Eski Tunus Cumhurbaşkanı Merzuki: 7 Ekim’den Sonra Dünya Değişti
Merzuki röportajında, 7 Ekim’den sonra dünyanın değiştiğini ve Aksa Tufanı Operasyonu’nun birçok düzeyde temel değişikliklere yol açtığını vurguladı.
Bu durumun gençleri bastırarak ve Gazze’deki kitlesel katliamın yanında durarak demokratik imajlarını büyük oranda kaybeden Batılı büyük ülkeler için büyük bir kayıp olduğunu vurgulayan Merzuki şunları ekledi:
"Bu ülkeler, Arapların kalpleri ve akıllarının çoğunu kaybetti ve takındıkları tutum karşılarındaki Çin-Rusya ittifakına bir hediyeydi.”
Aksa Tufanı Operasyonu’nun, bu savaştan ahlaki olarak; medya, siyasi ve hatta askeri olarak mağlup çıkacak olan İsrail’in imajının bozulmasına neden olduğunu belirten Merzuki, şu ifadelerle devam etti:
“Bu aynı zamanda İsrail’in Orta Doğu’daki yenilmez "öcü" imajının da çökmesine katkıda bulundu. Onaylanma ve onunla ittifak kurma telaşı büyük ölçüde azaldı, çünkü artık 7 Ekim öncesinde olduğu gibi bölgenin efendisi değil, zayıf bir aktörü olmaktan başka bir şey olmayacak.”
Gazze olaylarının Arap arenasındaki etkisine değinen Merzuki, Arap rejimlerindeki krizinin daha da kötüleşeceğini söyleyerek şunları ekledi:
“Arap halkları, Gazze’yi yüzüstü bırakan halkları affetmeyecektir. Bu bağlamda, geçmişte Orta Doğu’daki darbe dalgasının, Arap ordularının 1984’teki yenilgisinden sonra başladığını unutmamak gerekir.”
Filistin konusunda ise Merzuki, “Filistin Yönetimi bitti. İsrail ve Hamas buna son verdi ve biz de net olmayan bir alternatifi beklemeliyiz” dedi.
Güvenilirlikten yoksun liderler
Merzuki, 16 Mayıs’ta Bahreyn’de düzenlenen, nihai bildirisinde Gazze’ye yönelik saldırının durdurulması ve Filistin-İsrail çatışmasını sona erdirmek için iki devletli çözümün uygulanması için uluslararası güçlerin yardımıyla çalışılması tavsiye edilen, Arap Birliği Liderler Zirvesi’nde alınan kararlara ilişkin vizyonunun sorulması üzerine Arap liderlerin tutumunu eleştirdi.
Eski Tunus Cumhurbaşkanı, “Tüm prestijini, güvenilirliğini veya yeteneğini kaybetmiş liderlerin ne dediği, yaptığı veya ne söylediği kimsenin umurunda değil" diye konuştu.
Arap Birliği Liderler Zirvesi’nin nihai bildirisinde şu ifadelere yer verilmişti:
“Kesin duruşumuzu yineliyor, Filistin meselesine adil ve kapsamlı barışçıl bir çözüm çağrısında bulunuyor, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın uluslararası barış konferansı düzenleme ve 4 Haziran 1967 çizgisinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurmak amacıyla Arap Barış Girişimi doğrultusunda iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için geri dönüşü olmayan adımlar atılması yönündeki çağrısını destekliyoruz.”
Türkiye’nin olumlu rolü
Türkiye’nin mevcut bölgesel manzara karşısındaki rolünün olumlu olduğunu ve Gazze halkının yanında yüce gönüllü ve onurlu bir şekilde durduğunu vurgulayarak şunları dile getirdi:
“Türk halkı, Gazze halkının yanında yer aldı. Türk hükümetinin de İsrail ile ticari ilişkileri kesmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından İsrail’in defalarca kınanması, Filistinliler ve Arapların unutamayacağı duruşlardır.”
