Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki Şovu
İsrail, geçtiğimiz günlerde zulmünü Filistin’in de dışına taşırarak başta Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye’nin Tahran’da katledilmesi olmak üzere birkaç önemli figüre suikast düzenleyerek bölge ülkelerine meydan okudu. Bu konuyla ilgili çok makaleler yazılacaktır. Ancak söz konusu azgınlığa yeşil ışığın yakıldığı Netanyahu’nun Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşması, devam eden İsrail zulmünün ve yayılmacılığının seyrini göstermesi açısından önemi nedeniyle üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca aynı konuşma Amerika’nın nasıl bir sömürgeye dönüştürüldüğünü göstermesi açısından önemlidir.
Edinilen bilgilere göre Binyamin Netanyahu, Amerikan Kongresi’nde konuşma yaptığı sırada 400 kongre üyesi Netanyahu’yu 79 defa alkışladı ve bunun 58’i ayaktaydı. Netanyahu’nun zulmünü alkışlayan bu tezahürattan çok sayıda çıkarıma varılabilir.
İlk olarak İsrailli liderin İsrail meclisi Knesset’te bile bu kadar alkışlanmayacağını söylemeye gerek bile yok. Netanyahu azınlıktaki bir partinin lideri olduğu için onun politikalarını beğenmeyenlerin sayısı beğenenlerden daha fazla. Hatta Knesset’te konuşma yaptığında yuhalandığı bile oluyor. Ancak aynı Netanyahu Amerikan Kongresi’nde konuştuğu zaman az sayıda muhalif vekil hariç diğerleri ayakta alkışlıyor. Yahudi lobi kuruluşu AIPAC muhtemelen ayağa kalkmayanların kaydını bile tutuyordur.
Öte yandan, Biden veyahut Trump gibi bir Amerikan lideri bile konuşma yaptığında 58 defa ayakta alkışlanamaz. Çünkü dünyanın nerdeyse tüm meclislerinde olduğu gibi Amerikan meclisinde de muhalefet partileri olduğu için vekillerin çoğunun bir kişiyi, hele de bir yabancı devlet adamını bu kadar çok alkışlaması mümkün değildir.
İkincisi, Netanyahu başka bir devletin başkanı olmaktan çok bir sömürge ülkesini ziyaret eden Avrupalı bir kral gibiydi. Aklınıza İngiliz kralının bir sömürge ülkesini ziyaretini getirin. Kral meclise geliyor ve dakikalarca ayakta alkışlanıyor. Kimse de “sen bizi sömürüyorsun” diyemiyor. Birisi kralı protesto etse kim bilir başına ne gelecek. Kral ise ziyaret ettiği ülkeyi kendi malı gibi görüyor ve saygıyı hak ettiğini düşünüyor. İşte Netanyahu’nun Kongre’deki konuşması, İsrail sanki Avrupalı bir sömürge ülkesi, Amerika da bir koloniymiş gibi bir izlenim verdi.
Yahudi lobilerinin ‘bağış’ı
Amerika gerçekten de bir koloniye dönüşmüş durumda. 400 kongre üyesi Netanyahu’yu boşuna alkışlamıyor. Hemen hepsi parti fark etmeksizin AIPAC gibi Yahudi lobilerinden 100 bin dolarla 10 milyon dolar arasında bağış almış. Bir Arap atasözü “İnsan ihsanın kölesidir” der. Eğer birisine bir iyiliğiniz dokunursa o kişi size karşı kendisini borçlu hisseder ve her istediğinizi yapar. Amerikan kongre üyeleri de İsrail ne derse onu yapıyorlar. Şayet yapmazlarsa yeniden seçilmeme ihtimalleri yüksektir. Bu yüzden de para ve makam karşılığı İsrail’in her dediğini yapıyorlar. Kusura bakmasınlar ama bunun adı köleliktir.
Aslında köle olmayan Amerikalılar da var ve fakat onların Kongre’deki sayısı çok az. Bu sayı azlığı yüzündendir ki İsrailliler Kongre’den her kararı çıkarabiliyorlar. Tahminlere göre lobicilik için harcanan bir dolar bazen 30 bin dolar kadar geri dönebiliyor. Gerçekten de İsrail lobisi Amerikalı politikacılar için belki yıllık 100 milyon dolar para harcıyor ama sadece bu yıl İsrail için 20 milyar dolardan fazla yardım aldılar.
Üçüncüsü, İsrail’in nerdeyse bütün Kongre üyelerine Netanyahu’yu defalarca ayakta alkışlatması diğer ülkeler için endişe verici olmalıdır. Özellikle kendisini Amerika ile dost ve müttefik olarak gören ülkeler sıralamada daima İsrail’in gerisinde olacaklarını bilmeleri gerekiyor.
ABD için İsrail ne derse o oluyor
Kimse inkâr edemez ki kıskaca alınan Amerikalı politikacılar İsrail’i her ülkeye tercih ederler, İsrail’e zarar verecek her ülkeyi düşman ilan edip zarar verirler. Mesela Birleşik Arap Emirlikleri’ne F-35 satılmamasının sebebi İsrail’in karşı çıkmasıdır. Türkiye’ye F-35 satılmasını engelleyen de İsrail’dir. Eğer ABD Yemen’de Husilere saldırıyorsa İsrail istediği içindir. Malum Türkiye bir NATO ülkesi olması nedeniyle ABD’nin askeri müttefikidir. Ancak Türkiye ve İsrail savaşırsa İsrail’in tarafını tutacaktır. Eğer Arap ülkeleri yine birleşip İsrail’le savaşsalar karşılarında Amerika’yı bulacaklardır. Dolayısıyla Amerika’nın diğer ülkelerle müttefikliği İsrail onay verince başlar, reddedince biter.
