“Hindistan’ın Savaş Sırasında İsrail'e Silah Satışı Politik Bir Beyandır”

Hindistan, geleneksel iki devletli çözüm politikasını korurken, BJP hükümetinin İsrail yanlısı duruşu ve bölgesel ilişkilerdeki stratejik hamleleri, Orta Doğu'daki güç dengelerini nasıl etkiliyor? İşte Omair Anas’ın The Wire’de yer alan yazısının detayları…
Fokus+
Hindistan’ın Savaş Sırasında İsrail'e Silah Satışı Politik Bir Beyandır
22 Temmuz 2024

Hindistan'ın Orta Doğu'daki diplomasisi Arap-İsrail krizinin çatışan taraflarının baskısı altında.  

Öte yandan Hindistan'ın Doğu Kudüs'ün bağımsız ve yaşayabilir bir Filistin devletinin başkenti olacağı iki devletli bir çözümden yana olan geleneksel politikası değişmemiştir.  

Bununla birlikte, Hindistan'ın Filistin politikasının anlamını ve bağlamını nasıl yeniden yorumladığı konusunda çok şey değişti.  

The Wire’ın haberine göre; Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Hindistan medyası ve sağcı kamuoyu İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri müdahalesini ezici bir çoğunlukla desteklemişti. Yeni Delhi merkezli Arap diplomatlar, Filistin'e yönelik giderek artan düşmanca kamuoyu karşısında duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.  

Dengelemenin/veya dengenin ötesinde  

İktidardaki Bhartiya Janta Partisi'nin İsrail yanlısı jestleri Arap diplomatlar için bir sır değil. Yeni Delhi'de BJP liderliğindeki bir hükümetin İsrail'le ilişkilerde geleneksel “dengeleme hareketinin” ötesinde yeni bir sayfa açacağını biliyorlardı.   

BJP ve desteklediği eko-sistem, İsrail'i Pakistan ile yaşanan krizlerde her zaman Hindistan'ın yanında yer alan bir ülke olarak görmektedir.  

Hindistan-Pakistan anlaşmazlıklarının farkında olan İsrail, bunu bir fırsat olarak kullandı ve Hindistan'ın hassas kamuoyundan kaçınmak için Pakistan ile normalleşme çabalarını gizli tuttu.    

İsrail'in Pakistan ile ilişkilerini normalleştirme çabalarının farkında olanlar, iki Müslüman ülkenin, Pakistan ve Endonezya'nın, İsrail ve Abraham Anlaşmalarını kolaylaştıran Batılı destekçileri için birinci öncelik olmaya devam ettiğini biliyor.    

Suudi Arabistan da Pakistan'ın en önemli geleneksel müttefiki olması nedeniyle Pakistan-İsrail ilişkilerini desteklemektedir.   

Bu bağlamda, Hindistan-İsrail bağları münhasır kalmayabilir ve uzun vadede özellikle Pakistan merkezli olmayabilir. İsrail, Pakistan ve Türkiye ile birlikte, Azerbaycan'ın 2020'de Dağlık Karabağ'ı geri almasının kilit destekçilerinden biri olurken, Ermenistan da Hindistan'ın askeri malzemelerine bel bağladı.  

Gazze-İsrail çatışması başladığından beri Hindistan farklı bir zorlukla karşı karşıya kaldı.  

Birincisi, Hindistan'da iktidar partisi ve destekçilerinin ideolojisine yerleşmiş güçlü bir İsrail yanlısı kamuoyu var.   

İkincisi, Narendra Modi'nin on yıllık iktidarında Hindistan, Körfez ülkeleriyle ilişkilerine yeniden öncelik vererek bölgesel meselelerdeki önceki isteksizliğini ve izolasyonunu sona erdirmeye karar verdi.  

Çin nasıl uyum sağlıyor?  

ABD ve Çin arasında Körfez'de süregelen nüfuz mücadelesinde Hindistan, Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarını desteklemek için Batı'nın öncülük ettiği çabalara katıldı.  

 Bu, Çin'in bölgede artan etkisini kontrol altına almaya yönelik bir girişimdir. Hindistan yeni gelişen ilişkiler çerçevesinde bölgeye stratejik ve güvenlik desteği sunmaya hazır.   

Çin'in aracılık ettiği İran-Suudi normalleşmesi de Hindistan'a yardımcı oldu.    

Hindistan için İran'ın gerçek stratejik değeri Körfez'de değil, Hindistan'ın birçok bağlantı projesindeki çabalarını desteklediği Orta Asya ve Güney Asya'dadır.    

