Okyanus Altı İnternet Kablolarına Yönelik Büyüyen Tehdit

Büyük Okyanus’ta yer alan ada ülkesi Tonga’nın büyük bir kısmı, geçtiğimiz haziran ayında deniz altı kablosu koptuğu için bir süre internetsiz kaldı. Ülkede iki yıl önce de yanardağ patlaması nedeniyle internet erişimi kesilmişti. İnternetin slında dünyanın herhangi bir yeri için de geçerli bir senaryo.
F_IKON
Denizaltı Gizli İnternet Kablolarına Yönelik Büyüyen Tehdit
9 Ağustos 2024

2022’nin başlarında büyük bir volkanik patlamaya şahitlik eden Tonga, uzun bir süre adeta karanlığa gömüldü. Hiroşima'ya atılan bombadan bin kat daha güçlü olan bu “su altı volkanik patlama”, Tonga'nın yakındaki takımadalarında tsunami dalgalarına yol açmış ve adanın beyaz mercan kumlarını külle kaplamıştı.

Hunga-Tonga-Hunga-Ha'apai patlamasının gücü, Tonga’nın internet bağlantısını kopardı ve tam bir krizin patlak verdiği anda iletişim kesintisine neden oldu. Ülkenin internet erişimini sağlayan deniz altı kablosu haftalar sonra yeniden bağlandığında, kesintinin boyutu açıkça görüldü.

Bağlantı kopukluğu, kurtarma çabalarını da engellemiş ve aynı zamanda birçoğu yurtdışından gelen para transferlerine bağlı olan işletmeleri krize sürükledi.

Öte yandan, bu olay, internet altyapısının aşırı zayıflıklarını da ortaya çıkardı.

İnternet erişimi çağdaş yaşamın ayrılmaz parçası 

Kaliforniya Üniversitesinden Profesör Dr. Nicole Starosielski, internetin çağdaş yaşamın ayrılamaz parçası olduğunu savunuyor. Bu açıdan dikkate aldığımızda internet, içme suyu gibi; varlığımızın temelini oluşturan bir hizmet. Ayrıca tıpkı su gibi, çok az insan, internetin de uzak bir yerden evimize ulaşması için gereken altyapının önemini anlıyor.

 

The Guardian editörü Jonathan Yerushalmy haberinde, modern tüketicilerin, interneti atmosferde görünmeyen bir şey olarak hayal etmeye başladığını öne sürüyor; başımızın hemen üzerinde, üzerimize veri yağdıran görünmez bir "bulut" olduğu kanısı hakim. 

Prof. Dr. Starosielski, cihazlarımız herhangi bir kabloya bağlı olmadığı için çoğumuzun her şeyin kablosuz olduğuna inandığını ancak gerçeğin çok daha sıra dışı olduğunu vurguluyor.

Neredeyse tüm internet trafiği – Zoom aramaları, film akışları, e-postalar ve sosyal medya akışları dahil – okyanus tabanına döşenen yüksek hızlı fiber optikler aracılığıyla bize ulaşıyor. Bunlar, interneti içlerinden geçiren fiziksel kablolar aracılığıyla ülkeleri birbirine bağlayan, denizin altında yaklaşık 1,5 milyon kilometre uzanan modern dünyanın damarlarıdır.

WhatsApp üzerinden konuşan Starosielski, sesini ileten verilerin cep telefonundan yakındaki bir hücre kulesine gideceğini açıklıyor ve devamında bunun internet kullanımında “tüm sistemdeki tek kablosuz hizmet olduğunu belirtiyor. 

Hücre kulesinin ardından veriler, yer altında ışık hızında seyahat eden bir dizi karasal fiber optik kablodan geçiyor. Daha sonra bir kablo iniş istasyonuna gidiyor -genellikle suya yakın bir yer- ve oradan da deniz tabanının dibine, ardından Avustralya'daki bir kablo iniş istasyonuna çıkıyor.

Casuslar, sabotaj ve köpekbalıkları

Finans, hükümet ve bazı askeri iletişimleri sürdüren verilerin hortumdan çok da kalın olmayan ve deniz suyundan korunan kablolardan geçmesi, son yıllarda endişe kaynağı haline geldi. 2017'de NATO yetkilileri, Rus denizaltılarının Kuzey Atlantik'teki internet kablolarının gözetimini artırdığını bildirdi ve 2018'de Trump yönetimi, su altı ağını izleme amacıyla Moskova'ya "su altı yetenekleri" sağladığı iddia edilen bir Rus şirketine yaptırım uyguladı.

 

O dönemde ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi üyesi Jim Langevin, su altı kablolarına yapılacak bir Rus saldırısının "ABD ekonomisine ve günlük hayata” önemli zararlar vereceğini ileri sürdü.

İnternet kablolarının hedef alınması, Rusya'nın uzun zamandır “hibrit savaş planlarında” bulundurduğu bir silah olarak gösteriliyor. Rusya 2014'te Kırım'ı ilhak ettiğinde, Moskova yarımadaya giden ana kablo bağlantısını keserek internet altyapısının kontrolünü ele geçirdi. Böylece Rusya, Kırım’dan dünyaya yayılacak herhangi bir görüntüyü engelledi ve kendi propagandasını rahatça yaydı. 

Küresel çatışmaların internet kablo sistemleri üzerinde beklenmedik, bozucu etkileri olduğu da gözler önüne serildi.