Bu aslında Amerika için utanç verici bir durumdur. Koskoca bir süper güç, bağış adı altında rüşvet alan politikacıları yüzünden küçük bir ülkenin sömürgesine dönüştürülüyor ve katliamlara ortak oluyor. Dahası bu kadar desteğin karşılığında İsrail’den bir şey alamıyor. Diğer bir deyişle karşılıksız olarak fedailik yapıyor. Bunun tarihte örneği yoktur. Geçmişte imparatorluklar kendi çıkarları için dünyayı kontrol ederken bugünün en büyük imparatorluğu olan ABD, İsrail gibi küçük ama zengin bir devletin kontrolüne geçerek ona hizmet ediyor.
Dördüncüsü, eğer paranın gücüyle Amerika gibi bir ülkeye hükmedilebiliyorsa Amerikalı politikacıları ve Amerikan yönetim sistemini eleştirmek sadece psikolojik bir rahatlama yapar ama sorunu çözmez. Amerika’nın bağışa dayalı seçim sistemi değişmeyeceğine göre İsrail’i taklit etmek daha etkili bir çözüm olabilir. AIPAC’ın her Kongre üyesi için bir personeli var. Bu personeller düzenli olarak Kongre’ye gidip senatörler ve temsilcileri ziyaret ederek ilişkileri sıcak tutarlar. Ayrıca maddi bir ihtiyaçları varsa yardımcı olurlar. Böylelikle politikacıları kontrol altında tutmuş olurlar.
Bu taktiği diğer ülkeler de uygulayabilir ve hatta birlikte hareket edebilirler. Böylece aleyhlerinde karar çıkmasını engellemiş olurlar. Özellikle Arap ülkeleri bu konuda organize olup kendilerine zarar gelmesini engellemeliler. Aslında bunun başarılı örnekleri mevcut. Katar’ın ve BAE’nin iyi lobicilik yaptığını biliyoruz. Ancak daha fazlasını yapmaya ihtiyaç olduğu da bir gerçek.
Antisemitizm kavramının içi boşaldı
Son ve belki de en önemli sonuç olarak, bir katili katliam yaptığı için alkışlamanın Amerika ve dünya için ağır bedelleri olacak. ABD’li politikacılar Netanyahu’yu ne kadar seviyorlarsa dünya da o kadar nefret ediyor ve bu nefretten Amerika ve İsrail de nasibini alıyor. Bu saatten sonra dünyanın daha da kutuplaşacağını söyleyebiliriz. ABD yönetimi ve İsrail sanmasın ki Kongre’de yaptıkları güç gösterisi dünyayı korkutuyor. Tam tersi, insanların öfkesi daha da artıyor ve her biri kendi çapında (çoğu şiddet kullanmadan) ABD ve İsrail’e karşılık vermeye çalışacak.
Dolayısıyla boykotların daha da artması kaçınılmazdır. Antisemitizm (Yahudi karşıtlığı) kavramının içinin boşalması nedeniyle Yahudilerle ilgili algının daha da kötüleşeceğini bekleyebiliriz. Nitekim birçok ülkede İsrailli turistler dışlanmaya başladı. Paris’te devam eden olimpiyatlarda da İsrail protestoları bitmiyor. Böyle giderse İsrailliler başka ülkelerde tatil yapamayacaklar ve İsrail’e hapsolacaklar. Tıpkı onların Filistinlileri Gazze’ye hapsetmesi gibi.
İsrail hükümeti muhtemelen diğer ülke hükümetleriyle temasa geçip tedbir alınmasını isteyecek ama hükümetlerin İsrail’le ilgili görüşleri halktan farklı değil. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Netanyahu’nun konuşmasıyla ilgili olarak “Netanyahu'yu ayakta alkışlayanlar tarihe eli kanlı bir suçlunun destekçileri olarak geçmiş, ahlaki pusulanın tamamen ortadan kalktığı bir resme tüm insanlık tanıklık etmiştir” diyerek hem Amerika’yı hem de İsrail’i ağır şekilde eleştirmiştir. Hatta dünyanın en iyi dronlarını üreten Baykar Tech firmasının sahibi Selçuk Bayraktar bile “Şeytan ve avaneleri yere inip ayin yapsa; bu kadar cüretkar olamazlardı. 4 milyar yıllık dünya, 200 bin yıllık insanoğlunun varoluş serüveninde, bu kadar kozmik bir sefalete şahit olunmamıştır” diyerek en ağır eleştiriyi yapmıştır. Ancak en sert tepki Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan memleketinde halkla yaptığı bir toplantıda, “Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da (İsrail’e) yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız" diyerek bilinçaltındaki düşüncelerini ortaya koydu.
İspanya, İrlanda ve diğer birçok ülkenin politikacıları da suçun normalleştirilip üstüne bir de alkışlanmasına tepkilerini koydular. Bu insanların yönettikleri devletlerin İsrail’le iyi ilişkiler içinde olmayacağını, ilişkiler normalleşse bile bireysel nefretin bitmeyeceğini söyleyebiliriz. Ancak dışlanan İsrail’in dünyadan intikam almak için her şeyi yapacağını da beklemek gerek. Nitekim Netanyahu Washington’dayken Lübnan’a saldırmak için ABD’den onay aldı ve döner dönmez Hizbullah kumandanı Fuat Şükrü’yü öldürdü. Üzerinden 24 saat geçmeden de Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye’ye Tahran’da suikast düzenledi. İsrail belli ki gücünün limitlerini zorlayarak savaşı bölgeye yaymaya çalışıyor. Yüksek ihtimalle savaşma ihtimali olmayan ülkelerin bile savaşa girdiğini göreceğiz. Mesela bir Türk-İsrail bile savaşı artık sürpriz olmaz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.