Ya Biri Ya Diğeri: Özgürlüğün İki Türü
Özgürlük, içi oldukça dolu bir kavram. Felsefî, teolojik, politik ve ekonomik pek çok anlamı var özgürlüğün. Öyle ki hangi durumlarda kendimizi özgür olarak tanımlayacağımızı bilemiyoruz. Her türlü zorlanma veya baskıyı özgürlüğümüze bir tehdit olarak algılıyoruz.
Özgürlüğün çok çeşitli kullanımları olduğu için onu tek bir tanıma indirgemek mümkün görünmüyor. Ama onun iki türünü ayırt edebilirsek, hangi durumda özgür olup olmadığımıza daha rahat karar verebiliriz. Hangi durumda nasıl bir özgürlük istediğimize de. Bu türlerden ilki, genişlemesine özgürlük. Yani seçeneklerin ve seçmenin özgürlüğü. İkinci tür ise derinlemesine özgürlük. Yani seçimden sonra gelen özgürlük. Bu türlerden biri ne kadar varsa diğeri o kadar azalır.
Genişlemesine özgürlük
İlk tür özgürlük, seçeneklerin ve seçmenin özgürlüğüdür. Biri için seçeneklerin olması ve o seçeneklerin o kişi tarafından tercih edilebilmesi demek.
Bu tür özgürlük, başkasının zorlama veya baskısı olmaksızın seçenekler arasında tercih yapmayı ifade ediyor. Hangi yemeği yemek istersiniz? Hangi şehirde yaşamayı tercih ediyorsunuz? Kiminle arkadaşlık edeceksiniz? Davranışlarınızda dinî bir referansı mı kabul edeceksiniz? İnsanların bu ve benzeri konularda tercih yapabilmesi ve bu tercihe göre yaşayabilmesine diyoruz.
Bu tür özgürlüğe Isaiah Berlin “negatif özgürlük” adını vermişti. Ona göre zorlama veya baskıdan özgür olmaktır burada kastettiğimiz. Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bir mala veya eşyaya sahip olma özgürlüğü, bir dini yaşama veya yaşamama özgürlüğü baskı ve zorlama olmadığında gerçekleşen türden özgürlüklerdir. John Stuart Mill gibi liberallerin savunduğu bireysel özgürlük, politik anlamda bu türdendir. Başkalarına zarar vermeden yaşanabilecek her şey, onlara göre, bu özgürlüğün kapsamına girer.
“Özgürlük adını gerçekten hak eden tek şey, kendimiz için iyi olanı yine kendi yöntemlerimizle elde etmektir” der Mill. Böylece özgürlük, bireyin ulaşabildiği seçeneklere bağlandığı için en geniş anlamına kavuşur. Ve bu da çoğunlukla politik olarak en çok vadedilen, yine politik olarak en çok talep edilen özgürlük türüdür.
Bir mesleği mi seçmek istiyorsunuz? Bu tür bir özgürlük sizin o mesleğe girmeniz anlamına gelir. Birine karşı romantik hisler mi besliyorsunuz? Özgür bir birey o kişiyle yakınlaşma hakkına sahiptir. Paranız var ve bir araç mı almak istiyorsunuz? Seçme özgürlüğü, paranıza uygun araçlardan istediğinizi almanız demektir. Bu şekilde sayısız örnek verilebilir. Her bir örnekte, aslında kendi dışınızdaki dünyayla kurduğunuz ilişkiyi görmek mümkündür. Çünkü tercihinizi, var olan seçeneklere göre yaparsınız.
Derinlemesine özgürlük
İkinci tür özgürlük, seçeneklerden özgürleşmektir. Eğer ilk tür özgürlüğü kullanarak bir tercih yaptıysanız, artık seçmediğiniz seçeneklerden vazgeçmişsiniz demektir. Ve bu kişinin kendi seçiminde ısrar etme, ona odaklanma, onda derinleşme özgürlüğüdür.
Bu tür özgürlüğe istikrar hissi eşlik eder. Zorlama ve baskı içeriden gelmelidir. Başkasının sizi kontrol etmesine ihtiyaç duymuyorsanız, seçeneklerden özgürleşmişsiniz demektir. Dikkatinizi, zamanınızı, paranızı veya sabrınızı öteki şeylere değil sadece bir şeye istikrarlı olarak sarf etmek için verdiğiniz kararın özgürlüğüdür bu. Bir yemek yemeyi seçtiğinizde, seçiminizin tadını çıkarmak ve acaba diğer seçeneği alsaydım ne olurdu dememektir. Yaşadığınız şehri tanımak ve duygusal olarak onu benimsemektir. Birileriyle arkadaş olmayı tercih edebilirsiniz, birileriyle de arkadaş olmamayı. Ancak tercihinizin sonucunda arkadaş olduğunuz kişilerle kuracağınız bağın sağlamlığı, bu türden özgürlüğünüze bağlıdır. İstikrarlı bir bağ, iyi günde neşeyi, kötü günde hüznü, doğru yapıldığında takdiri, yanlış yapıldığında eleştiriyi getirir.
