Osmanlı’nın Yemen’de Misyonerlik Faaliyetlerine Karşı Eğitim Politikası
Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybetmesi ve yıkılışını I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgileri üzerinden anlatmak yanlış olmasa da eksiktir. Devletlerin yıkılışları ve istikrarları yalnızca askeri tarihleri üzerinden ele alınmamalı, aksine diğer devletlerin askeri varlıklarının yanı sıra sosyal ve kültürel bakımdan varlıkları göz önünde bulundurularak güttükleri siyaset incelenmelidir. Bu bağlamda Osmanlı yıkılış sürecinde diplomatik ve ekonomik noksanlıkların yanında batılı devletlerin birtakım siyasi hedeflerine hizmet eden misyonerlik faaliyetleriyle oluşturulan toplumsal ayrışma ve bağımsızlık fikirlerinin yayılması oldukça etkili olmuştur. Bu noktada İngiltere belirlediği hedeflere ulaşmada sömürgecilik ve misyonerliği en etkin şekilde kullanan devletlerden biri olmuştur. Sözü edilen hedeflerin başarıya ulaşması için uluslararası ilişkiler, ticaret, siyaset, diplomasi, insani ve mali yardımlar, istihbarat faaliyetleri gibi alanları kullanmış, I. Dünya Savaşı da İngiltere’ye misyonunu tamamlama fırsatı sunmuştur.
İngilizler Osmanlı gayrimüslimleri arasında önce Protestan bir cemaat oluşturmuş, daha sonra bu cemaati Osmanlı yönetimine karşı baskı unsuru olarak kullanmıştır. Bilhassa eğitim alanında Osmanlı devletine muhalif liderler yetiştirilmeye çalışılmış, sağlık hizmetleri ile de halkın sempatisi kazanılmıştır. XIX. Yüzyıldan itibaren İngilizlerin Orta Doğu’daki azınlıkları himaye etme arzusu ve bunu destekleyen faaliyetleri de artış göstermiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngilizler ve dahi Fransızlar Yemen’e misyonerler, seyyahlar ve ilim adamlarını göndermişlerdir. Bunlar Arapça öğrenerek Yemen halkını etkileme fırsatı bulmuşlar, onlar gibi giyinmiş ve onlar gibi bir hayat sürmüşlerdir. Osmanlı idaresine başkaldırmaları için hilafeti Osmanlı’dan alıp Araplara verme vaatlerinde bulunmuşlardır.
II. Abdülhamit, halife sıfatıyla Osmanlı’nın en uzak coğrafyalarında dahi nüfuzunu göstermeye çalışmıştı. Bu şekilde merkezi hükümetin itibarını artırıp, Müslümanlar arasında dinsel ve etnik milliyetçiliği ortadan kaldırmayı hedefliyordu. II. Abdülhamid Yemenli Müslümanların ehl-i fesadın zulmüne uğradıklarını ve Osmanlı Devleti’nin kendilerini bu zulümden kurtarmaya çalıştığı şeklinde kanaatinin oluşması için çaba sarf ediyordu. İngilizler ise Yemen’de II. Abdülhamit’in Pan-İslamist çerçevede yaptığı bütünleştirici politikasına karşı bir propaganda yürütüyordu. İngilizler “Türklerin aslında gerçek anlamda Müslüman olmadıklarını ve dinin Türklerin etkisinden kurtarılması” gerektiği düşüncesini savunarak Yemen’deki bütün mezhepleri aksiyon almaya teşvik ediyordu. Buna paralel olarak Zeydi İmam Yahya Yemen halkına Osmanlı’ya karşı cihat çağrısında bulunuyordu.
Bahsettiğimiz sözde cihat ve propagandaların bir gereği olarak misyonerler görevlerini yerine getirmek için her yolu denemişlerdir. Öncelikle el attıkları faaliyet alanları okullar, yabancı dil enstitüleri, hastaneler, yetimhaneler, yayınevleri ve sivil toplum kuruluşları olmuştur. Bazen doktor, bazen öğretmen bazen mühendis bazen de işçi olarak çalışmışladır. Bu çalışma ile arşiv belgeleri ve dönemin yazılı basını bilhassa 19. ve 20. yüzyıllarda genelde Ortadoğu özelde Yemen’de yürütülen İngiliz misyonerlik faaliyetlerinin yalnız din ve mezhep yayma amacıyla olmadığını, farklı siyasetlere hizmet ettiğini ana hatlarıyla ortaya koymaktadır.
