Donald Trump Beyaz Saray'a Geri Dönüyor
Hollywood filmlerinde bu tür bir kefaret hikayesi vardır. Demokrat aday Hillary Clinton'a karşı kazandığı şok edici zaferden 8 yıl sonra ve Joe Biden tarafından asla kabul edemeyeceği bir sonuçla geride bırakıldıktan 4 yıl sonra, Amerikalı seçmenler 1600 Pennsylvania Avenue'nun (Beyaz Saray) anahtarlarını Donald J. Trump'a geri verdi. Üstelik Trump bu kez seçimi de hatırı sayılır bir farkla kazandı.
Anketler yine yanılttı
Geçen 8 yıl bu gözlemciye şu temel kuralı öğretti: Trump'ın ABD seçmenleri arasındaki desteğini analiz ettiğini iddia eden anketlere 3 ya da 4 yüzde puanı ekleyin. Bu nedenle ve bu seçim döngüsünde “salıncak eyaletler” olarak ilan edilen neredeyse tüm eyaletlerdeki birbirine yakın anket sonuçları göz önüne alındığında, Trump'ın zaferini tahmin etmek zor değildi.
Bu seçim, anketlerin Trump'ın performansını önemli ölçüde düşük gösterdiği üst üste 3'üncü seçimdir. 2016 ve 2020'de olduğu gibi, kamuoyu araştırmaları Demokrat Parti adayına doğru çarpıtılmıştı. Bu gerçek dışı düşünce tarzı bir kez daha Demokrat başkan adayı Kamala Harris'i destekleyen tüm medya kuruluşlarına hakim oldu. Sonuç bir kez daha MSNBC'de asık suratlar, New York Times'ta uğursuz manşetler ve Google'da “en yaşanabilir yabancı ülkeler” diye arama yapan Demokrat Parti destekçileri oldu.
2020 Demokratlar için bir Pirus zaferi
Trump'ın zaferi, son on yılda Amerikan siyasetinde yaşananları objektif bir şekilde değerlendiren hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. En önemli faktör, Demokrat Partinin 2016'dan hiçbir ders çıkarmamış olması ve 2020'nin bir Pirus zaferi olduğunun farkına varmamış olmasıdır. Aslında Biden kaybetseydi muhtemelen Demokrat Parti için daha iyi olurdu, çünkü bu durumda parti, ciddi bir özeleştiri yapmak ve hem platform hem de personel bazında iç reform gerçekleştirmek zorunda kalacaktı.
Ancak 2020'de kazanmak Demokratların 2016'yı bir aykırılık, bir sapma olarak görmelerini ve “rotada kal” zihniyetini benimsemelerini sağladı. Clintonların, Obamaların ve Bidenların merkez sahnede yer aldığı 2024 Demokratik Kurultayı'ndaki sahneler, Demokratların gerçeklere karşı kör olduğunu açıkça gösterdi. Bu durum Demokratların salı günkü kesin yenilgisiyle sonuçlandı.
Trump'ın zafer konuşması: Cumhuriyetçilerin değil MAGA'nın zaferi
Trump, çarşamba sabahı erken saatlerde Kuzey Carolina ve Pensilvanya'daki zaferleri kesinleştikten sonra tabanını kucaklamak için sahneye çıktı ve her zaman yaptığı gibi, neredeyse tamamen abartılı ve üstünlük taslayan bir biçimde, tekrarlarla ve sık sık konudan bağımsız ifadelerle (non sequiturs) bezeli bir konuşma yaptı. Trump, teleprompterına rağmen her zaman doğaçlama yapıyor, aklına ne gelirse söylüyor, ancak tamamen o anda ve o anki dinleyicilerine odaklanıyor.
25 dakikalık zafer konuşmasının en çarpıcı yönü muhtemelen Cumhuriyetçi Partinin bahsinin hiç geçmemesiydi. Trump, kampanyasından siyasi bir hareket olarak bahsediyor ve bunu aday olduğu partiden farklı bir şey olarak ele alıyor. Örneğin Trump konuşmasında Cumhuriyetçilerin kazandığı Senato yarışlarını sıralasa da bunu Cumhuriyetçi Partiye değil “MAGA Hareketi”ne bağladı.
Trump ayrıca “ülkelerinin kontrolünü yeniden ele geçirmek” için kendisini destekleyen “rekor sayıda” seçmene teşekkür etti ve Latinler, Arap-Amerikalılar ve Müslüman-Amerikalılar da dahil olmak üzere çeşitli azınlıkları kendisini destekleyen gruplar olarak adlandırarak koalisyonunun genişliğini vurguladı.
Resmi oy sayıları birkaç gün içinde kesinleşmeyecek olsa da Trump muhtemelen bu seçimde 2020'de aldığından daha az oy alacak. Harris de Biden'ın 2020'de aldığı oydan 10 milyondan fazla daha az oy alacak. Seçmen sayısı son 4 yılda artsa da bu seçimlere katılımın hızla düştüğü görülüyor.
Trump'ın zafer konuşması: “Amerika'yı yeniden yüceltmek” için “Tanrı'dan bir görev”
Trump'ın konuşmasının büyük bölümü ekibi ve 4 yıl içinde yapacakları hakkında dolambaçlı yorumlara ayrılmıştı. ABD'nin seçilmiş başkanı, doğal kaynaklardan yararlanma, vergileri ve ulusal borcu azaltma planlarına kısaca değindi, Elon Musk ile olan ilişkisine iki dakika ayırdı ve bu sırada Musk'a sorana kadar Starlink'in ne olduğunu bilmediğini iddia etti. Trump ayrıca savaşları başlatmayacağını, durduracağını iddia etti.
Sonunda Trump temmuz ayında Pensilvanya'da gerçekleşen suikast girişimine de değindi ve insanların kendisine “Tanrı benim hayatımı bir sebepten ötürü bağışladı... ülkemizi kurtarmak ve Amerika'yı yeniden yüceltmek için” dediklerini aktardı; davasını “asil ve doğru bir çaba” olarak nitelendirmeye devam etti.
Ancak sonuçta Trump'ın konuşmaları her zaman içerik ya da ayrıntıdan yoksundur ve çoğunlukla gösterişli konuları ön plana çıkartır; önemli olan mesajın kendisi değil, yansıtılan imajdır. Dolayısıyla önümüzdeki 4 yıl boyunca Amerika'yı ve dünyayı nelerin beklediğini anlamak için beklememiz ve gelişmeleri gözlemlememiz gerekecek.