Malcom X'in Gazze'yi Ziyareti ve Siyonizmle Mücadele Çağrısı 

Araştırmacı Mehmed Mazlum Çelik, Malcolm X'in Siyonizm ve Filistin meselesine bakışı, Gazze ziyareti ve Siyonizm konusundaki görüşlerini Fokus+ için inceledi.
Mehmed Mazlum Çelik
Malcom X'in Gazze'yi Ziyareti ve Siyonizmle Mücadele Çağrısı 
13 Ağustos 2024

Ku Klux Klan, terörü ilk olarak Malcom’ın amcasını katletti.   

Aynı örgüt evlerini kundakladığında Malcom, annesinin karnındaydı.  

Bu olaylar sonrası babası Earl Little, ailesini yanına alarak Nebraska’ya göç edecekti.  

Fakat Beyaz faşizmi Earl’ün peşini bırakmayacak ve Malcom henüz 6 yaşındayken kafası parçalanarak katledilecekti.  

Malcom’ın annesi bu olaydan sonra akıl sağlığını yitirince devlet, 8 kardeşi dağıtacaktı.   

1931 yılına gelindiğinde faşizm, henüz 6 yaşını dolduran, Malcom’ın elinden annesini, babasını ve kardeşlerini almıştı ve bununla da durmayacaktı.  

Harlem ve hapishane  

Taşradan şehre gelen genç Malcom, ailesinin tüm geçmişini unutmaya çalışarak uyuşturucu ve avarelik arasında mekik dokur. Bu sırada bir beyaz kadınla yaşadığı ilişki ona pahalıya mal olur ve kendisini hapishanede bulur.  

Takma ismi “İblis” olan Malcom için ateizm büyük bir gurur kaynağıydı. Hapishanede siyahilerin hızla Müslüman oluşu onun da dikkatini çekmiş ve Muhammed Elijah’ın karizmatik kişiliğinden son derece etkilenmişti.  

Sıra dışı zekâsı ve okuma şevki ile İslamiyet hakkında kısa sürede birçok bilgi edinen Malcom, Müslüman olmaya karar verdi.   

Artık Malcom X’ti.  

1952 yılında hapisten çıkan Malcom, cemaat içinde hızla yükseldi. Cemaatin sporcular ve ünlülerin cemaatten uzak tutulması yönündeki katı tutumuna rağmen, Muhammed Ali Clay’i cemaate alması aslında otoriteye ilk meydan okumasıydı. 1961 yılında Elijah’ın hastalığı sırasında cemaate önder olma ihtimali birçok kliği harekete geçirdi. Malcom, cemaatteki güçlü hatipliği ve sempatikliğine rağmen siyaseten zayıf bir karakterdi. Liderine körü körüne bağlıydı ve arka planda dönen siyasi oyunları çok geç fark ediyordu.   

Elijah, rahatsızlığını atlattıktan sonra vekili Malcom’ın hareket alanını yavaş yavaş sınırlamaya başladı. Malcom, bunu fark ettikten sonra Elijah’a olan bağlılığı zayıflamış ve onun ahlaki arızalarını daha net görmeye başlamıştı. Nihayet, aklından ve kalbinden geçen her şeyi açık yüreklilikle ifade etmekten çekinmeyen Malcom bunları da açık dile getirince cemaatteki tasfiye süreci başlamış oldu.  

 

Nisyan ve tekâmül  

Malcom, Elijah ile karşı karşıya gelince başta Muhammed Ali olmak üzere cemaatteki birçok kişi kendisine sırt çevirecekti. Öyle ki Gana’da Muhammed Ali, otel önünde kendisini yanından kovacaktı. Yıllar sonra Ali’nin kızı, babasının bu konuda yanlış davrandığını ve Malcom’a davranışları için kendisini affedemediğini söyleyecekti.   

Malcom, 1964 yılında İslam dünyasını ziyarete çıktığında İstanbul, Kudüs, Kahire ve Mekke gibi önemli beldeleri ziyaret etmişti. Nisyana terk edilmiş olması onun İslam’a bakışını da derinden değiştirmiş ve bir tekâmül sürecine sokmuştu. İslam’ın birlik ve kardeşlik dini olduğunu anlamış, Elijah’ın düşüncelerinin çoğunun gerçek İslam’da yerinin bulunmadığını öğrenmişti.  

Malcom, Mekke Mektupları’nda değişimini şu sözlerle ifade edecekti:  

“Amerika’nın, İslâm’ı tanıması gerekir, çünkü Amerika’yı başındaki ırk belasından temelli olarak kurtarabilecek tek şey İslâm Dini’dir. Müslüman ülkelere yaptığım geziler sırasında, Amerikan toplumunda ‘beyaz’ olarak damgalanabilecek kişilerle tanıştım, konuştum, hatta onlarla masada yemek yedim; ama İslâm Dini sayesinde bu insanların kafalarında ‘beyaz’ damgasını yiyecek hiçbir düşünce barınmamaktadır. Çeşitli renklere mensup olan insanlar arasındaki samimiyetin ve gerçek kardeşliğin böylesine hiç şahit olmamıştım; birbirlerinin renklerine aldırdıkları bile yok. Benden duyduğunuz bu sözler karşısında, kim bilir şaşırıp kalacaksınız. Ama hac sırasında gördüklerim, karşı karşıya geldiklerim, eskiden beri sahip olduğum düşünce kalıplarının birçoklarını yeni baştan düzene sokmamı ve eskiden beri sürdürdüğüm birçok yanlışlıkları bir yana itmemi gerekli kılmıştır.”  