Abdullah Mansur ve İngiliz misyoner faaliyetleri
Halk arasında bilinen adıyla Hristiyanlıktan ihtida eden Abdullah Mansur yani İngiliz George Wyman Bury bu şahsiyetlerden biriydi. Bury, İngiliz ordusuna mensup bir askerdi ancak halk onu Botanik bilimci olarak tanıyor, samimi bir Müslüman olarak görüyordu. Şerif Hüseyin ile olan anlaşmaları ve Arap yarımadasındaki isyanları desteklemesinin yanı sıra faaliyetleri ile alakalı detaylı bir raporu Osmanlı ordusunda görevli Yüzbaşı Ahmet Hamdi Bey’in kaleme aldığı hatıratlarda ayrıntılı bir şekilde görebiliriz. Ahmet Hamdi Bey hatıratlarında Abdullah Mansur hakkında; Pazartesi ve Perşembe oruç tuttuğunu herkese anlatır. Ancak, o günlerde halk arasına karışmaz, evinden çıkmaz, son derece tehlikeli ve içten pazarlıklı biri olarak bahseder.
Bu ve bunun gibi şahsiyetlerin yanı sıra Anglikan kiliselerine bağlı misyoner cemiyetler özellikle İngiltere’nin hakim olduğu Aden ve Taiz’de yoğun eğitim ve sağlık faaliyetleri göstermişlerdir. Hatta öyle ki Osmanlı Devleti Taiz’deki İngiliz misyonerlik faaliyetlerine karşı bir aksiyon alarak bu yoğunluğa istinaden Dahiliye Nezareti’nin 19 Şubat 1888 tarihli yazısında Yemen’deki Taiz halkının eğitimsiz olmaları hasebiyle, İngiliz Protestan misyonerleri tarafından kolaylıkla kandırılabileceği ihtimalinin oldukça güçlü olduğu, bunun önlenebilmesi için ise Taiz livasının her bir kazasına medrese açılmasıyla halkın dini duygularının güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, medreseye müderris ve muavin atanarak masrafların hazineden karşılanması gerektiği belirtilmiştir.
Buradan yola çıkarak İngiliz misyonerlerin Yemen’deki faaliyetlerinden haberdar olan Osmanlı makamlarının, bölgedeki misyonerleri takibe almaları ve Osmanlı Sadaret makamınca misyonerlerin ve konsolosların faaliyetlerini gizlice takip ederek Hicaz, Yemen ve Habeşistan sahillerindeki İngiliz gemilerinin geliş gidişlerinin kontrol etmesi bölgede yeni okulların açılarak halkın bilinçlendirilmesini ve bu şekilde misyonerliğin zararlı faaliyetlerine karşı bir direnç oluşturmaya çalışması gibi konular işlenecektir. Arapça bilen misyonerler yerli halk üzerinde nüfuz kazanma çabalarına girişmiş, Osmanlıları sömürgeci, kendilerini ise kurtarıcı olarak göstermişlerdir.
XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Yemen’de eğitim stratejisi
XIX. yüzyıl başlarında bugün Orta Doğu olarak bilinen bölgenin tamamına yakını Osmanlı toprakları içerisinde bulunmaktaydı. Dini, siyasi ve kültürel alanlarda birçok farklı rengi içerisinde barındıran bu coğrafya, hâkim unsur Osmanlı Devleti’nin uyguladığı millet sistemi ile asırlarca barış ve huzur içerisinde yaşamıştır. Yüzyılın başından itibaren Batılı devletlerin bölgeye olan ilgilerinin artması ve gayrimüslim unsurları kendi çıkarları için kullanmaya başlamalarıyla birlikte, yüzyılların birikimiyle oluşturulan “Osmanlı barışı” bozulmaya başlamıştır. Buna bir de devletin kendi iç sorunları ve Batılı güçler karşısında tesirsiz kalışı da eklenince, bölge misyonerlerin ve ajanların çok rahat hareket edebildiği bir alana dönüşmüştür. Ayrıca, Yemen vilayetinin merkezden uzaklığı ve Osmanlı Devleti’nin bu çok uzak diyarlardaki topraklarını yeterince savunabilecek güçte olmayışı misyonerlerin bölgedeki faaliyetlerini kolaylaştıran en önemli unsur olmuştur.
