Antik Dünyanın Efsanevî Şehri: Babil

Araştırmacı Ali Yekta Bey, Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri kabul edilen Asma Bahçeleri’nin bulunduğu Babil şehrinin tarihsel dönüm noktalarını Fokus+ için kaleme aldı.
F_IKON
Antik Dünyanın Efsanevî Şehri: Babil
1 Kasım 2024

Babil, Mezopotamya'nın en etkileyici ve tarihi şehirlerinden biriydi ve Fırat Nehri'nin kıyısında yer alıyordu. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Babil, özellikle M.Ö. 1894 yılında Amoritler tarafından kurulan ilk Babil Hanedanı ile büyük bir yükselişe geçmişti. Bu dönemde, Babil’in temelini atan ilk hükümdarlar, şehrin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını inşa etmeye başlamışlardı.  

M.Ö. 18. yüzyılda Babil, Hammurabi'nin liderliği altında en parlak dönemlerinden birini yaşamıştı. Hammurabi, sadece bir hükümdar değil, aynı zamanda hukuk sisteminin babası olarak biliniyordu. Hammurabi Kanunları, toplumun düzenini sağlamak ve adaletin yerleşmesini temin etmek amacıyla oluşturulmuştu. Bu kanunlar, 282 maddeden oluşuyor ve toplumun her kesimine hitap ediyordu. Adaletin simgesi haline gelen bu yasalar, sadece cezaları değil, aynı zamanda insanların haklarını da koruyarak dönemin hukuk tarihine büyük bir miras bırakmıştı.

Hammurabi’nin hükümdarlığı sırasında Babil, aynı zamanda bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmişti. Şehir, birçok dini yapıyla zenginleşmiş ve büyük bir nüfusa ev sahipliği yapmıştı. Hammurabi, zirai üretimi artırmak için sulama sistemlerini geliştirmiş, bu sayede şehrin ekonomik gücünü pekiştirmişti.  

Antik dünyanın harikalarından: Asma Bahçeler

Hammurabi'nin ardından Babil, çeşitli hanedanlar tarafından yönetilmeye devam etmişti. Ancak M.Ö. 7. yüzyılda Nabopolassar ve oğlu II. Nebukadnezar döneminde şehir yeniden büyük bir yükseliş yaşamıştı. Nebukadnezar, Babil'i yeniden inşa etmiş ve ona büyük bir görkem kazandırmıştı. Bu dönemde inşa edilen en bilinen yapılar arasında Asma Bahçeler ve İştar Kapısı yer almaktadır.  

Asma Bahçeler, Nebukadnezar’ın eşi için inşa ettiği efsanevi bir yapıydı. Bahçelerin muhteşemliği, onları antik dünyanın yedi harikasından biri haline getirmişti. Nebukadnezar, Babil'i büyük bir ticaret merkezi haline getirirken, şehrin çevresine güçlü surlar inşa ederek askeri güvenliğini sağlamıştı. Bu güçlü savunma yapıları, Babil’in düşmanlarına karşı koruma sağlamış ve aynı zamanda şehrin ekonomik büyümesine katkıda bulunmuştu.  

Babil, sadece bir askeri ve ticaret merkezi değil, aynı zamanda bilim ve astronomi alanında da önemli ilerlemeler kaydetmişti. Babil astronomları, gökyüzünü titizlikle gözlemlemiş ve bu gözlemlerini sistematik hale getirerek çeşitli astronomik tablolar oluşturmuşlardı. Gezegenlerin hareketleri ve ayın döngüleri üzerine yaptıkları çalışmalar, sonraki dönemlerde astronomi bilimine önemli katkılarda bulunmuştu.  

Matematikte de Babil’in önemli başarıları vardı. Altmışlık sayı sistemi, bu dönemde geliştirilen en önemli matematiksel yeniliklerden biriydi. Bu sistem, zaman hesaplamalarından açılara kadar pek çok alanda kullanılmıştı. Babil matematikçileri, geometri ve cebir alanında da önemli bilgiler sunarak, Batı bilim dünyasının temel taşlarını oluşturmuşlardı.  

M.Ö. 539’da Babil, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirilmişti. Bu durum, Babil’in kültürel çeşitliliği için yeni bir dönem başlatmıştı. Pers yönetimi altında, Babil halkı kendi kültürel değerlerini ve ibadet biçimlerini sürdürme fırsatı bulmuştu. Ancak bu dönemde Babil, bağımsız bir krallık olarak varlığını yitirmişti. Pers İmparatorluğu, Babil’i önemli bir ticaret merkezi olarak kullanmaya devam etmiş ancak siyasi bağımsızlığını ortadan kaldırmıştı.  

Babil’in Büyük İskender tarafından fethi  

M.Ö. 331’de Büyük İskender, Babil’i fethettiğinde şehir bir kez daha tarihi bir dönüm noktası yaşamıştı. İskender, Babil’i imparatorluğunun başkenti yapmayı planlamış ancak ani ölümü bu hayali gerçekleştirmemişti. İskender’in ölümü sonrasında Babil, parçalanan imparatorluğun bir parçası olarak farklı hükümdarların eline geçmişti. Bu geçiş, şehrin ekonomik ve kültürel canlılığını kaybetmesine neden olmuştu. 

İskender’in generalleri arasındaki savaşlar, Babil’in yavaş yavaş çöküş sürecine girmesine yol açmıştı. Savaşlar, şehrin zenginliğini ve kültürel mirasını tehdit eder hale gelmişti. Roma İmparatorluğu'nun yükselişiyle birlikte Babil, daha da geri planda kalmış ve antik dünyanın sahnesinden silinmeye yüz tutmuştu.  

Babil, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve kültürel mirasını sonraki nesillere aktarmayı başarmıştı. Hammurabi'nin adalet arayışından Nebukadnezar’ın inşa ettiği muazzam yapılara kadar Babil, insanlık tarihinin en etkileyici medeniyetlerinden biri olarak anılmaya devam etmektedir. Babil’in kültürel mirası, dil, edebiyat ve bilim gibi alanlarda günümüzde bile izlerini sürdürmektedir.  

Babil’in yıkılması, sadece fiziksel olarak bir şehrin sonunu getirmekle kalmamış, aynı zamanda antik dünyanın büyük bir medeniyetinin de yok olmasına yol açmıştır. Ancak Babil’in bıraktığı miras, insanlık tarihinin ilerleyen dönemlerinde etkisini göstermiş ve pek çok medeniyetin gelişimine katkıda bulunmuştur.  

Babil, Mezopotamya’nın bereketli topraklarında gelişen ve dünya tarihine önemli katkılar sağlayan bir uygarlık olarak biliniyordu. Kanunları, mimarisi, ilmi başarıları ve kültürel mirası ile Babil, insanlık tarihinin ilk büyük medeniyetlerinden biri olarak adını tarihe kazımıştır. Hammurabi’nin adalet arayışı, Nebukadnezar’ın görkemli yapıları ve Babil’in bilimsel keşifleri, bu antik medeniyetin insanlık tarihinde unutulmaz bir iz bırakmasını sağlamış, Babil, geçmişten günümüze kadar uzanan etkisiyle, tarih sahnesinde daima önemli bir yer tutmuştur.