1952 Tazerka Katliamı: Tunus’un Hafızasından Silinmeyen Fransız Sömürgecilik Vahşeti
Tunus’un kuzey doğusunda yer alan Nabil eyaletinin kasabalarından biri olan Tazerka’da 29 Ocak 1952 günü, öncesine ve sonrasına hiç benzemeyen bir gündü. O gün işgalci Fransa, en çirkin yüzünü göstermeye kararlıydı ve Tunus’un hafızasından asla silinmeyecek, bebekleri, çocukları, hamile kadınları ve yaşlıları hedef alan son derece vahşi bir katliama imza atmıştı. Öyle bir katliam ki işgalin masum sivillere karşı suç işlediğini reddeden bazı Fransızları bile şoke etmişti.
Ali Belhouane’nin (1956’da Fransız himayesine karşı mücadele veren Tunus ulusal hareketinin liderlerinden biri) Devrimin Tunusu adlı kitabında, Fransız bir öğretmenin L’Educateur dergisine gönderdiği ve gördüklerinin dehşetini anlattığı bir mektubun içeriği alıntılanıyordu:
“Size bu satırları, hazin bir sabah vakti, tutuşmuş şiddetli bir öfke ortamında, her yeri saran trajedilerin arasında, köyün semalarında uçan uçakların ve zırhlı araçların sesinin bağrışmalar, ağıtlar ve iniltilere karıştığı yüksek seslerden başka bir şey duymadığım bir saatte gönderiyorum. Yürek yakan iki trajediye bizzat tanık oldum, masum kadınların, çocukların ve zavallı erkeklerin kanlar içinde yere düşüp çırpınışlarını izledim, hepsi savunmasız insanlardı!”
Sömürgeci Fransa, sömürgeciyi yenmek için silahlanan Tunuslu direnişçileri kastederek “eşkıyalara” karşı mücadele adı altında bu tür suçları işlemiş olsa da Tazerka saldırısının hiçbir haklı gerekçesi yoktu. Çünkü bölge halkı sömürgeciye karşı hiçbir harekete girişmemişti.
Tarihçi Muhammed Zuveyb bunu doğrulayarak şöyle diyor:
“Tazerka kasabasının, Fransız sömürgeciliğine karşı bilinen hiçbir mücadelesi yoktu. Aksine halkı, ulusal hareketle hiçbir ilgisi olmayan çiftçilerden oluşan bir köydü. Ulusal harekete katıldıklarını veya desteklediklerini kanıtlayan hiçbir resmi yazı veya kaynak da yok. Dolayısıyla onlar sadece, Tunusluların kalplerine korku ve dehşet salmak için işlenmiş bir katliamın kurbanlarıydılar.”
Zuveyb, Tazerka olaylarının tarihsel olarak, Tunus Düstur Partisi’nin Fransız sömürgeciliğine karşı silahlı mücadele ilan edip Tunuslulara sömürgeciye karşı silahlı seferberlik çağrısında bulunduğu 18 Ekim sonrasına denk geldiğini açıklıyor ve şu yorumu yapıyor:
“Fransız kuvvetleri, Tazerka kasabasına baskın düzenleyip halkını katlederek ve vahşice saldırarak Tunus direnişine her türlü katliam, taciz ve istismara muktedir olduğu mesajını iletmek istedi. Ancak amacına ulaşamadı. Ulusal hareket devamlılığını sürdürdü ve Tunuslular sömürgeciliği yenene kadar direndiler.”
Fransa’nın hunhar yüzünü gösterdiği gün
Sömürgecinin pençesi 29 Ocak’ta Tazerka halkına uzanmıştı. Erkekler köy meydanında namluların ucuna toplanmış, iki saat boyunca evler dinamitle havaya uçurulmuş, halkın ev eşyaları gibi tüm malvarlığı tahrip edilmiş, erzakları yağmalanmış, yine de çürük kalpleri soğumamış, bu kez köyün camisine saldırmışlar, mushafları ve dini kitapları yok etmişler, akşam da köyün kadınlarına ve kızlarına tecavüz etmişler ve bebekleri de postalların altında ezerek katletmişlerdi.
Belhouane kitabında, Tunuslulara yönelik bu istismarın amacının onlara acımasızca eziyet etmenin yanı sıra geleneklerini ve morallerini bozmak olduğunu savunuyor. Bu nedenle o gece askerler, kocaları uzaklaştırılmış kadınların üzerine salındı. Belhouane’a göre sömürgeci, Müslüman bir kadının namusuna dokunmanın ona asla silinmeyecek bir utanç yaşatacağını, hep olduğu gibi toplumdan dışlanarak bir kenara itileceğini, kocası ve ailesinin onu terk edeceğini, insanların ona kin ve nefretle bakacağını çok iyi biliyordu.
Tazerka halkının meydan okuma ve direniş kararlılığı
Tunuslu tarihçi ve siyaset araştırmacısı Halid Ubeyd, sömürgeci Fransa’nın Nabil eyaletinde (başkent Tunus’a 105 km uzaklıkta), Hammam Ghezaz’da (Kelibia’ya 2,5 km uzaklıkta), Beni Khalled’de (başkente yaklaşık 42 km uzaklıkta), Somâa ve diğer şehirlerde bir güvenlik operasyonu yürütmek istediğini, ancak bölge sakinlerine karşı işlenen büyük tecavüzler nedeniyle Tazerka operasyonun adını duyurduğunu ifade ediyor.
“Tazerka olayları yalnızca tek bir çerçevede değerlendirilebilir, o da Fransız sömürgeciliğinin, ulusal hareket liderleri, başta Habib Burgiba ve arkadaşları olmak üzere Yeni Anayasal Özgürlük (Düstur) Partisi liderleri tutuklanır ve 18 Ocak’tan ay sonuna kadar güç politikası kullanılırsa Tunus halkının direniş ruhunun yok edileceğine inanıyor olmasıydı. Ancak nihayetinde tam tersi oldu. Her gün yapılan gösteriler meydan okuma ve direniş kararlılığını artırdı.”
Ayrıca Fransız sömürgeciliğinin farkında olmadığı şeyin Düstur Partisi’nin 1940’lı yıllardan beri Tunusluları seferber ederek, psikolojik yönden motive ederek, onları birleştirmeye çalışarak ve Tunus’un topyekûn kurtuluşu için koordinasyon çağrısında bulunarak kararlı bir yüzleşmeye hazırlanması olduğuna işaret etti. Bu bağlamda, partinin başlattığı seferberlik ve propagandanın meyvesini verdiğini, ocak ayında Fransız baskısı başladığında halkın yüzleşmeye, direnişe ve can kayıpları gibi tüm olasılıklara hazır olduğunu vurguladı.
Tarihçi Halid Ubeyd’e göre Fransız tepkisi, Tunusluların son derece kararlı direniş ve mücadele ruhunu bastırmayı amaçlıyordu, çünkü direniş Tunus’un şehirlerinde, büyük köylerinde ve yerleşim birimlerinde ortaya çıkmaya başlamıştı. O dönem Tunus devriminin ilk aşamasıydı. İşte sömürgeci bu sindirme operasyonuyla, Tunus direniş ruhunu yok etmek ve kökünü kazımak istedi, ancak nihayetinde başarısız oldu, ters tepti ve sorgulama konusu haline geldi.