Türkiye’nin Irak’taki Stratejisi: İstikrarın Desteklenmesi ve Bölgesel Nüfuzun Dengelenmesi
Bağdat ile Ankara arasındaki ilişkiler, iki ülke arasındaki bağları oldukça yıpratan uzun bir gerilim döneminin ardından son yıllarda köklü dönüşümlere sahne oldu.
İki ülke, son zamanlarda çeşitli düzeylerdeki verimli işbirliğinde yeni bir sayfa açmaya başladı.
Bu bağlamda, Irak ve Türkiye arasında giriş vizesine ilişkin kısıtlamaların hafifletilmesinin yanı sıra benzeri görülmemiş bir yakınlaşmayı yansıtan çok sayıda savunma ve ekonomi anlaşması imzalandı.
Gözlemcilere göre Türkiye, bölgesel kutuplaşmadan uzak olarak, Bağdat’ı Ankara ve Tahran’a eşit mesafede tutmak için hassas bir stratejik denge kurmaya çalışıyor.
Yakınlaşma sürecine hazırlık
Son birkaç yılda, iki ülkeden üst düzey yetkililer karşılıklı ziyaretler gerçekleştirdi.
Bu ziyaretler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile görüşmek üzere 22 Nisan’da Bağdat’a yaptığı ziyaretle doruğa ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ziyareti sırasında 27 anlaşma ve mutabakat zaptı imzalandı ve taraflar güvenliğin yanı sıra ekonomi, ticaret, su, enerji, elektrik, ulaştırma gibi diğer alanlarda da ortaklığı derinleştirme adımını attı.
Bu gelişme, 1950’lerden bu yana çalkantılı olan ikili ilişkilerde tarihi bir dönüm noktasını oluşturuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz konusu ziyareti, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu’nun 14 Mart tarihinde Bağdat’a yönelik ziyaretinin ardından gerçekleşti.
Siyasi analist Dr. Mehmet Rakipoğlu, Türkiye’nin Irak’a yönelik politikasında tanık olduğumuz dikkat çekici ve ilginç değişimin farklı boyutları olduğunu söyledi.
Bunun sadece taktiksel bir hamle değil, daha ziyade Türkiye’nin bölgedeki önemli bir aktör olarak konumunu güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş bir stratejinin parçası olduğunu da belirtti.
Konuya ilişkin Fokus Plus’a konuşan Dr. Rakipoğlu, Türkiye’nin Irak’ta bölgesel dengenin desteklenmesinde hayati bir rol oynadığına dikkat çekti.
Türkiye’nin açıkça Irak’ın toprak bütünlüğünü güçlendirmeyi amaçladığını söyleyen Dr. Rakipoğlu, bunun Türkiye’nin Irak’ı birleştirmeyi ve istikrarını sağlamayı amaçlayan çeşitli girişim ve projelere verdiği sürekli destekte açıkça görüldüğünün de altını çizdi.
Dr. Rakipoğlu ayrıca, Türkiye’nin Irak’taki rolünün önemini artıran, İran’ın nüfuzu ve bunun Irak üzerindeki büyük etkisi gibi, Türkiye ile Irak arasındaki işbirliği planlarında çok sayıda zorluğun bulunduğunu dile getirdi.
Karşılıklı adımlar
Türkiye ve Irak, her iki tarafın ilişkileri yeniden kurmanın yanı sıra bölgesel ve uluslararası zorluklara işbirliği ve koordinasyon ruhuyla göğüs geren uzun vadeli bir stratejik ortaklık kurmada karşılıklı çabalarının bir sonucu olarak ilişkilerini geliştirmeye yönelik somut adımlar atmaya başladı.
Irak Yüksek Yargı Konseyi, aradaki güveni güçlendirmek amacıyla, ağustos ayında terör örgütü PKK ile irtibatlı “Ezidiler Demokrat ve Özgürlük Partisi”, “Demokratik Mücadele Cephesi Partisi” ve “Tevgera Azadi” isimli üç partinin faaliyetlerinin yasaklanması ve mallarına el konulması kararını verdi.
Irak yargısının bu kararı, Bağdat hükümetinin 23 Temmuz’da, devlet kurumlarındaki resmi yazışmalarda terör örgütü PKK’nın “yasaklı örgüt” şeklinde tanımlanması yönünde talimat vermesinden çok kısa bir süre sonra alındı.
Bu bağlamda Türkiye ise, 15 yaş altı ve 50 yaş üstü Iraklıların 1 Eylül’den itibaren ülkeye vizesiz giriş yapabileceğini duyurdu.
Öte yandan, Türkiye’den Irak’a 300 megawat elektrik ithalini öngören elektrik iletim hattı 21 Temmuz itibariyle faaliyete geçti.
Bağdat, Iraklıların yaz sıcakları ve sürekli elektrik kesintilerinden muzdarip olduğu kritik bir dönemde atılan bu adımdan dolayı memnuniyet duyduğunu ifade etti.
ABD merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nün (MEI) raporunda, Irak ile Türkiye arasındaki yeni elektrik hattının, Bağdat’ın bölge ülkeleriyle bağlantı kurmak ve İran gazına olan bağımlılığı azaltmak için enerji seçeneklerinde yaptığı stratejik bir adım olduğu ifade edildi.
