Sudan: “Nairobi Deklarasyonu” Çatışmanın Çözümüne Mi, Yoksa Artmasına Mı Yol Açacak?
Sudan eski Başbakanı olan, Tekaddum lideri Abdullah Hamduk, ülkede devam eden iç savaşlara ilişkin Kenya’nın başkenti Nairobi’de duyurduğu girişimler sonucunda giderek artan baskılarla karşı karşıya kaldı.
Hamduk, Sudan’daki çatışmayı çözmek için iki silahlı hareketin liderleri olan, Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM) Başkanı Abdulvahid Muhammed Nur ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri Abdulaziz el-Hilu ile 18 Mayıs’ta Nairobi’de bir anlaşma imzaladı.
Anlaşmanın ayrıntıları
Hamduk, Başbakan olduğu Eylül 2020’de, Etiyopya’nın başkenti Addia Ababa’da SPLM-N lideri Abdulaziz el-Hilu ile benzer bir anlaşma imzaladı.
Ancak o dönemde, SPLM-N’nin devletin laik olmasını talep ettiğini iddia eden, ordu liderlerinin muhalefetiyle karşılaştı.
Buna rağmen, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdulfettah El Burhan, Mart 2021’de Hilu ile yine benzer bir anlaşmaya imza attı.
Yeni imzalanan Nairobi Deklarasyonu, bildirgede yer alan ilkelerin daimi anayasada yer almaması halinde, ‘Sudan halkına kendi kaderini tayin hakkı’ tanıyor.
Tüm dinlere, kültürlere ve kimliklere eşit mesafede duran, partizan olmayan ‘laik bir devlet’ kurulmasını öngören deklarasyon, tüm Sudanlıların eşit pay aldığı sivil bir hükümet oluşturulmasını, güç ve zenginliğin adil bir şekilde paylaşılmasını ve düşünce ile din özgürlüğünün garanti altına alınmasını içeriyor.
Tekaddum Sözcüsü Bakri el-Jak konuya ilişkin Fokus+’a yaptığı açıklamada, "Tekaddum ile SPLM-N hareketi arasında savaşın sona ermesine ve yeni temeller üzerinde bir devlet kurulmasına katkıda bulunacak bir formüle ulaşmak için oluşturulmuş komiteler var” ifadelerine yer verdi.
Tartışmalı konular
Nairobi Deklarasyonu, Tekaddum’daki en önemli koordinasyon grupları olan Ulusal Ümmet Partisi ve Federal İttifak içinde anlaşmanın bazı şartları konusunda tartışmalara yol açtı.
Söz konusu gruplar, anlaşmayı yeni bir Sudan’ın kurulmasıyla sonuçlanacak bir bölünme olarak gördüler. Bu durum da, Tekaddum saflarında büyük endişe yarattı.
Ancak Bakri el-Jak, Fokus+’a yaptığı açıklamada, bu anlaşmazlığın Tekaddum içinde çözüldüğünü söyledi.
Ulusal Ümmet Partisi Genel Sekreteri Vasık el-Berir de deklarasyona ilişkin bir açıklama yaptı.
Berir, “Nairobi Deklarasyonu, onaylanması ancak seçilmiş bir parlamento aracılığıyla olacak, din meselesi, devlet, kimlik ve hükümet sistemi başta olmak üzere Ulusal Anayasa Konferansı’nda tartışılan ihtilaflı konuları içeriyor” şeklinde konuştu.
Bölünme korkusu
Öte yandan, Ulusal Ümmet Partisi’nden Sadık El Mehdi, Sudan Kongre Partisi’nden Ömer Dagir ve Federal İttifak’tan Babikir Faysal gibi Sudan birliğini destekleyenler de, Güney Kordofan, Mavi Nil ve Darfur eyaletlerinin de aralarında bulunduğu ayrılıkçı bölgeler için kendi kaderini tayin etme meselesine “teslim olduğunu” iddia ederek, Hamduk’u eleştirdi.
Sudan merkezli Rakoba gazetesinde 25 Mayıs’ta yer alan, Beşir Muhammed Nour imzalı bir haberde şu ifadelere yer verildi:
“Bu savaş, Sudan devletinin çöküşünün temelini atmış olabilir. Sudan’ın birliği ve uyumuyla ilgilenen bir Sudan diyalogu dışında çatışmayı çözme ihtimali görmüyorum.”
Nairobi Deklarasyonu’nun taşıdığı risk, taraflarından biri olan, Güney Kordofan Eyaleti’ndeki SPLM-N hareketinin lideri Abdulaziz el-Hilu'nun, Sudan merkezi hükümeti ile Ağustos 2020’deki barış görüşmeleri katılmasına rağmen, gerçek, güçlü ve uygulanabilir bir ayrılıkçı proje taşıması nedeniyle daha da arttı.
Olayların gelişmesi, tüm ülkenin içine düştüğü zaaf ve karışıklık hali, bölünmenin ve ayrılığın habercisi olmaya devam ediyor.
Hızlı Destek Kuvvetleri milisleri ile Sudan Silahlı Kuvvetleri arasında, Nisan ortasında Darfur’un başkenti El Faşir’i ele geçirmek için patlak veren savaş sürüyor.
Bu bağlamda, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin olası bir zaferi, Sudan’ın bölünmesini hızlandırabilir.
Sınırlı etkisi olan bir girişim
Fokus+’a açıklama yapan Sudanlı araştırmacı Muhammed Turshin ise söz konusu anlaşmanın, Hamduk’un Sudan krizini çözmeye yönelik, din-devlet ilişkisi ve yönetim sistemi gibi büyük ölçüde tartışılan temel konuları içeren bir belgenin formüle edilmesi amacıyla, Tekaddum ile müttefik olduğuna inandığı bazı siyasi güçler arasında ortak bir zemin bulma çabaları çerçevesinde yapıldığını belirtti.
Ancak, bu girişimde yeni olan ve dikkat çeken şey, hiç de kolay olmayan “kendi kaderini tayin hakkı” konusunun tartışılmasıdır.
Turshin, bunun Sudan meselesinin tamamını ilgilendiren bir konu olduğunu ve bundan daha geniş bir çerçevede ele alınması gerektiğini söyledi.
Hamduk’un girişiminin çok önemli bir etkisi olmayacağını dile getiren Turshin, “Çünkü tüm taraflar, şu anda karar alma çemberinin dışında ve gelecekte de rolleri sınırlı olabilir” dedi.
Ancak, Turshin’e göre yine de bu, Sudanlı siyasi güçler arasındaki “iç tartışmaların sınırları dahilinde” etkili bir girişim olmaya devam ediyor.