Bu anlamda Hindistan'ın İsrail ile ilerleyen ilişkileri İran'dan çok az ya da sessiz bir itiraz aldı.    

Hindistan'ın askeri çatışmaların ortasında İsrail'e silah ve mühimmat sağladığına dair haberler çıktığında ne Arap devletleri ne de İran tepki gösterdi.    

Henüz resmi olarak teyit edilmemiş olan mühimmat tedariki, Hindistan'ın Orta Doğu ilişkilerini yeniden düzenlemesi açısından önemli bir açıklama.   

Hindistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan tüm resmi açıklamalarda, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği eylemlerin, Batılı hükümetlerin çoğu tarafından benimsenen ve Suudi Arabistan ve BAE de dâhil olmak üzere Körfez'deki müttefikleri tarafından sessizce desteklenen bir “terörizm” eylemi olduğunun altı çizildi.  

Hindistan daha önce, Arap-İsrail çatışmasının çözümünü BM kararları dışında yeniden tasarlamaya yönelik Donald Trump dönemine ait bir girişim olan İbrahim Anlaşmalarını memnuniyetle karşılamıştı. Mısır, Ürdün, Türkiye, Katar ve İran sözde yeni barış sürecinin kervanına katılmayı reddetti.   

Krizler geleceği şekillendirir  

İsrail'e yapılan mühimmat sevkiyatı Batılı başkentlerde Hindistan'a daha fazla destek verilmesini sağlayabilir. Ancak Arap-İsrail krizi, Orta Doğu'daki güç dengesini, özellikle Batılı ülkeler ve onların Körfez'deki müttefikleri aleyhine şekillendirmeye devam ediyor.   

Suudi Arabistan krize karşı daha temkinli ve hassas davranıyor çünkü Filistin devleti pahasına İsrail'i desteklediğinin düşünülmesi halinde iç siyaseti yaygın bir öfke ve huzursuzluğa daha açık hale geliyor.  

Bölgesel emelleri olan İran ise Lübnan, Yemen ve Körfez toplumlarının bazı kesimlerinde halk desteğine sahip.   

Arap devletleri İran'ın Arap-İsrail krizindeki rolünü kabul etse de etmese de İran, desteği herhangi bir barış mekanizmasının sürdürülmesi için hayati önem taşıyan etkili bir oyuncu olmaya devam ediyor.   

İran ve İsrail arasındaki kısa süreli askeri çatışma, ABD'nin Filistinlilerin taleplerini görmezden gelmeye devam etmesi halinde bölgedeki söz haklarını kaybedecekleri konusunda Avrupalı güçleri endişelendirdi.  

En büyük kaybeden  

Mısır ise on yıllardır İsrail'i desteklemesine rağmen krizin en büyük kaybedeni konumunda. Mısır ayrıca Hindistan-Ortadoğu Ekonomik Koridoru'nun yaratacağı alternatif güzergâhlara da temkinli yaklaşıyor.  

İsrail'in işgal altındaki Gazze üzerinden Kızıldeniz ve Akdeniz arasında yeni bir kanal açma planları Mısır'ın hoşuna gitmiyor. Hamas'ın ideolojik hamisi Müslüman Kardeşler'den nefret etmesine rağmen Mısır'ın Hamas'ı korumasının nedeni budur.  

Modi hükümeti güçlü bir savunma sanayii geliştirmeye odaklanırken Hindistan da savunma ihracatı için fırsatlar arıyor. Ancak bir savaş sırasında İsrail'e mühimmat satmak, silah ihracatını siyasi bir söylem olarak sergilemektedir.    

Bununla birlikte Hindistan'ın bölgesel strateji arayışı, içinde bulunduğu bölgenin gerçekleriyle uyumlu olmalıdır. Dolayısıyla jeopolitiği Atlantik'te daha az, Hint Okyanusu ve Körfez'de daha çok sınanacaktır.    

Bölgesel aktörler Amerikan liderliğine pek güvenmiyor ve ABD ile Avrupa'ya daha az bağımlı olan ve bölgesel krizleri çözmeye istekli yeni bir güvenlik mimarisi arayışında.  

Gazze savaşı sonrası dönemde Mısır, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler aktif olarak Rusya ve Çin'in bölgeye katılımını isteyebilir. Dolayısıyla Hindistan, ikili yakın ilişkilerin ötesinde daha geniş bir bölgesel angajmana hazır olmalıdır.