Sudan’ın Kırılma Noktası: Çatışmaların Derinleşmesi ve Olası Çözümler

Dr. Kaan Devecioğlu, Sudan'daki iç savaşın arka planını, taraflar arasındaki çatışmanın mevcut durumunu ve uluslararası tepkileri Fokus+ için kaleme aldı.
Untitled-1.jpg Kaan Devecioğlu
Sudan’ın Kırılma Noktası
28 Mayıs 2024

Sudan, 30 yıl süren Ömer el-Beşir iktidarının 2019’da halk ayaklanmasıyla devrilmesinin ardından siyasi geçiş sürecine girdi. Ancak sivillerin de dahil olduğu bu geçiş hükümeti, 2021’de ordu ve paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında güç mücadelesine sahne oldu. Bu durum 15 Nisan 2023’te Sudan Ordusu ve HDK arasındaki çatışmaların başlamasına neden oldu ve kısa sürede özellikle başkent Hartum ve Darfur bölgesinin çeşitli eyaletlerine yayıldı. 

Son aylarda ise iç savaş, Sudan’ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinde yoğunlaşmakta ve ülkenin bir bütün olarak varlığını tehdit etmektedir. HDK, el-Faşir’i kuşatarak Kuzey Darfur’un kontrolünü ele geçirmeye çalışırken, bölgedeki sosyal yapıların HDK’yi desteklemesi bu süreci kolaylaştırmaktadır. El-Faşir’in düşmesi, Darfur’un tamamen HDK’nin kontrolüne geçmesine ve bölgede zaten derinleşmiş olan insani krizin daha da kötüleşmesine neden olabilir. Buradan hareketle bu yazıda, Ordu ve HDK arasındaki çatışmanın arka planı ve mevcut durumunun yanı sıra yeni bir bölünme ihtimali bağlamındaki muhtemel senaryolara odaklanılmaktadır.  

Çatışmaların arka planı ve mevcut durum 

Mevcut çatışmanın kökenleri, dönemin Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in 2019’da görevden alınması ve sonrasında başlayan siyasi geçiş sürecine dayanmaktadır. El-Beşir tarafından Darfur özelindeki iç ayaklanmaları bastırmak amacıyla kurulan HDK, Muhammed Hamdan Dagalo (Hemetti) liderliği altında güçlü bir paramiliter aktör haline gelmiş ve Beşir yönetiminin iktidardan el çektirilmesinde de öncü rol oynayanlardan biri olmuştur. Darbenin ardından Sudan Silahlı Kuvvetleri lideri General Abdülfettah el-Burhan ile Dagalo arasındaki ittifak Ağustos 2019’da sivillerle anlaşarak geçiş yönetimi kurmuş, Ekim 2021’de ise sivil liderleri tutuklayarak yönetim dışına itmiştir.  

Ancak Burhan ve Dagalo arasındaki anlaşmazlık devam etmiştir. Bu anlaşmazlık özellikle HDK’nin düzenli orduya nasıl entegre edileceği konusuna dayanmıştır. Bu durum, iki aktör arasında daha geniş bir siyasi geçiş planının ve askeri reformların bir parçası olarak önemli bir gerilim kaynağı olmuştur. Nitekim Aralık 2022’de çeşitli sivil gruplar ve askeri unsurlar arasında imzalanan Siyasi Çerçeve Anlaşması’nda da HDK’nin orduya entegre edilme meselesi karara bağlanmamıştır.   

Mevcut durumda, Ordu ile HDK arasındaki çatışmalar başkent Hartum’dan başlayarak Darfur, Kuzey Kordofan ve Kassala gibi diğer bölgelere yayılmış durumdadır. Çatışmalar, on binlerce kişinin ölümüne ve yaklaşık 10,7 milyon kişinin de yerinden edilmesine yol açmıştır ki bu veri Sudan iç savaşını dünyanın en büyük yerinden edilme krizi haline getirmektedir. HDK, Ordu’nun üstün ateş gücü ve ekipmanına rağmen kentsel savaşta gösterdiği hareketlilik ve taktikler ile şehir içi çatışmalarda başarılı olmuştur.​  

Diğer taraftan Kuzey Darfur’un merkezi Faşir, HDK tarafından kuşatılmış durumdadır ve HDK, bölgenin kontrolünü ele geçirmeye çalışmaktadır. Ayrıca HDK, başkent Hartum’un büyük kısmı ile Darfur bölgesinin çeşitli eyaletlerinde hakimiyet kurmuş durumdadır. Bugüne kadar Sudan’da çatışmalar nedeniyle 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç hale gelmiştir. Sudan’ın toplam 50 milyon nüfusu olduğu dikkate alındığında bu verilerin mahiyeti daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim, BM ve uluslararası yardım kuruluşları, bölgedeki insani yardımların yetersiz olduğunu da vurgulamaktadır. BM, Sudan’ın en büyük yerinden edilme ve açlık kriziyle karşı karşıya olduğunu rapor etmektedir.   

