ABD, Orta Doğu’dan Çıkmalı mı?

ABD'nin Orta Doğu'daki varlığına ilişkin tartışmalar, güvenlik ve maliyet dengesini mercek altına alıyor. Uzmanlar, Amerika'nın bölgedeki askeri mevcudiyetinin caydırıcılığı mı, yoksa izolasyonun mu daha uygun olduğunu değerlendiriyor.
F_IKON
Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu’dan Çıkmalı mı?
29 Şubat 2024

Batı basını, ABD tarihinin bu hassas döneminde, Orta Doğu bölgesindeki Amerikan varlığı ve bunun devamının gerekliliği konusunu gündeme getirdi.   

ABD kuvvetleri, bölgedeki siyasi ajandasını desteklemek ve düşmanlarını caydırmak amacıyla Orta Doğu’daki 11 ülkede yaklaşık 46 bin askerlik bir kuvvetle konuşlanmış durumda. 

2021 yılında Afganistan’dan çekilme sürecinin ardından bölgedeki Amerikan askerlerinin sayısı önemli ölçüde azalmış olsa da, halen yaklaşık 40 bin asker bulunuyor.  

Üstelik İsrail’in Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne yönelik savaşını başlatmasından bu yana ABD geçici olarak savaş gemileri de dahil bölgeye binlerce ek asker gönderdi.  

Üç ABD askeri öldü  

Geçtiğimiz ay İran destekli milisler tarafından Ürdün topraklarına yönelik düzenlenen bir İHA saldırısında üç ABD askeri öldürüldü. Bu olay, ABD’nin İran Devrim Muhafızları’na ve Irak ile Suriye’de faaliyet gösteren milislere yönelik 80’den fazla misilleme saldırısı düzenlemesine neden oldu.  

ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) 14. komutanı olarak görev yapmış emekli General Kenneth F. McKenzie Jr. Amerikan New York Times gazetesi için yazdığı makalede “İran’ı caydırmak ve ABD’yi hedef alan saldırılara karşılık vermek için Orta Doğu’daki Amerikan güçlerinin varlığını sürdürmenin ve hatta desteklemenin gerekliliğini” vurguluyor.  

Ayrıca, şimdi ihtiyaç duyulan şeyin, kendi deyimiyle çok uzun süre ertelenen bir başkanlık kararı olduğunu, ABD askerlerini Suriye’de tutmaya yönelik kesin bir taahhüt ve bu ülkede karşılıklı olarak kabul edilebilir bir güç seviyesi bulmak için Irak hükümetiyle birlikte çalışmaya yönelik titiz bir ilave taahhüt verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.  

ABD’nin şu anda çekilmesi büyük zararlara yol açacak 

McKenzie, Amerika’nın Suriye’deki varlığının IŞİD’le mücadele için gerekli olduğuna inanıyor ki ABD’nin 2014’te Suriye’ye müdahale etmesinin gerekçesi de buydu. McKenzie’ye göre ABD’nin şu anda çekilmesi büyük zararlara yol açacak.  

McKenzie, Amerikan kamuoyunun bir kısmının talep ettiği çekilmenin, Suriye’de IŞİD mensuplarının tutulduğu hapishanelerin güvenliğini zaafa uğratabileceğini, onların serbest kalmaları halinde Irak ve Suriye de dahil olmak üzere bir dizi ülke için gerçek bir tehdit oluşturabileceklerini ve Suriye rejiminin bunlara karşı koyamayacağını da sözlerine ekliyor.  

“Amerika Birleşik Devletleri küresel düzeni korumak için bir nebze de olsa liderliğini kullanarak hegemon olarak kalmalı mı? Yoksa kendi iç sorunlarıyla başa çıkana kadar harcamalarını kısarak, giderek çok kutuplu ve daha kaotik bir dünyayı kontrolsüz güç politikalarına mı bırakmalı?”  

Bu soruyu gündeme getiren Bloomberg köşe yazarı ve Amerikan diplomasisi ve ulusal güvenlik konusunda uzman olan Andreas Kluth makalesinde, Washington’daki destekçilerince “enternasyonalizm” (izolasyonizmin tersi) olarak tanımlanan ilk seçeneğe yakın duruyor.  

Kluth, hegemonyanın olmadığı ya da belirsiz olduğu dönemlerin (1920’ler ve 1930’lar gibi) felaketle (İkinci Dünya Savaşı) sonuçlanma eğiliminde olduğu kanaatinde. Hegemon güç için bile uzun vadede düzeni korumanın maliyetine katlanmak, küresel felaketin yarattığı kaosu toparlamaktan daha az maliyetli.  

Diğerleri ise bu görüşe katılmıyor. Washington’daki bir başka düşünce kuruluşu olan Savunma Öncelikleri Merkezi’nden (Defense Priorities) Daniel Depetris ABD’nin Irak ve Suriye’deki yaklaşık 3 bin 400 askerini ve nihayetinde Körfez ülkeleri ve bölgenin geri kalanından on binlerce askerini mümkün olan en kısa sürede çekmesi gerektiğini söylüyor.  

Bu görüş, ABD’nin Orta Doğu’daki ana misyonu olan IŞİD’i ortadan kaldırma görevinin son on yılda tamamlandığı ve IŞİD’in artık gerçek bir varlığı ya da tehdidi olmadığı gerçeğine dayanıyor.  

Depetris, ABD’nin varlığı için daha geniş kapsamlı diğer gerekçelerin belirsiz olduğunu söylüyor. Örneğin, bugün net petrol ihracatçısı olan ABD, Körfez bölgesinden gelen hidrokarbon kaynaklarına 1970’lerdeki petrol şokları sırasında olduğundan çok daha az bağımlı durumda.  

Arap petrolünden vazgeçecekler 

Depetris’in de belirttiği gibi küresel piyasalar daha esnek ve dayanıklı hale geldi ve zaman içinde Batılı ekonomiler her halükarda Arap petrolünden vazgeçecekler.   

Depetris, bazı stratejistlerin İran’ın bölgesel bir hegemon olmasını önlemek için Amerikalıların kalmasının gerekli olduğu yönündeki açıklamalarını da eleştiriyor. Çünkü İran’ın, Rusya ve Çin gibi çevresindeki daha önemli ülkelere kıyasla askeri üstünlüğe yakın olmadığına inanıyor. 

Üstelik, başta Suudi Arabistan ve Türkiye olmak üzere bölgedeki diğer güçler de Tahran’ın ağırlığına karşı koymak için oluşumlar düzenleyecektir.  

“ABD’nin Vietnam’dan çekilmesi nasıl Güneydoğu Asya’yı teslim etmediyse, benzer bir çekilme de Ortadoğu’yu Kremlin’e ya da Zhongnanhai’ye teslim etmeyecektir.”  

Depetris de Amerika’nın çekilmesinin Moskova veya Pekin’in doldurabileceği bir boşluk yaratacağı düşüncesine katılmıyor ve bunun abartılı bir fikir olduğuna inanıyor.  

Her iki ülkenin daha önemli çatışmaları olduğuna, Rusya’nın Suriye, Afrika ve başka yerlere müdahale ettiği halde güçlerini daha ziyade Doğu Avrupa, Orta Asya ve Kuzey Kutbu bölgesine yaymaya çalıştığına, Çin’in de Orta Doğu’da varlığını güçlendirmekten ziyade Tayvan Boğazı, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’ne odaklandığına işaret ediyor.