ABD Ukrayna'daki Zafiyetini Güney Kafkasya'yı Kullanarak Örtmek İstiyor
ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Uzra Zeya'nın geçen günlerde Ermenistan Savunma Bakanlığında ABD ordusu temsilcisinin çalışacağını açıklamasıyla Güney Kafkasya'da yeni bir hareketlilik başladı. ABD-Ermenistan ilişkilerinde yeni bir stratejik dönemin başladığını kaydeden Zeya'nın bu açıklaması iki ülke arasında yakın dönemde başta savunma olmak üzere sivil ve güvenlik alanlarındaki ilişkilerin de derinleşeceğinin sinyallerini oluşturdu. Öte yandan ilk kez geçen yıl 11-20 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen "Eagle Partner 2023" tatbikatının ardından bu yıl da Erivan'da 24 Temmuz'a kadar devam eden benzer askeri tatbikatın başlaması ABD-Ermenistan ilişkilerinde hareketli bir dönemin başladığının bir diğer önemli göstergesi oldu. Bu açıdan ABD'nin Ukrayna savaşıyla birlikte yakın markaja aldığı ülkelerden biri olan Ermenistan'da yeni bir askeri tatbikatın gerçekleştirilmesi zamanlama açısından da manidar. ABD'nin söz konusu askeri tatbikat ile hem Rusya hem de bölge ülkelerine bir mesaj vermeye çalıştığı söylenebilir. Zira tatbikatın zamanlaması ve Rusya'nın tatbikata dair değerlendirmeleri bu konuda önemli bilgiler içeriyor. Son dönemlerde her ne kadar Ermenistan yüzünü artık Rusya'dan Batıya çevirdiğini açıklasa da Rusya'nın bu yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyeceğini de unutmamak gerek.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın bir demecinde Ermenistan ve Azerbaycan barış anlaşmasının sonuçlandırılması sürecini desteklemeye kararlı olduklarını açıklaması ise ABD'nin bölgeye dair politikalarının tek boyutlu olmadığının bir diğer yansıması oldu.
Uluslararası gelişmeler Güney Kafkasya'yı nasıl etkiliyor?
ABD'nin Ermenistan'a yönelik izlediği politikalarla paralel bir çizgide ilerleyen AB ülkeleri de son dönemlerde Ermenistan ile yakından ilgilenmeye başladı. AB üyesi ülkelerden özellikle de Fransa'nın bölgenin silahlandırılması konusuyla yakından ilgilendiği ve Güney Kafkasya'da gerginliği tırmandırma politikası izlediği biliniyor. Politikaları nedeniyle Azerbaycan'la da ilişkileri kopma noktasına gelen Fransa'nın bu tutumu AB'nin genel olarak Güney Kafkasya'ya yönelik politikalarına dair önemli bir perspektif sunuyor. AB ayrıca Ermenistan'a Avrupa Barış Fonu'ndan yardım sağlayarak da Ermenistan'ı iyice yanına çekmeye çalışıyor. Bu desteğin Hollanda tarafından memnuniyetle karşılanması ise AB üyesi ülkeler içinde Ermenistan politikası konusunda bir fikir birliği olduğunu gösteriyor.
Ukrayna savaşıyla birlikte ABD ve AB ülkelerinin Güney Kafkas devletlerine ilgisi de arttı. Bu bağlamda son olarak AB Konseyinin Ermenistan Silahlı Kuvvetlerini desteklemek amacıyla Avrupa Barış Aracı (APF) kapsamında 10 milyon avro değerindeki yardım paketi önemli bir adımdır. Zira öncesinde özellikle de AB üyesi ülkelerden Fransa'nın Ermenistan'a yönelik yardım programları adı altında önemli adımlar attığı biliniyor. Bu destekle birlikte hem ABD hem de AB'nin Güney Kafkasya'nın silahlandırılması noktasında ciddi adımlar attıklarını belirtmek gerekir. Bu açıdan son günlerde Avrupa Barış Fonu'ndan Ermenistan'a 10 milyon avro destek sağlanması ve Ermenistan'la vize serbestisi konularının görüşülmeye başlanması önemli. AB Konseyinin de Ermenistan ile vize rejiminin serbestleştirilmesi konusundaki gelişmeleri memnuniyetle karşıladığını beyan etmesi Ermenistan politikası konusunda Batıda tam bir fikir birliği içinde hareket edildiğini gösteriyor. AB böylece Ermenistan'ın AB'ye üyeliği konusunu gündeme getirerek bölgesel ülkelere, özellikle de Rusya ve İran'a mesaj vermeye çalışıyor. Bu da Ermenistan'ın tıpkı ABD gibi AB tarafından da bir mücadele alanı olarak kullanılmak istendiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle AB ülkelerinin gerek AB'ye üyelik vaadiyle gerekse de ekonomik yardım paketleriyle Ermenistan'ı yanına çekmeye çalıştıkları görülüyor. Tüm bu gelişmeler ise hem bölgede gerginliğin daha da tırmanmasına hem de Güney Kafkasya'ya barış ve huzurun gelmesinin gecikmesine yol açıyor. Bu açıdan bakıldığında Ermenistan'ın işinin giderek iyice zorlaştığını da belirtmek gerek. Zira bir yanda diaspora baskısı, diğer yanda ülke içindeki muhaliflerin Nikol Paşinyan'a yönelik yürüttüğü politikalar Erivan'ın komşularıyla ilişkilerinin normalleşmesini de sekteye uğratıyor. Tüm bu gelişmeler ise Karabağ meselesi çözülmesine rağmen, Erivan'ın hem Türkiye ile hem de Azerbaycan'la ilişkilerinin normalleşmesini de geciktiriyor.