Uluslararası Tepkiler 

Sudan’daki iç savaşa yönelik uluslararası tepkiler oldukça çeşitli ve çoğu zaman yetersiz kalmıştır. Özellikle BM ve Afrika Birliği beklenen etkiyi oluşturamamıştır. Örneğin, Birleşmiş Milletler, Sudan’daki çatışmalara yönelik Güvenlik Konseyi yoluyla derhal çatışmaların durdurulması ve insani yardımların engelsiz erişiminin sağlanması çağrısında bulunmuş olmasına rağmen, bu kararlar sahada etkili olamamıştır. Ayrıca, BM İnsan Hakları Konseyi, Sudan’da işlenen insan hakları ihlallerini araştırmak üzere “Gerçekleri Araştırma Misyonu” kurmuştur, ancak bu misyon personel ve fon eksiklikleri nedeniyle tam anlamıyla işlevsel olamamıştır​. 

Afrika Birliği (AfB) ise, çatışmaların durdurulması için acil bir toplantı düzenleyerek barış çağrısında bulunmuş olmasına rağmen, AfB’nin liderliği ve somut adımları, çatışmaların şiddeti ve ölçeği ile orantılı olmamıştır. Örneğin, AfB’nin 2023’teki yıllık zirvesinde Sudan’daki durum bağımsız bir gündem maddesi olarak ele alınmamıştır​. 

ABD, son aylarda Sudan’a özel temsilci atayarak ve HDK’ye karşı yaptırımlar uygulayarak, Darfur’daki El-Faşir’e yönelik saldırıları durdurma çabalarını sürdürmektedir. Hazine Bakanlığı, HDK komutanlarının ABD’deki varlıklarını dondururken, Dışişleri Bakanlığı, HDK’nin askeri operasyonlarının sivillerin hayatını tehlikeye attığını vurgulamıştır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise HDK’nin Faşir’i ele geçirme girişimlerinin yoğun nüfuslu bölgelerdeki çatışmaları artırdığına dikkat çekerek, bölgede ortaya çıkan insani krizi ivedilikle azaltmak için çağrıda bulunmuştur. 

Doğu Afrika’daki Hükümetler arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) gibi bölgesel organizasyonlar, çatışmaların bölgesel barış ve güvenlik üzerindeki etkilerinden endişe duymaktadır. IGAD, üye ülkelerin devlet başkanlarının katıldığı acil toplantılar düzenlemiş ve çatışmaların durdurulması çağrısında bulunmuştur. Ayrıca, eski Güney Afrika Devlet Başkanı Thabo Mbeki gibi önemli liderler de çatışmaların durdurulması için çağrıda bulunmuş olsa da çatışan taraflar nezdinde herhangi bir karşılığı olmamıştır. 

Buradan hareketle, uluslararası toplumun Sudan’daki çatışmalara tepkisi, genellikle yetersiz ve etkisiz kalmıştır. Birçok uluslararası kuruluş ve ülke, çatışmaların durdurulması ve insani krizle başa çıkılması için çağrılar yapmış, ancak somut ve etkili adımlar atılamamıştır. BM ve AfB gibi kuruluşların kararları sahada karşılık bulmamış ve insani yardım çabaları yetersiz kalmıştır. Bu durum, çatışmaların devam etmesine ve insani krizin derinleşmesine neden olmuştur. 

Olası Çözümler 

Buradan hareketle Sudan’ın geleceğine dair dört ayrı senaryoya dikkat çekilebilir. Bunlar gerçekleşme derecesine göre askeri çözüm ve bölünme, anlaşma ve geçici barış, krizin derinleşmesi ve uluslararası müdahale bağlamında barış gücü senaryolarıdır.  Bu kapsamda ilk olarak HDK veya Sudan Ordusu’nun belirgin bir zafer elde etmesi, bölgesel kontrolün kesinleşmesine ve potansiyel bölünmelere yol açabilir. Örneğin, HDK’nin Darfur bölgesinin tamamını ele geçirmesi, bölgesel bağımsızlık taleplerini güçlendirebilir ve Sudan’ın fiilen bölünmesine neden olabilir.   

