Birleşik Krallık'tan Dijital Kontrol: İfade Özgürlüğüne Yasal Düzenleme
Batılı ülkeler genellikle ifade özgürlüğü adı altında kontrolsüz büyük teknolojilerin hakimiyetini savunsa da geldiğimiz noktada kendileri de bunun sonuçlarıyla yüzleşiyor. Dijital platformların ekonomiler, toplumlar ve günlük yaşam üzerindeki yıkıcı etkileri gün geçtikçe artarken, Batılı ülkeler bu platformlarda düzenlemeye gidilmesi gerektiğinin farkına varmaya başladı. Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkeler artık önemli cezalar içeren dijital düzenlemeleri hayata geçiriyor.
Birleşik Krallık'ın Çevrimiçi Güvenlik Yasası, 2019'da başlayan uzun bir sürecin ardından 26 Ekim 2023'te yasallaştı. Yasa tasarısı Birleşik Krallık vatandaşlarını, özellikle de çocukları çevrim içi ortamda güvende tutmayı amaçlıyor, platformlar için görev ve sorumluluklar belirliyor. Aynı zamanda çevrim içi güvenlik düzenleyicisi de olan Birleşik Krallık iletişim düzenleyicisi Ofcom, düzenleyici çerçevenin uygulanmasına öncülük ediyor. Yasanın 2026 yılının son çeyreğine kadar kademeli olarak yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Köklü demokratik gelenekleriyle bilinen Birleşik Krallık'ta yasa tasarısı hakkındaki tartışmalar oldukça yapıcı bir ortamda gerçekleşiyor. Diğer bazı konuların aksine, Batılı medya kuruluşları düzenlemeye başından beri karşı çıkmadı. Özellikle BBC, bir kamu hizmeti yayıncısı olarak, tartışmayı ifade özgürlüğünün ihlali olarak çerçevelemiyor.
Aslında bazı eleştirmenler yasanın mevcut halinin dezenformasyonu engelleme konusunda yeterli değil. Birleşik Krallık'ta son dönemde yaşanan huzursuzluk ve ayaklanmalar Çevrimiçi Güvenlik Yasası'nın yeniden değerlendirilmesi taleplerine yol açtı. Londra Belediye Başkanı Sadık Khan, yasayı “amaca uygun değil” diyerek eleştirirken Kabine Ofisi Bakanı Nick Thomas-Symonds hükümetin son isyanlarla ilgili bir dizi önlemi içerecek şekilde mevzuatı değiştirmeyi düşünebileceğini ima etti.
Mevzuat kaçınılmaz
Yeni Çevrimiçi Güvenlik Yasası, dijital platformları Birleşik Krallık'ta topladıkları ve sağladıkları içerikten sorumlu tutuyor. Bu ise platformların yasa dışı içeriği ve hatta zararlı yasal içeriği önlemesi, izlemesi ve kaldırması gerektiği anlamına geliyor.
Yasa tasarısı, Birleşik Krallık'ın çevrim içi ortamını çocuklar için dünyanın en güvenli ortamı haline getirmek amacıyla çocukların zararlı içeriğe erişimini sınırlayan yaş kısıtlamalarının nasıl uygulanacağına dair teknik öneriler de dahil olmak üzere ayrıntılı rehberlik sağlıyor. Platformlar ayrıca yetişkinlerin çevrim içi deneyimleri üzerinde daha fazla kontrole sahip olmalarını sağlamalı ve çocukları pornografi, kendine zarar verme veya intihara teşvik edici uygunsuz içeriklerden korumalıdır.
Dijital kaosu önlemede belki de en önemli parametre, insanların hangi içeriği göreceklerini seçmelerine olanak tanıyan, sadece onaylı hesapların etkileşime girebildiği ve algoritmaların insafına kalmayan bir kullanıcı profili olabilir. Tasarı aynı zamanda hileli ve aldatıcı reklamların da önüne geçmeyi hedefliyor. Yasa tasarısı üç aşamadan oluşuyor: Yasa dışı içerikle mücadele; çocukların, kadınların ve kız çocuklarının korunması; kategorize edilmiş dijital hizmetler için ek yükümlülüklerin belirlenmesi.
Tasarının en tartışmalı kısmı ise WhatsApp, iMessage ve Signal gibi mesajlaşma uygulamalarında yasa dışı içeriklerin takibinin zorunlu hale getirilmesidir. Ancak tasarı kapsamındaki mesajlaşma uygulamaları hususunda hala bir belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz. Teknoloji firmaları süper güvenli sistem olarak adlandırılan “uçtan uca şifrelemenin” bu takibi imkansız hale getirdiğini iddia ederken, hükümet yetkilileri var olmayan bir teknolojiyi dayatmayacaklarını söylüyor.
Kamuoyunun bilgilendirilmesi sürecin önemli bir parçasıdır
Öte yandan, her aşamada “özellikle çocukların güvenliği”ne vurgu yapan yasa üzerinde geniş bir mutabakat olduğu söylenebilir. Bunda Ofcom'un çok detaylı, anlaşılır ve net istişare süreçleri yürütmesinin, tasarının amacını ve uygulama adımlarını kamuoyu ile paylaşmasının etkisi büyük. Bu yöntem diğer ülkeler için de örnek teşkil edebilir. Ofcom, dijital hizmetlere yasaya uymaları için rehberlik etmenin yanı sıra kullanıcıların çevrim içi ortamla ilgili bilgi, beceri ve anlayışlarını geliştirme sorumluluğunu da üstleniyor. Hiçbir yasa ya da teknolojik tedbirin tam korumayı garanti edemeyeceğini belirtmek ve dijital okuryazarlığın çok önemli olduğunu vurgulamak önemlidir.
Tasarının mevcut haliyle yasalaşıp yasalaşmayacağını elbette zaman gösterecek. Ancak açık olan bir şey var ki o da devletler ve teknoloji devleri arasındaki dijital egemenlik mücadelesinin ivme kazanmaya devam ettiğidir. Mevcut durumda, her biri kar amacı güden birer ticari işletme olan sosyal medya platformlarını ifade özgürlüğünün kalesi olarak sunmak, kandırmacadan başka bir şey değildir. Coğrafi konumdan bağımsız olarak tüm insanlığın yararına olacak mevzuatların, koruma tedbirlerinin ve kapsamlı standartların oluşturulmasına acilen ihtiyaç vardır.
Birleşik Krallık'ın Çevrimiçi Güvenlik Yasası, teknoloji devlerini sorumlu tutma konusunda önemli bir adım olsa da gerçek dijital koruma, yasalardan daha fazlasını gerektirir. Bunu sağlamak için güçlü bir siyasi irade, sürekli kamu eğitimi, şeffaflık ve dijital çağın zorluklarıyla birlikte evrim geçirme kararlılığı gerekiyor.
Kesin olan bir şey var ki, daha önce Küresel Güney'deki ülkeleri etkileyen dijital kaos artık Batı'nın kıyılarına da ulaşmış durumda. Batılı devletler kendi dijital ortamlarını düzenlemeye odaklanırken belki de diğer ülkelerin çabalarını sansür olarak etiketleyerek reddetmekten de kaçınırlar.