Gazze’yi ziyaret ve Siyonizm tehlikesi  

Malcom’ın seyahati çoğunlukla İstanbul, Kahire, Kudüs ve Mekke ile anlatılageliyor. Oysa, Kudüs ziyaretinden hemen sonra uğradığı şehir Gazze’ydi.  

Bu ziyarette kendisine refakat eden isim de son derece önemliydi. Çünkü Malcom’ın İslam’ın en büyük düşmanı olan Siyonizmi çıplak gözle görmesini sağlayacaktı: Şair Harun Haşim Reşid…  

 

Reşid, Malcom’a Han Yunus katliamını, Siyonist mobbingi ve İsrail’in kirli küresel siyasi çarkını tüm ayrıntılarıyla anlatacaktı. Bu ziyaretten fazlasıyla etkilenen Malcom, Gazze’yi “Allah’ın varlığını en fazla hissettiğim şehirlerden…” ifadeleri ile tanımlayacaktı. Gazze’den Kahire’ye geçtiğinde ise ilk yaptığı şey ise meşhur “Siyonist Mantık” yazısını kaleme almak olacaktı.  

Bu yazı Malcom’ın Siyonizm ve Filistin mücadelesi hakkındaki görüşlerini öğrenmemizi sağlamaktadır.  

Siyonizm, Avrupa’nın sömürgeciliğine talip  

Malcom’a göre, dini bir temele dayansa da Siyonizm her şeyden önce köhne fikirlerle donanmış yeni bir sömürgecilik anlayışıdır:  

“Bu İsrailli Siyonistler, dinsel olarak, Yahudi Tanrılarının, köhnemiş Avrupa sömürgeciliğinin yerine yeni bir sömürgecilik biçimi koymak için onları seçtiğine inanıyorlar; üstelik bu o kadar iyi gizlenmiş ki, Afrikalı kitleler hâlâ sömürgeleştirildiklerinin farkına varmadan, Afrikalı kitleleri, kendi "ilahî" otoritelerine ve rehberliğine gönüllü olarak boyun eğmeleri konusunda kandırmalarını sağlayacak.”  

Malcom’a göre Siyonizm; Afrika, Orta Doğu ve Asya halklarını bölmek ve parçalamak gibi bir amaç taşıması münasebetiyle Avrupa’dan güçlü şekilde destek görmektedir:  

“20. yüzyıl emperyalizminin bir numaralı silahı Siyonist dolarcılığıdır ve bu silahın temel dayanaklarından biri de Siyonist İsrail'dir. Sürekli entrika çeviren Avrupalı emperyalistler, İsrail'i, Arap dünyasını coğrafî olarak bölebileceği, sızabileceği ve Afrikalı liderler arasına ayrılık tohumları ekebileceği ve ayrıca Afrikalıları Asyalılara karşı bölebileceği bir yere akıllıca yerleştirdiler.”  

Ayrıca Malcom’a göre Siyonizm, Arap ülkelerini sürekli silahlanmaya zorlaması sebebiyle ekonomilerine zarar vermekte ve kalkınmalarını geciktirmektedir. İsrail hükümetlerinin o dönem için Afrikalı liderlerle kurduğu dostane ilişkileri şiddetle kınar ve bunun tek amacının Afrikalı halkları Müslüman dünyası ile bağlarını koparmak arzusuna dayandığını söylemektedir.  

 

En önemlisi Malcom, Siyonizmin Filistin’i işgaldeki temel motivasyonuna şu veciz sözlerle hücum etmektedir:  

“Siyonistlerin, sırf atalarının binlerce yıl önce orada yaşadığına dair "dinî" iddiaya dayanarak Arap Filistini'ni işgal etmeye, Arap vatandaşlarını evlerinden çıkarmaya ve tüm Arap mülklerine el koymaya hukukî veya ahlakî hakları var mıydı? Sadece bin yıl önce İspanya'da Morolar (Mağribliler) yaşıyordu. Bu, günümüzün Morolarına, İber Yarımadası'nı işgal etme, İspanyol vatandaşlarını kovma ve Avrupalı Siyonistlerin Araplarımıza yaptığı gibi, İspanya'nın olduğu yerde yeni bir Fas ulusu kurma konusunda yasal ve ahlakî bir hak verir mi… Avrupalı Siyonistlerin Filistin'deki Arap kardeşlerimize yaptığı gibi İspanya neredeydi?”  

Özetle Malcom’a göre, Siyonist İsrail’in tüm tezleri akıldan yoksun ve hukuktan uzaktır. Radikal bir dincilikle bölgeyi ateşe verirken Avrupa bölgedeki kaostan beslendiği için Siyonizm’e tüm gücüyle destek vermektedir. Ve yine Malcom’a göre, Afrikalı halkların Filistin meselesine bigâne kalmalarının arkasındaki en temel neden Siyonizmin rüşvetlerinden ibarettir. Bugün Gazze’de yaşanan barbarlık ve Siyonizmin “80 Yıl Laneti”ni kırmak için giriştiği vahşet dikkate alındığında, Malcom’ın neredeyse hiçbir satırında yanılmadığına şahitlik ediyoruz.