İkinci bir ihtimal olarak taraflar üzerinde artan insani kriz nedeniyle uluslararası baskıların artması sonucunda anlaşmaya varılması ve geçici de olsa bir barış sürecinin başlaması gündeme gelebilir.  Bu kapsamda taraflar arasında varılan anlaşma sonucunda, Hartum ve El-Cezira gibi stratejik bölgelerin orduya, Darfur’un ise HDK’ye bırakılması gibi geçici bir yönetim modeli oluşturulabilir. 

Üçüncü bir ihtimal de tarafların üstünlük mücadelesinin sürmesidir. Ancak bu durum ülkenin çeşitli bölgelerinde şiddetin ve insani krizlerin derinleşmesine yol açabilir. Artan şiddet ve güvensizlik nedeniyle daha fazla insanın yerinden edilmesi ve komşu ülkelere göçlerin artması mevcut krizi derinleştirecektir.  

Sonuncusu, ancak düşük bir ihtimal olarak uluslararası toplumun, BM barış gücü misyonu ile Sudan’a müdahale etmesi ve çatışmaların durdurulmasına yönelik daha aktif bir rol üstlenmesi senaryosuna dikkat çekilebilir. Ancak bu senaryo gerçekleşirse, uluslararası yardımların ve fonların artırılması gündeme alınacaktır ve bu eylem insani krizin hafifletilmesine katkıda bulunabilecektir. 

Sonuç olarak, Sudan’daki mevcut çatışmalar ve insani kriz hem ülkenin iç dinamikleri hem de uluslararası toplumun yetersiz müdahaleleri nedeniyle derinleşmektedir. Sudan Silahlı Kuvvetleri ve paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki güç mücadelesi, sadece başkent Hartum ve Darfur’da değil, ülkenin dört bir yanında yıkıcı etkiler oluşturmaktadır. Ömer el-Beşir’in devrilmesinden sonra başlayan siyasi geçiş sürecinde yaşanan anlaşmazlıklar ve askeri reformların uygulanamaması, bugün Sudan’ın karşı karşıya olduğu kaosun temel sebeplerindendir. Uluslararası toplumun etkisiz tepkileri ve yetersiz insani yardımlar, krizin çözümüne yönelik somut adımların atılmasını engellemektedir. Sudan’ın geleceği, büyük ölçüde çatışan tarafların uzlaşma iradesine ve uluslararası toplumun daha etkin ve kararlı müdahalelerine bağlıdır. Gelecekteki senaryolar arasında askeri çözüm, geçici barış, krizin derinleşmesi veya uluslararası barış gücü müdahalesi yer almaktadır. Ancak, insani krizin daha da kötüleşmesini önlemek ve Sudan halkının çektiği acıları hafifletmek için acil ve etkili adımlar atılması gerekmektedir. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Türkiye, 68,5 Milyar Dolarlık Tarımsal Hasılayla Avrupa'da Birinci Oldu

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye'nin 2023 yılında elde ettiği 68,5 milyar dolarlık tarımsal hasılayla Avrupa'nın zirvesine yerleştiğini ve dünyada ilk 10 ülke arasında bulunduğunu açıkladı. Türkiye, geçen yıla göre tarımsal…

Wimbledon Tenis Turnuvası'nda Filistin Eylemi

Wimbledon'un sponsorlarından Barclays Bankası, İsrail'e destek veren silah şirketlerine yaptığı yatırımlar ve sağladığı finansman nedeniyle protesto edildi. PSC tarafından, tenis turnuvasının gerçekleştiği Merkez Kort önünde düzenlenen eylemde…

TCG Bandırma ve FGS Brandenburg Ortak Eğitimde

Milli Savunma Bakanlığı, TCG Bandırma karakol gemisinin, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Kuvveti (UNIFIL) görevi kapsamında Almanya Deniz Kuvvetlerine ait FGS Brandenburg fırkateyni ile eğitimler gerçekleştirdiğini açıkladı.

Aşırı Sağın Seçimlerdeki Birinciliği Paris'te Protesto Edildi

Fransa'da erken genel seçimin ilk turunda aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisi birinci çıktı. Oyların yüzde 33'ten fazlasını alan aşırı sağcı parti başkent Paris'te protesto edildi.