Bu faaliyetlere karşı Osmanlı Devleti’nin almayı hedeflediği tedbirlerin başında eğitime yoğunlaştığını ifade edebiliriz. Osmanlı Devleti her durumda ve şartta merkeziyetçilik politikasını uzak vilayet ve kazalarda desteklemenin eğitim ile mümkün olabileceğinin farkındaydı. Misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri de bu farkındalığa ivme kazandırmış olacak ki özellikle 19. Yy da Yemen’de eğitime çok ciddi destek verildiğini görebiliriz. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin eğitim alanında benimsediği strateji kısmen şöyledir:
- Yemen vilayetinin her köşesinde genel bir eğitim müfredatını yaygınlaştırma zarureti
Devlet eğitim sisteminin hudutlara yerleştirilmesi önemli bir amaçtı. Geri kalmış ve gayri medeni topluluklar için eğitimin medenileştirici misyonu kullanılacaktı. Bununla birlikte eğitim yoluyla milli servetin yükseleceği düşünülüyordu. Bu yüzden bedeviler “daire-i eğitime” dahil edilmeliydi. Yerel okullar Osmanlı nizamını yürüterek Arap öğrencilerini eğitecekti.
- Rüştiye ve sanayi mekteplerinin ıslah edilip ihtiyaçlarının temin edilmesi
Açılan mekteplerin yanı sıra mekteplerin gelişimi içinde gerekli mali ve idari tedbirlerin alınması gerekliydi. Rüştiye ve sanayi mekteplerinin inşası için kahve ihracatından alınan vergilerden yapılacak eğitim kesintileriyle karşılanmasına karar verildi.
- Nüfusu 50 aileyi aşan her köye ilkokul ve her livaya öğretmenevi inşa edilmesi
Heyet-i Islahiye Yemen genelinde bilhassa Sana ve Hudeyde’de birer sanayi mekteplerinin açılmasını öngördü. Heyet-i Islahiyenin çalışmaları sonucunda Sanaa sancağında 1 Darü’l muallim, 1 iptidai, 1 Sanayi mektebi açılmıştır. Sanaa’ya bağlı kaza ve köylerde 18 ibtidai mektep açılmıştır. Taiz sancağında, merkez kazada 1 ibtidai, 1 Darü’l muallimin 1 ibtidai mektep açılmıştır. Taiz’e bağlı kazalarda toplam 18 ibtidai mektep açılmıştır. Hudeyde sancağında ise merkezde 1 Rüştiye, 1 İbtidai, 1 sanayi mektebi açılmıştır. Hudeyde’ye bağlı kazlarda 3 rüştiye, kaza ve nahiyelerde 6 ibtidai mektep açılmıştır. Ayrca Yeni açılan sanayi mekteplerinde marangozculuk, kunduracılık, demircilik, dokumacılık, terzilik gibi konularda dersler verildiği görülmektedir. Halkın el sanatlarıyla iş dünyasına katılarak ekonomik ve refah seviyelerinin yükseltilmesi amaçlanıyordu.
- Yemen’den İstanbul’a tahsil için gelen Arap öğrencilerin gerek görülen yerlerde istihdam edilmeleri
Yemen’de 1901 yılında birçoğu mevcut 9 ilkokuldan birine kaydolmuş 1600 öğrenci bulunmaktaydı. Yemen ve Hicaz vilayetlerinden aşiret mektebine beşer öğrenci gönderilmesi talep edilmiştir. Aşiret mekteplerine alınan Yemenli öğrencilerin masrafları devlet tarafından karşılanmıştır. Aşiret mekteplerinde yetişen öğrenciler devlete sadık kullar olarak yetiştirildikten sonra uygarlaşma ve Osmanlılaşma sürecini devam ettirmeleri için kendi bölge ve aşiretlerine yollanacaktı. Örneğin; aşiret mektebi mezunlarından olup Mülkiye Mektebinde öğrenimlerini tamamlayan 7 Yemenlinin vilayet ve mutasarrıflıklarda uygun görevlere getirilmesine karar verildi. Padişahın emri üzere 1906 yılında Yemen’den İstanbul’a 83 Yemenli öğrenci getirildi. Öğrencilerin 33’ünün yüksekokullara, 16’sının ilkokullara 28’inin sanayi mekteplerine yerleştirilmesi uygun görüldü. Bu öğrencilere maaş bağlandı.
- Halkın eğitim faaliyetleri hakkında bilgilendirilmesi
Yemen’de sancaklarda, kazalarda açılan okulların amacı ve eğitimde yapılan ıslahatlar Sanaa gazetesinde yayınlanıyor, gazete aracılığıyla halka maarifin önemi anlatılıyordu. Sana gazetesi Arapça ve Türkçe olarak basılmakta olan resmi vilayet gazetesiydi. Yemende yapılan bütün reformlar Sana gazetesinde ilan ediliyor halkın her türlü faaliyetten haberdar olması sağlanıyordu.