Uluslararası ve Bölgesel Jeopolitik Projeler Bağlamında Türkiye-Çin İlişkileri
Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçiş sürecinde çok yönlü ekonomik politikalarıyla Çin ön plana çıkarken Türkiye’nin diplomasiyi ön plana çıkarması ikili ilişkileri geliştirecektir.
Sovyetlerin yıkılmasından sonra dünyanın süper gücü olarak ABD hegemonyasının ortaya çıkmasından sonra artık bu düzenin sonuna yaklaştığı hatta çok kutuplu dünyaya geçtiğimiz akademik çevrelerde ve medyada dillendirilmektedir. Özellikle 11 Eylül'den sonra Amerika’nın hem iç hem de dış politikada güvenlik tehditlerine karşı izlediği politikalar hegemonyanın gücü ve kalıcılığı konusunda şüphelere yol açtı. Üstelik ABD liderliğindeki küresel politik ekonomide uzun süredir devam eden ekonomik istikrarsızlık nedeniyle bu durum daha da karmaşık hale geliyor.
Modernleşmenin Batılılaşma ile aynı olduğu düşüncesi yerine farklı modernleşme pratikleriyle Çin’in güçlü bir şekilde ortaya çıkmasını Martin Jacques, 2009'da yeni dünya düzeni bağlamında değerlendirdi. Jacques’ın argümanını destekler nitelikte, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi esnasında ve sonrasında yaşananları The Economist dergisindeki makalesinde değerlendiren Francis Fukuyama "Fakat gerçekte Amerikan döneminin sonu çok daha erken gelmişti" şeklinde ifade etti. Bu düşüşün farkında olan ABD kendi hegemonyasına tehdit olarak gördüğü ülkelere, özellikle Rusya ve Çin'e yönelik ekonomik, askeri, diplomatik yaptırımlar ve çevreleme politikaları uygulayarak bu düşüş veya duraklamayı ertelemek veya en iyi ihtimalle tersine çevirecek politikalar geliştiriyor.
ABD’nin Batılı ve müttefik ülkelerini konsolide etme çabaları Rusya-Ukrayna savaşında genel olarak başarılı olmuş ve AB'nin Aralık 2021'de açıklanan "Küresel Ağ Geçidi" projesi, birçok alanda bölgeler arası bağlantıyı ve koordinasyonu geliştirmeyi amaçlıyor. Weiqing Song; Ursula Von der Leyen liderliğindeki AB, bunu Çin'in artan nüfuzu karşısında kendini öne sürmeye yönelik jeopolitik bir hamle olarak görüyor. Ancak, iddiasına rağmen Küresel Ağ Geçidi'nin ilerlemesi yavaş oldu. Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru gibi girişimler duyurulsa da bu projenin uygulanabilirliği konusunda şüpheler sürüyor.
İsrail-Filistin çatışmasıyla bölgede yükselen gerilime dahil olan Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'deki ticaret gemilerinin geçişini tehdit etmesi bugünkü mevcut konjonktürün Batı'nın Çin'e karşı Hindistan merkezli -Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesine yatırımın cazip olmadığını ortaya koyan güncel bir örnektir. Türkiye'nin Kalkınma Yolu Projesinin uygulanabilirliği ve projenin kapsamında olan bölgelerde güvenliğin nispeten de olsa daha iyi olduğunu görüyoruz. Kuşak ve Yol Girişimi (KYG)’nin Pakistan’ın Gwadar limanı üzerinden Kalkınma Yolu projesine bağlanma ihtimali her iki projenin sürdürülebilirliği açısından önemli.
Dünya politikasındaki bu düğümde, Türkiye’nin rolü daha da artmaktadır. Türkiye, güçlü modernleşme, Batılılaşma tarihi ve Batılı kurumlarla özellikle NATO ve AB ile kurumsal ilişkileri olsa da kuruluşunda dahi Batı hegemonyası ve sömürge sistemine karşı direnmiş, 1. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde revizyonizme giden bir ülke. Aynı zamanda İslam ve Türk kimlikleriyle beraber Batı dışı aktörlerle kurduğu ilişkiler bağlamında büyük devletlerin yarışında nasıl bir strateji izlediği ve izleyeceği söz konusu projelerin başarılı olmasında rol oynayacağı aşikardır.
İtalya'nın KYG'dan çekilmesi değişim için bir katalizör mü?