Şubat ayında, İran destekli Husiler, Kızıldeniz'de bir kargo gemisine saldırdı. Rubymar gemisinin batışı, bölgedeki üç deniz altı kablosunda yaşanan kesintilerden de sorumlu tutuldu. Asya ile Avrupa arasındaki internet trafiğinin önemli bir bölümü aksadı.

ABD ve müttefikleri ayrıca, düşmanlarının “kişisel bilgi ve verileri” ele geçirmek için deniz altı kablolarına erişebileceğini iddia ediyor. Konuyla ilgili 2022 tarihli bir kongre raporu, Rusya veya Çin'in deniz altı kablo sistemlerine erişme potansiyelinin arttığını belirtti. 

Bu, ABD'nin çok iyi bildiği bir casusluk yöntemidir: 2013'te The Guardian, İngiltere devletini siber saldırılardan korumayı amaçlayan istihbarat kurumu GCHQ'nun, tamamen masum insanlar ve hedeflenen şüpheliler arasındaki büyük miktarda iletişime erişmek için internet kabloları ağına eriştiğini ortaya çıkardı. Bu bilgi daha sonra NSA'ya (ABD Ulusal Güvenlik Ajansı) iletildi.

Edward Snowden tarafından ortaya çıkarılan belgeler, Avustralya ve Yeni Zelanda'yı ABD'ye bağlayan bir deniz altı kablosunun, NSA'nın Avustralya ve Yeni Zelanda internet verilerine erişmesine izin vermek için dinlendiğini de gösterdi.

Tehlikelerin çokluğuna ve Batılı hükümetlerin giderek daha yüksek sesle dile getirdiği uyarılara rağmen, kablo şebekesinin güvenliğini sağlamak için daha fazla eylem çağrısı büyük ölçüde cevapsız kaldı ve birçok kişi bu tehditleri abartılı olarak görüyor.

2022 tarihli bir AB (Avrupa Birliği) raporunda, “Rusya, Çin veya devlet dışı bir grup olsun, herhangi bir aktörün kablo şebekesine kasıtlı saldırılar düzenlediğini gösteren kamuya açık ve doğrulanmış bir rapor yok. Tartışmaya açık bir şekilde, bu, bahsi geçen tehdit senaryolarının abartılmış olabileceği anlamına geliyor” denildi. 

The Guardian'a konuşan bir uzman ise sabotaj tehdidini "saçmalık" olarak tanımladı. 

Veriler bunu doğruluyor ve köpekbalıkları, çapalar ve balıkçılığın küresel internet altyapısı için Rus casuslarından daha büyük bir tehdit oluşturduğunu gösteriyor. Bu konu hakkında bir ABD raporu, ağa yönelik en büyük tehditlerin “insanların dahil olduğu kazara olaylar” olduğunu ortaya çıkardı. Ortalama olarak, bir kablo “her üç günde bir” kopuyor.

Raporda, “2017 yılında Somali açıklarında bir gemi tarafından kazara bir denizaltı telekomünikasyon kablosu koptu ve bu da ülkeye günde 10 milyon dolara mâl olan üç haftalık bir internet kesintisine yol açtı” deniyor.

İnternet dağılımı adil mi? 

Birçok uzmana göre internet için en büyük risk sabotaj, casusluk veya saldırılar değil, dünyanın dört bir yanına uzanan ve dünyanın dijital ağlarını birbirine bağlayan kablo altyapısının eşitsiz dağılımı, yayılımıdır.

“Her yerde kablo yok” diyen Starosielski devamında şöyle bir bilgi veriyor:

“Kuzey Atlantik Okyanusu'nda ABD ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir yoğunluk var ancak Güney Atlantik'te çok fazla yok. Yani dünyanın bazı bölgelerinde yüksek düzeyde bağlantı olduğunu görüyorsunuz... ve bir kopma olması durumunda birden fazla rota olması açısından çeşitlilik var.”

2023 itibarıyla okyanusun dibinde 500'den fazla iletişim kablosu vardı ancak dünyanın deniz altı kablo ağlarının haritasına göz attığımızda, bunların büyük ölçüde ekonomik ve nüfus merkezleri etrafında yoğunlaştığını görüyoruz.

 

Kabloların eşitsiz yayılımı Pasifik'te en belirgin şekilde görülüyor. Nüfusu sadece 170 bin olan ve bir ABD deniz üssüne ev sahipliği yapan Guam gibi bir bölgede adaya bağlanan 10'dan fazla internet kablosu bulunuyor. Buna karşın, 5 milyondan fazla nüfusa sahip Yeni Zelanda'da 7 kablo var. Tonga'da ise sadece 1 tane...

Tonga'daki 2022 patlamasının ardından, dünya çapındaki hükümetler harekete geçerek mevcut denizaltı kablo ağındaki güvenlik açıklarına ilişkin raporlar hazırlarken, teknoloji şirketleri böyle bir olayın bir daha asla yaşanmamasını sağlamak için ağları güçlendirmeye yönelik çalıştı.

Geçtiğimiz haziran ayında Tonga'nın interneti tekrar kesildi. Denizaltı internet kablosu hasar gördü. 

Şimdilik, ekonomik temeller dijital talebin arttığı Batı dünyasında ve gelişmekte olan pazarlarda daha fazla kablo inşa edilmesini destekliyor.

Sabotaj veya kazara hasar uyarılarına rağmen uzmanlar, daha dayanıklı ağlar oluşturmak için piyasa zorunluluğu olmadan gerçek riskin Tonga gibi yerlerin karanlıkta kalmaya devam etmesi ve internetin kurulduğu dijital eşitlik vaadini tehdit etmesi olduğunu söylüyor.