastalık önleme önlemleri hakkında halkı bilgilendirmek, zoonotik hastalıkların etkilerini hafifletmek için önemlidir.
Sonuç olarak, kuraklıkla birlikte ortaya çıkan orman yangınları, susuzluk ve hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar ciddi tehditler oluşturuyor ve bu konularda bilinçli önlemler alınması gerekiyor. Hem de hemen şimdi!..
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.