Katar’ın Başarılı Arabulucu Rolü Hamas-İsrail Düğümünü Çözebilecek Mi? 

Gazeteci Ali Altunkaya, Katar’ın son yıllarda Orta Doğu’da arabulucu rolü üstlenerek çeşitli çatışma ve uyuşmazlıklarda gösterdiği başarılı diplomatik girişimleri ve arabuluculuk çabalarını Fokus+ için inceledi.
Ali Altunkaya
Katar’ın Başarılı Arabulucu Rolü Hamas-İsrail Düğümünü Çözebilecek Mi
13 Ağustos 2024

Son yıllarda Orta Doğu’da arabulucu rolüyle öne çıkan Katar, bugüne kadar birçok çatışma ve uyuşmazlıkta arabulucu olarak görev yapmıştır. Son olarak, 7 Ekim 2023'te başlayan Hamas-İsrail çatışmasında da kendisini bir kez daha arabulucu olarak konumlandırmayı başarmıştır. 

İsrail ve Hamas arasında arabuluculuk yaparak ateşkes için gösterdiği kararlı duruşu ile Katar'ın çatışma çözümündeki rolü, krizleri barışçıl yollarla çözme ve gerilimi azaltma yetenekleri tüm dünya kamuoyunun takdirini topladı.  

Aylar süren çabalardan sonra, Hamas ve İsrail arasında karşılıklı rehine değişimi sağlandı. Ancak İsrail’in, ateşkes müzakereleri devam ederken sergilediği saldırgan tutum, tam bir ateşkes ve anlaşmanın sağlanamamasına yol açtı. Hamas lideri İsmail Heniyye’ye yapılan suikast ve ayrım gözetmeksizin vurulan hastaneler ve okullar ise bunun en bariz örnekleri oldu. 

Ancak Katar’ın gayretli bir arabulucu rolünü üstelenerek taraflar arasında bir ateşkes arayışı sürüyor.  

Öyle ki Katar, geçtiğimiz günlerde ABD ve Mısır ile birlikte yayımladığı bildiride taraflar arasında ateşkesin bir an önce sağlanması noktasında elinden gelen gayretleri göstereceğini ifade etti ve tarafları 15 Ağustos’ta anlaşma zeminini aramak üzere Doha’ya davet etti.   

Öte yandan, Katar’ın kalıcı bir ateşkese yönelik bu çabaları önceki yıllarda sergilediği başarılı arabuluculuklarını akıllara getirdi.   

 

Katar'ın arabuluculuk çabalarının en önemli başarıları  

2003 tarihli Katar Anayasası’nın 7. maddesi, “uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü güçlendirmeyi” ülkenin amaçlarından biri olarak tanımlıyor. Buna uygun olarak Katar Dışişleri Bakanlığı ülkenin dış politika ilkelerini “uluslararası işbirliği”, “insan hakları” ve “önleyici diplomasi” olarak sıralıyor.   

Tüm bunlar ise bize Katar’ın arabuluculuğu bir devlet anlayışı olarak benimsediğini gösteriyor.  

Ayrıca 7 Ekim’den bu yana Katar’ın Hamas-İsrail çatışmasındaki çözümündeki bu ısrarlı rolü, Doha yönetimini son yirmi yılda dünya çapında birçok çatışmayı çözmesini sağlayan bir başarılı arabulucu haline getirdi.  

Katar’ın arabuluculuk yaptığı ve somut kazanımlar elde ettiği örneklere gelecek olursak; ilk olarak 2008 yılında Lübnanlı taraflar arasında imzalanan “Doha Belgesi” ile 18 ay süren iktidar ve muhalefet arasındaki krize son verdi.  

2010 yılında ise Cibuti ile Eritre arasında arabuluculuk yaparak iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığı Katar’ın arabuluculuğuyla çözüldü.  

Katar 2011 yılında da bu kez 30 ay süren müzakerelerin ardından Sudan hükümeti ile Özgürlük ve Adalet Hareketi arasındaki anlaşmazlığı çözen “Darfur’da Barış için Doha Belgesi”nin imzalanmasını sağladı.  

Katar ayrıca, 2015 yılında Libyalı Tebu ve Tuareg kabileleri arasında süren anlaşmazlığa son verdi.  