İsrail efsanesinin sonu
Merzuki, 7 Ekim öncesinde birçok ülkenin izlediği, ABD’nin arabulucu olduğu İsrail ile normalleşme yoluna ilişkin olarak da, “Bu yola devam edip etmeme halk hareketinin boyutuna bağlıdır, zira resmi pozisyonun motivasyonu korkudur” dedi.
Ayrıca, “Sezgilerim bana, ilişkileri normalleştirenlerin İsrail’in mutlak gücüne olan güvenlerini kaybetmeye başladıklarını, halkın öfkesinden korktuklarını ve ardından perde arkasında normalleşmeye devam edeceklerini söylüyor” diye ekledi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi sırasında, İsrail ile bazı bölge ülkeleri arasında ilişkileri normalleşme adımının ana hatları çizildi.
Normalleşme adımları, devam eden savaş nedeniyle durmadan önce Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fas'ı içerdi.
Arap devrimlerini doğuran nedenler ortadan kalkmadı
Libya ve Sudan gibi ülkelerin çöküşüne, Suriye ve Irak’ta krizlerin yayılmasına yol açan nedenlere değinen Merzuki, bölgesel güçlerin bu çatışmaları körüklediğini vurguladı.
Merzuki, bu ülkelerdeki krizlere neden olan en önemli faktörün sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:
“Bu ülkeler başarılı olamadı, çünkü bunu yapmaları engellendi. Demokrasi deneyimi Mısır’da askeri darbe, Libya, Yemen ve Suriye’de iç savaşla sona erdi. Tunus’ta ise demokrasi, yolsuzluk, yozlaşmış medya ve terör operasyonlarıyla tasfiye edildi.”
Bu devrimlere yol açan nedenlerin henüz sona ermediğinin, bilakis bu krizlerle birlikte yenilendiğinin altını çizen Merzuki, “Halkın üzerindeki baskı artıyor ve şüphesiz patlamalar yaşanıyor. Şüphe yok ki, Arap demokratik devrimciler, bu kez ortak çalışmayı ve projelerini savunmanın yollarını öğrenecekler” dedi.
Tunus devlet ve toplumun parçalanmasına tanık oluyor
Tunus’un iç işleri ve 2024 yılı sonunda yapılması beklenen seçimler sorulduğunda Merzuki, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’i "diktatör" olarak nitelendirerek, seçimleri boykot etmekten başka çare olmadığı yönündeki görüşünü yineledi.
“Bana ‘yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etme çağrısı yapıyorsunuz ama boykot ne zaman bir rejimi devirdi?’ diyen herkese, ‘zorba bir yönetim altında seçimlere katılmanın bir diktatörü nasıl devirdiğine dair bana bir örnek verin' diyorum.”
Tunus’un şu anda yaşadığı durumu "Arap Baharı devrimi öncesi" aşamaya benzeten Merzuki, “Diktatörlüğün geri dönüşüne karşı yalnızca devrimin dönüşü yardımcı olacaktır. Aksi takdirde, Tunus’un 2021 yazında demokratik rejime karşı yapılan darbeden bu yana tanık olduğu devletin devam eden çöküşü ve toplumun parçalanması devam edecek" dedi.
Tunus, Cumhurbaşkanı Kays Said’in, meclis yetkilerini dondurması, kanun tekliflerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleyen Geçici Komisyonu kaldırması, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yasa çıkarması, başbakanı görevden alması ve yürütme yetkisini üstlenmesi gibi olağanüstü kararlar aldığı 25 Temmuz 2022’den bu yana ciddi bir siyasi kriz yaşıyor.
Ülkedeki siyasi ve sivil güçlerden büyük kısmı bu tedbirleri reddetti ve "Anayasaya Darbe" olarak değerlendirdi.
Diğer bir kesim ise bu adımları destekleyerek, yaşanan siyasi ve ekonomik krizler ışığında “2011 devriminin gidişatının düzeltilmesi” olarak görüyor.