Mesleğinizde uzmanlaşmak da romantik ilişkinizden doyum almak da seçeneklerden özgürleşmeyi, istikrarla bir şeyleri yapmayı, öğrenmeyi ve bu sırada değişmeyi gerektirir. Bu yüzden bu tür özgürlüğün yaratıcı bir özgürlük olduğunu söylemek yanlış olmaz. Başkası değil kendiniz belli şartlarla kendinizi kısıtladığınızda, yani diğer seçeneklerden bilerek ve isteyerek vazgeçtiğinizde, sadece size açılan bir alana sahip olursunuz.
Derinlemesine özgürlük, büyük ölçüde disiplinle kazanılır. İstikrarlı bir şekilde mesleğinizde ilerlemeniz, başka alan ve konularla dikkatinizi dağıtmamanız disiplin meselesidir. Romantik bir ilişki sürdürmek, istikrarlı bir şekilde iletişim kurmaktan, sadakatten ve özveriden geçtiği için bir disiplin meselesidir. Her iki örnekte de belki yıllarca sürecek çabayla elde edilen disiplin, sizi başka seçeneklerin sürüklemesinden özgürleştirir. Bu yüzden bu özgürlük politik değil entelektüel bir özgürlüktür.
Özgürlük, bu anlamda, seçenekler arasında kaybolmaktan ve seçememekten kaynaklanan kaygıdan kurtulmaktır. Isaiah Berlin’in “pozitif özgürlük” olarak adlandırdığı bu şey, davranış ve düzen olarak hayatınızda kontrolün kimde olduğunu belirtir. Ona göre “Özgürlük kelimesinin pozitif anlamı, bireyin kendi kendisinin efendisi olma arzusundan kaynaklanır. Hayatımın ve kararlarımın her ne türden olursa olsun dış güçlere değil, kendime bağlı olmasını istiyorum.”
Kendi kendini yönetme, kendi kaderini tayin etme, bağımsız ve yetkin olma arzusudur; kendi kendini yönetme, özerklik isteğidir. Kendi hayatımızın efendisi olmak yani kendimiz için seçim yapmak istiyorsak, bizi etkisi altına alan reklamlardan, sorgulamadığımız alışkanlıklardan, irrasyonel güdülerden, yanlış kişileri dinlemekten veya bilinçsiz ve bilgisizce hareket etmekten de özgürleşmek zorundayız.
Ya biri ya diğeri
Bu özgürlük türlerinden biri diğeriyle aynı anda elde edilemez. Çünkü biri seçeneklerin olmasına diğeri seçeneklerin olmamasına bağlıdır. Bir kariyer seçtiyseniz, onda derinleşmeye çalışmak demek diğer kariyer seçeneklerini gözden çıkarmak demek. Biriyle evlenmeyi seçtiyseniz, onunla derin bağlar kurmak diğer insanları romantik olarak gözden çıkarmak demek.
Genişlemesine özgürlük, belki daha genç olduğumuz dönemlerde dünyayı tanımak adına çok daha çekicidir. Her dikkatimizi çekenin peşinden bir müddet gitmek, her dikkatimizi çeken konuyu okumak, gözümüzü alan ışıltılara yönelmek erken yaşlarda ne kolaydır! Genelde bu özgürlüğü kullandığımız için dünyanın rengine kanarız. Oysaki hayatımızda anlam ve amacı, derinlemesine özgürlük kazandıkça buluruz. Dünyayı etkileme gücümüz, bir şeye adanarak, bir şeye istikrarla devam ederek, fedakarlık yaparak, bir şeye bağlanmayı tercih ederek ortaya çıkar. Çünkü özgürlüğümüz, var olanların arasında pasif bir seçimden ibaret değildir bu durumda; bir şeyleri varlığa getirebilecek aktif bir çabadır.
Özgürlüğün iki türünü göz önüne alarak, yaptığımız (ve yapmadığımız) seçimleri tekrar düşünebiliriz. Mesela, her konuda okuma özgürlüğümüzü kullanarak ilgimizi çeken şeyi bulmaya çalışabiliriz. Ama bu arayış sonsuza kadar süremez. Bu özgürlük zamanla sorun olmaya başlar. Okuduklarınızdan gerçek anlamda bir şey öğrenemeyiz artık. Bir noktada, belli bir konuya odaklanarak okumaya devam etmek zorundasınız ki zihniniz özgürleşsin. Böyle yapmadığı için yıllarca kitap okuyan ve araştıran ama hiçbir konuda kendi fikri olmayan insanların olduğunu fark etmişizdir. Kendi kendini yöneten, kendi kaderini tayin eden bağımsız ve yetkin düşünce, bir konuya odaklandıkça ve onda derinleştikçe ortaya çıkan bir şeydir.
Özgürlüğün iki türünü ayırt edersek, hangi durumlarda özgür olup hangi durumlarda olmadığımızı daha rahat anlayabiliriz. Ve bu ayrımı yaptığımızda, hangi durumlarda nasıl bir özgürlük istediğimize de karar verebiliriz. Bu ayrımı yapmayan bir özgürlük anlayışı hem genişlemesine hem derinlemesine kısıtlayacağı için bizi her iki özgürlükten de mahrum eder.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.