 

2020 yılında gelindiğinde ise Katar, belki de arabuluculuğunun zirvesi sayılabilecek şekilde ABD ve Taliban arasında 20 yıllık savaşı sona erdiren görüşmelerde ev sahipliği yaptı. İmzalanan “Doha Anlaşması” ile Katar, o dönemde ABD’li ve diğer batılı diplomatlar ile vatandaşların Afganistan’dan sorunsuz bir şekilde tahliyesini Doha aktarmalı uçuşlar aracılığıyla bizzat sağladı. Uluslararası haber ajansları gelişmeleri “Katar kendini batı için vazgeçilmez hale getiriyor” analizleri ile aktarırken, Doha artık anlaşmazlıkların çözümünün bulunduğu yer olarak anılmaya başlandı.  

2021 yılında ise Katar, Somali ile Kenya arasındaki ilişkilerin 6 ay süreyle kesintiye uğramasının ardından iki ülke arasındaki krizin çözülmesinde başarılı oldu.    

2023 yılında ise ABD ile İran arasındaki müzakerelerde de rol oynadı ve iki ülke arasındaki esir takası karşılığında İran’ın dondurulmuş fonlarından 6 Milyar dolarının serbest bırakılmasını sağlayarak dikkatleri bir kez daha üzerine çekti.  

Katar’ın arabuluculuk diplomasisinin son örneği ise, 7 Ekim’den sonra İsrail’in Gazze saldırıları sırasında tarafları geçici bir ateşkese ikna edebilmesi ve bu sırada iki taraf arasında esir değişiminin gerçekleşmesi oldu.  

Bütün bu örnekler birçok çatışmanın ve uyuşmazlığın çözüm yolunun Doha’dan geçtiğini gösteriyor.   

Ayrıca ortaya koymuş olduğu bu arabuluculuk yaklaşımı Katar’ı diplomatik açıdan güçlü bir ülkeye dönüştürdü ve küresel diplomaside oldukça kilit bir aktör haline getirdi.  

Katar, bu girişimleri ile Körfez’deki siyasi ve ekonomik rakipleri Suudi Arabistan ile BAE’den farklı olduğunu göstererek, bir zamanlar Orta Doğu’nun tarihsel güç odakları olan Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerin sahip olduğu güçlü aktör pozisyonuna da ulaştı.  

Bütün bu arabuluculuk girişimleri ve yatırımlarını bir dış politika aracı olarak kullanılması Doha’nın, Körfez’de ve Orta Doğu’da siyasi ve ekonomik rekabetin merkezinde olmaya devam edeceğini gösteriyor.   

Gözler müzakere masasında  

7 Ekim’de başlayan ve dünyanın gündeminden bir an olsun düşmeyen Hamas-İsrail çatışmasında anlaşma masasının kurulması için gözler yine Katar’ın üzerinde olduğu bir gerçek. Ayrıca bilindiği gibi Katar, geçtiğimiz günlerde ABD ve Mısır ile birlikte yayımladığı bildiride taraflar arasında ateşkesin bir an önce sağlanması noktasında elinden gelen gayretleri göstereceğini ifade etti ve tarafları 15 Ağustos’ta anlaşma zeminini aramak üzere Doha’ya davet etti. Elbette bu hamle, bölgede tırmanan gerilim ve olası bir İran misillemesi endişeleri arasında kritik bir adım olarak değerlendirilebilir.   

Ancak, İsrail'in 310 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de 40.000 can kaybının yaşanması ve saldırıların adeta bir soykırım halini alması Katar’ı daha hızlı rol almaya iten başka bir sebep oldu.  

 

İsrail tarafında ateşkes, esir takası anlaşması ve Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin istifası talebiyle ülke genelinde gösteriler düzenlenmeye devam ediyor. Yaklaşan ABD seçimlerine kadar Siyonist lobinin desteğini almayı sürdürmek isteyen İsrail, İran’ın misilleme ihtimalini bile bir kazanıma dönüştürmüş durumda.    

Hamas tarafında ise, suikast ile öldürülen Hamas lideri İsmail Heniyye’nin ardından göreve Yahya Sinvar getirildi. Yahya İbrahim Sinvar hareketin hem liderliğini hem de savaşın ortasında Gazze'deki direnişi kontrol eden isim olacak. Hamas böylece gerilimi tırmandıran, savaş ve müzakere hukukuna bile uymayan Netenyahu'ya en üst perdeden yanıt vermiş oldu. Böylece tüm psikolojik üstünlüğü eline alan hareket, hem düşmana yılmadım mesajı verdi, hem de tüm dünyaya geri adım atmayacağını gösterdi. Hamas böylece ateşkes müzakerelerine eli güçlü bir şekilde oturmak için elinden geleni yapacaktır.