Her ne kadar İtalya'nın Kuşak ve Yol Girişimi’nden (KYG) çıkma kararı ekonomik kaygılardan kaynaklansa da bu kararın küresel politika bağlamında kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyacı var. Bu hamle, Akdeniz, Avrupa ve Orta Doğu'da stratejik bir konuma sahip olan Türkiye'nin önemini arttırırken, Türkiye'nin uluslararası siyasetteki çok yönlü politikalar geliştirmesi, bu gelişen jeopolitik atmosferde Çin için giderek daha önemli hale geliyor. İtalya, ekonomik faydalar ve Çin pazarına erişim amacıyla 2019 yılında KYG’ye katıldı. Ancak ekonomik sonuçlardan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle, Başbakan Giorgia Meloni'nin hükümeti 6 Aralık 2023'te resmen çekildi. İtalya'nın KYG’den çekilmesi yalnızca karşılanmayan ekonomik beklentilerden kaynaklanmıyor, aynı zamanda Çin'i bir ortaktan çok rakip bir devlet olarak gören daha geniş bir transatlantik değişime de işaret etmektedir.
İtalya'nın KYG’den çekildiğini ilan etmesi, Çin'in Rusya-Ukrayna ihtilafına ilişkin tutumuna endişelerden ve Avrupa'nın ekonomik bağımlılığı azaltmaya yönelik daha geniş bir yöneliminden ve ABD'nin Kuşak ve Yol Girişimi'ni önleme ve baltalama stratejisinden etkilendi. KYG ile iş birliği yapan tek G7 ülkesi olması açısından İtalya'nın geri çekilmesi KYG'nin büyük ekonomiler üzerindeki çekiciliğini azalttığı söyleniyor. İtalya'nın KYG'e ortak olması elbette Çin için büyük bir başarıyken, bu durum Batılı güçler tarafından potansiyel bir Truva Atı olarak algılanıyordu. Trump yönetiminin "Önce Amerika" politikasıyla başlatılan ve Biden döneminde Amerika merkezli bakış çerçevesinde Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da yoğunlaşan bir trend olan Amerikan hegemonyasına yönelik tehditlere karşı kararlı bir şekilde hareket edilmesi, Batılı güçler arasında daha fazla birlik oluşmasına yol açtı. İtalya'nın KYG'den çekilmesi bu sürecin önemli bir sonucu olarak görülebilir.
Avrupa Birliği’nin Orta Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı ön gören, Global Gateway (Küresel Ağ Geçidi- KAG) projesinin 2021'de uygulamaya konulması, AB'nin KYG'e karşı geliştirdiği yeni jeopolitik bir hamle olarak değerlendirilebilir. Girişim, AB'nin ortak ülkelerle iş birliği yapma, onların ekonomik dayanıklılığını artırma ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme yönündeki yapıcı bir proje olarak nitelendiriliyor.
KAG’a ek olarak, ABD'nin önderliğinde 2023'teki G20 zirvesinde, ticaretin artırılmasına, enerji kaynaklarının sağlanmasına ve dijital bağlantının geliştirilmesine yardımcı olma hedefiyle Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun (IMEC) kurulmasına yönelik Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği (AB) arasında Mutabakat Zaptı (MoU) imzalandı. IMEC projesi Türkiye’yi bypass ederken, yine Çin'in KYG'sini işlevsizleştirmeye yönelik bir adım olarak görülmektedir.
ABD, Çin ile girdiği stratejik rekabete Avrupa ülkelerinin ve Küresel Güney ya da Üçüncü Dünya olarak bilinen ülkelerin de ABD ajandasına angaje olması konusunda ciddi adımlar atmaya devam etmektedir. Bu noktada, özellikle Hindistan, güçlü nüfusuyla Çin’in üretim zincirindeki yerini alma ihtimali bağlamında, kullanışlı bir ortak olarak gördüğünü söylemek mümkün. Yalnız Hindistan’ın kronik sorunlarının, yönetim, eğitim, toplumsal farklılıklar, sosyo-ekonomik dengesizlik, ekonomik anlamda süper güç olmasının önündeki en büyük engeller olarak sıralanabilir.
Batı tarafında bu gelişmeler yaşanırken, Çin sadece KYG ve ekonomi ile değil ilk defa farklı konseptlerle ilişki kurmayı hedeflemektedir ve bu çerçevede ‘Küresel Medeniyetler İnsiyatifi’ni başlatmıştır. Buna ek olarak proaktif diplomasi bağlamında Suudi Arabistan ve İran’ın Pekin’de el sıkışması önemli bir gelişmeydi. Çin, Orta Doğu’daki fay hatlarından uzak durmaya çalışırken, bunların barışçıl ve müzakere yoluyla çözülmesi konusunda yapıcı bir tutum takınmaktadır.
Son yıllarda Türkiye Batı ve Batı dışı aktörlerle kurmaya çalıştığı derin ilişkiler bağlamında, dünya jeopolitiğindeki cazibesini korumak ve arttırmak için Kalkınma Yolu ve Zengezur Koridoru projelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Türkiye’nin bu projelerinin Çin’in KYG projeleriyle örtüştüğünü görüyoruz, bu örtüşme ve özellikle İtalya’nın KYG’den çekilmesi Türkiye-Çin ilişkilerinde yukarı yönde bir ivmenin oluşması mümkün. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin oluşmakta olan yeni güç dengeleri arasında yer almak ve değişmekte olan dünya jeopolitiğinde Türkiye’nin konumunu değerli kılmak için önemli adımlar attı ve atmaya devam ediyor.