"Batı'dan Ermenistan'a boş vaatler"
İçinde bulunulan çağda uluslararası arenada yaşanan pek çok gelişme küreselleşmenin de etkisiyle dünyanın her yerinde kendini hızlıca hissettiriyor. Bu noktada özellikle de Ukrayna savaşının en önemli etkilerinin görüldüğü bölgelerden biri de Güney Kafkasya oldu. ABD'nin bu savaşla birlikte çok daha yakından izlemeye başladığı bu bölgede 30 yıldır işgal altında olan toprakların özgürlüğüne kavuşmasıyla yeni bir dönem başladı. Yeni süreçte Ermenistan Rusya'dan uzaklaşmaya başlayarak yüzünü Batıya çevirdi. Erivan'ın bu eksen değişikliği ise bölgede tansiyonu bu kez uluslararası ölçekte artırdı. Böylece ABD bölgede askeri tatbikatlar başlatarak hem Ermenistan üzerinden Rusya ve İran'a göz dağı veriyor hem de NATO ve AB'ye üyelik çağrılarını gündeme taşıyarak Ermenistan'ı silahlandırıyor.
Bu kapsamda son olarak ABD ve Ermenistan arasında savunma, sivil ve güvenlik alanlarında ikili ilişkilerde yeni bir dönemin başladığının açıklanması gerginliği tırmandıran bir diğer adımdır. Özellikle Rusya bu gelişmeleri endişe verici olarak değerlendiriyor ve Ermenistan'a yönelik söz konusu adımların bölgesel barışa hizmet etmediğine sıklıkla işaret ediyor. Zira tam da Rus Barış Gücü askerlerinin bölgeden tamamen çekildiği bir dönemde ABD'nin adeta bu boşluğu doldurmak istercesine attığı adımlar bölgesel ve bölge dışı aktörler tarafından da kaygıyla izleniyor. Bu durum ise tarihin her döneminde stratejik bir öneme sahip olan Kafkasya bölgesinin günümüzde ise bu kez jeopolitik önemiyle büyük güçlerin mücadele ettiği bir alana dönüştüğünü gösteriyor. Bu süreç ise Ukrayna savaşının ardından bu kez Büyük Güçlerin Ermenistan üzerinden karşı karşıya geldiği yeni bir dönemin başladığını düşündürüyor. Bu nedenle gerek ABD'nin gerekse de AB'nin Ermenistan'a yönelik son dönemlerde artan ilgisi ve yatırımlarının temelinde bölgenin artan stratejik öneminin de ciddi bir payı olduğunu belirtmekte yarar var.
Sonuç olarak gerek AB'ye üyelik üzerinden AB'nin, gerekse de NATO üzerinden ABD'nin Ermenistan'a yönelik birtakım vaatleri söz konusu olsa da gelinen noktada bunların konjonktürel olduğunu belirtmekte fayda var. Tam da Rusya ve İran ile ilişkilerin gergin olduğu bir ortamda stratejik öneme sahip bir Güney Kafkas devletinin kısa sürede tarihi hamisinden vazgeçerek yüzünü Batıya çevirmesi Batı dünyası açısından ciddi bir başarı olarak görülse de bu başarının uzun vadede kalıcılığının olmayacağı da biliniyor. Çünkü Batının Ermenistan'a yönelik vaatleri, tıpkı Türkiye'nin AB üyeliği konusunda yıllarca bekletilmesi gibi, samimiyetten uzaktır.