Ortak koordinasyon
Türkiye ve Irak, askeri ve güvenlik iş birliği yolunda önemli bir gelişme olarak, anlaşmada öngörülen güvenlik iş birliği ve koordinasyonunu etkinleştirmek amacıyla Irak’ta iki ortak koordinasyon merkezi kurulması konusunda mutabakata vardı.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in açıklamalarına göre Bağdat’ta kurulacak ortak güvenlik koordinasyon merkezinin çalışmaları “sadece terörle değil, aynı zamanda insan ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi sınır ötesi organize suç örgütleriyle de ortak mücadeleye” odaklanacak.
İkinci Ortak Eğitim ve İşbirliği Merkezi ise, Musul yakınlarında yer alan ve 2015’den bu yana Türk askerinin kontrolünde olan Başika Üssü’nde kurulacak.
Türkiye, IŞİD’in Irak’ın büyük bölümünü kontrol ettiği dönemde, Irak silahlı kuvvetlerine eğitim ve destek sağlamak amacıyla bu üsse kuvvet gönderdi ve daha sonra askeri varlığı kalıcı olarak devam etti.
Konuya dair değerlendirme yapan Iraklı siyasi analist Nizar Haider, coğrafi sınırları ve dini, kültürel ve tarihi ortak noktaları olan iki komşu ülke arasındaki askeri ve güvenlik iş birliğinin önemini vurguladı.
Fokus Plus’a konuşan Haider, Türkiye ile yapılan anlaşmanın detaylarında herhangi bir belirsizlik olmamasını sağlamak amacıyla Bağdat hükümetine her Irak vatandaşı için çok önemli olan bu konuyu daha şeffaf ve gerçekçi bir şekilde ele alması yönünde çağrıda bulundu.
Irak ve Türkiye arasında deneyim alışverişinin önemine dikkat çeken Haider, her iki ülke ordusunun teröre karşı başarılı mücadeleler verdiğini ve bunun onlara “başkalarına aktarabilecekleri” deneyim ve bilgi birikimi kazandırdığını söyledi.
Stratejik denge
Türkiye, bölgede yaşanan hızlı değişimler ışığında, bölgesel güç dengesini etkileyebilecek hayati bir nüfuz alanı olarak görülen Irak’la ilişkilerinde hassas bir stratejik denge yakalamayı amaçlıyor.
Irak’ın tamamen İran eksenine sürüklenmemesi için Türkiye, Bağdat’la ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor.
Bu strateji, bölgenin karşı karşıya olduğu siyasi ve güvenlik sorunları dikkate alınarak, Türkiye’nin etkili bir bölgesel oyuncu olarak rolünü güçlendirecektir.
Iraklı siyasi analist Haider, Kerkük, Musul ve PKK terörü gibi birçok konunun Ankara ile Tahran arasındaki nüfuz müdahalesinin kurbanı haline geldiğini kaydetti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) raporuna göre Türkiye, Irak ile yaptığı bu işbirliği sayesinde iki ülke arasında güvenli bir bölge oluşturmanın yanı sıra askeri koordinasyonu kolaylaştırarak, iki ülke ordusunun PKK’ya karşı ortak operasyonlar gerçekleştirmesini hedefliyor.
Öte yandan Bağdat ise, Washington ve Tahran’ın açıklanmayan muhalefetine rağmen, Asya ve Körfez pazarlarını Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayan Kalkınma Yolu projesinin önündeki engelleri aşmayı hedefliyor.
Iraklı siyasi analist Beşar El Akidi ise Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, Türkiye ile Irak arasındaki yakınlaşmanın her iki tarafın da çıkarına olduğunu söyledi.
İki tarafın ortak stratejik çıkarları olduğuna vurgu yapan Akidi, “Belki de bu benzerliklerin en önemlisi, yalnızca iki taraf arasındaki ilişki düzeyinde değil, aynı zamanda bunun ötesinde bölgesel duruma da uzanan büyük bir zorluğu temsil eden güvenlik boyutudur” dedi.
Akidi, Irak’ın Türkiye ile ilişkilerde yeni bir sayfa açma arzusunun, önümüzdeki dönemlerde kurulması ümit edilen Kalkınma Projesi’nin ekonomik boyutu ve Irak’ın ekonomik bağlantı adına Türkiye ile sorunlarını çözme isteği de dahil birçok belirleyici faktörü içerdiğini dile getirdi.
Siyasi analist, Irak’ın konumu ve iki büyük güç olan Türkiye ve İran’a yakınlığının, bu iki ülkeyle ortak çıkarlara sahip olması nedeniyle gelecekte bölgenin ana oyuncusu olmasını sağlayabileceğini söyledi.
Ankara ile sorunların çözülmesi ve Irak ile ilişkilerin normale dönmesinin, komşu ülkelerle ilgili tüm sorunların çözülmesinin önünü büyük ölçüde açacağını vurgulayan Akidi, Türkiye ile yakınlaşmaya karşı çıkan bazı Iraklı siyasi partilere pozisyonlarını gözden geçirmeleri ve ülke çıkarlarını ön planda tutmaları çağrısında bulundu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.