Türkiye'nin stratejik konumu, jeopolitik hamleleri ve yükselen Çin ilişkileri
Türkiye'nin NATO üyeliği ve güçlü ordusu, Orta Doğu'daki bağımsız politikaları ve Ukrayna krizindeki arabuluculuk çabaları ile birleşerek, onu Batılı olmayan ülkeler için stratejik öneme sahip bir ülke konumuna getiriyor. Türkiye ve Çin, küresel krizler karşısında çok taraflılığa ve uluslararası kurumlara bağlı kalarak hareket etmekteler. İki ülkenin İsrail'in Filistin'deki eylemlerine yönelik eleştirileri ve tutumları bunun açık bir örneğidir. Siyasi gelişmelerin yanı sıra Türkiye'nin stratejik coğrafi konumu da İtalya'nın çekilmesinin yarattığı boşluğu doldurmada doğal bir adres haline getiriyor. Türkiye, KYG'da merkezi bir bağlantı haline gelmek için Karadeniz ve Akdeniz arasında doğal ulaşım alanı, Asya ile Avrupa arasında bir kavşak noktası olmasının yanında limanlar, demiryolları ve karayolları da dahil olmak üzere altyapısını geliştirme fırsatına sahip.
Ulaşım alanında son yıllardaki atılımının, güçlü yatırım ve projelerle daha da geliştirilmesi mümkündür. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Irak ziyaretinde Türkiye, Irak, BAE ve Katar arasında imzalanan Kalkınma Yolu projesi mutabakatı, Türkiye’nin sadece ülke içerisindeki altyapısını geliştirmekle kalmayıp Irak üzerinden Körfez ülkeleriyle güçlü kara, demir ve deniz yolları bağlantılarıyla Türkiye’nin bir hub işlevi görmesi noktasında ciddi adım olarak görülmelidir. Kalkınma Yolu Türkiye’nin güneyinden gelecek olan küresel tedarik zincirinin bir halkasıyken, Türkiye-Nahcivan Özerk Bölgesi ve Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru da Türkiye'nin doğusundan gelen zincirin bir halkası olarak görülmelidir. Kalkınma Yolu, Irak, Körfez ve Güney Asya ile bağlantıyı güçlendirirken, Zengezur Koridoru Türkiye, Azerbaycan, Orta Asya ve Çin'i birbirine bağlayan Orta koridorun kilit bir projesi olarak öne çıkmaktadır.
Bir yandan, ABD ve Avrupa Birliği, Japonya, Hindistan ve Avustralya’yı da içine alacak şekilde Çin'in KYG projesini engelleme girişimlerini değişik alanlarda ilan ettikleri projeler ve oluşturdukları askeri ittifaklarla sürdürdüklerini söylemek mümkün. Küresel Ağ Geçidi Projesi ve IMEC bunların en öne çıkanlarından. Öte yandan, dikkat çeken husus burada Türkiye'nin bu girişimlerde dışarıda bırakılması. Örneğin, Üç Deniz Girişimi’nde Türkiye'nin yer alamaması, üç denizden biri olan Karadeniz'in kapısı olmasına rağmen dışarıda bırakıldığını görüyoruz.
Türkiye, 2023 yılında Çin ile iş, iletişim ve akademi alanlarındaki başarılı ilişkiler yoluyla derinleşen iş birliğinin sergilendiği Türkiye-Çin İş, İletişim ve Akademik İşbirliği forumlarına ev sahipliği yaptı. Bu girişim kültürel, ekonomik ve siyasi bağları güçlendiriyor, Türkiye'yi istekli bir katılımcı olarak konumlandırıyor ve İtalya'nın yeniden değerlendirme sürecinde iki ülke arasında artan iş birliği potansiyeline işaret ediyor. Economist Intelligence raporu, Türkiye'nin Çin ile gelişen dinamiklerine dikkat çekiyor. Çin'in yatırım listesinde 53'üncü sıradan 72'nci sıraya gerilemesine rağmen Türkiye, Çin mallarının Avrupa'ya dağıtımında önemli bir rota olan KYG Orta Koridoru’nda stratejik önemini koruduğunun göstergesidir. Her ne kadar, Çin'in Türkiye'ye yatırımlarında dalgalanmalara olsa da Türkiye'nin bu kritik rotadaki kalıcı ve merkezi rolü ikili ilişkilerin gelişmesinde önemli bir faktördür.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.