İsrail Güvenlik Servisleri, Arap Toplumunda İşlenen Organize Suçlarla Bağlantılı Mı?
İsrail’de Arapların çoğunlukta olduğu şehir ve kasabalarda bir vatandaşın öldürülmediği bir gün neredeyse hiç olmuyor.
İsrail vatandaşlığına sahip Araplar arasında işlenen suç olgusu son dönemde eşi benzeri görülmemiş bir boyuta ulaşırken, ölüm ve yaralanma sayılarında da ciddi bir artış görülüyor.
Ülkedeki Yahudi ve Arap halkları arasında bir arada yaşama ve eşitliği geliştirmek için çalışan, İsrail merkezli bir kuruluş olan Abraham Girişimleri, 2024 yılının altı ayına ilişkin insan hakları raporunu açıkladı.
Rapora göre, İsrail’deki Filistinli Arap toplumunda yılın ilk yarısında şiddet ve suça bağlı yaşanan 98 olayda 109 Filistinli hayatını kaybetti.
Kurbanların sayısı artıyor
2023 yılı cinayet kurbanlarının sayısında benzeri görülmemiş bir artışa tanık oldu.
1948’de işgal edilen bu Filistin şehirlerinde 2023 yılında 22 Arap vatandaşı öldürüldü. Yani kurban sayısının 108 kişiye ulaştığı, 2021 ve 2022 yıllarındaki ölü sayısı iki kat arttı.
2016’dan bu yana İsrail’deki Filistinli Arap topluluğu içindeki suç oranları ve mağdur sayısı hızla yükseldi.
İsrail’de 2 milyon 65 bin nüfusa sahip Filistinli Araplar, ülke nüfusunun beşte birinden fazlasını oluşturuyor.
Polis suça hizmet ediyor
Giderek artan kanıtlar, İsrail’deki Filistin toplumundaki organize suçun İsrail güvenlik servisleriyle yakından bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Local Call dergisinin 2020 yılında yayınladığı kapsamlı bir araştırmaya göre, İsrail’deki Filistin kasabalarında gözle görülür bir artış yaşanan cinayet ve uyuşturucu kaçakçılığı, doğrudan veya dolaylı olarak olaya dahil olan İsrail yetkililerinin politikalarıyla bağlantılı.
İsrail’deki suç örgütleri, devlet benzeri bir yapı oluşturarak bu bölgeleri kontrol ediyor ve ekonomik faaliyetlerini yasal ve yasadışı yollarla yönetiyor.
Bu da İsrail polisinin bu örgütlerle iş birliği yaparak onlara destek sağladığını, buna karşılık da “Arapların Araplara karşı işlediği suç” olarak adlandırılan olguyu bilinçli olarak göz ardı ettiğini gösteriyor.
Çetelerin Arapların sahip olduğu işletmeleri ve yerel meclisleri hedef alması, vatandaşlar arasında korku yayılmasına neden oldu.
Söz konusu bölgelerde yeni karakolların açılmasına rağmen güvenlik koşulları düzelmedi, aksine cinayetler arttı.
İsrail polisi ise bu bölgelerdeki suç sorununa karşı zayıflık ve ilgisizlik gösterirken, bilakis suç işleyen Arap kesimlere yakın durdu.
Suç bir kontrol aracı olarak kullanılıyor
Yazar ve siyasi araştırmacı Salih Lütfi, Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, İsrail vatandaşlığına sahip Filistinliler arasında organize suçun tırmanmasının ardındaki nedenlere değindi.
Lütfi, “Bu artışın nedeni, İsrail resmi makamlarının bu suçlara karşı tamamen sessiz kalmasıdır” dedi.
Güvenilir kaynaklara dayanarak Filistin’deki suçları ele alan 2021 tarihli bir araştırmaya dikkat çeken Lütfi, bu örgütlerin çoğunun İsrail güvenlik servisleriyle bağlantılı olduğunu vurguladı.
Bu örgütlerin Filistin toplumunu kontrol etmek için bir araç olarak kullanıldığına dikkat çeken Lütfi şunları ekledi;
“Bunlar, İsrail standartlarına göre tam bir ‘İsrailleşme’ sürecini gerçekleştirmek için kullanılıyorlar. Bu süreç, İsrail’in dayattığı ahlaki standartlarla uyumlu, bağımsız bir Filistin nesli yaratmayı amaçlıyor.”
“İsrailleşme”, İsrail içindeki Filistinlilere İsrail kimliğini ve değerlerini dayatma, onların sahip olduğu Filistin kültürel ve ulusal kimliğini silme sürecidir.
Bir başka deyişle “İsrailleşme”, kişilerin eylemlerinin Arap vatandaşlarının çıkarlarına hizmet etmemesini sağlamaktır.
Filistin toplumunun parçalanması
Lütfi’ye göre 2021’de Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki ayaklanma, İsrail’deki Filistinlilerin varoluşları ve siyasi varlıklarıyla ilgili temel meselelere ilişkin tutumları arasında büyük bir uçurum olduğunu ortaya çıkardı.
Kuzeydeki Yukarı Celile’den Negev’in derinliklerine kadar uzanan çatışmalar, İsrail kuruluşlarını iç politikaları yeniden düzenlemeye sevk etti.
Öte yandan Lütfi, İsrail’in Filistin’i kontrol etmek ve parçalamak için kullandığı araçlar arasında, İsrail toplumunda ortadan kaldırıldıktan sonra Filistin toplumunda sistematik olarak yeniden üretilen organize suçun da olduğuna vurgu yaptı.
Bu olgunun şiddetlenmesine katkıda bulunan başka iç faktörlerin de bulunduğunu söyleyen Lütfi, “Ancak bunlar, temelde devletin kuruluşundan bu yana İsrail’in Filistin toplumuna yönelik politikalarıyla bağlantılı” dedi.
Ayrıca Lütfi, “Bu faktörler arasında yoksulluk, konut krizi ve arazilere el konulmasının yanı sıra yerel yönetimlerin genişlemesinin engellenmesi ve ruhsatlarının olmadığı bahanesiyle Filistinlilerin evlerinin yıkılması yer alıyor” diye konuştu.
Aynı zamanda, Filistin’in iç kesimlerinde yerleşim birimleri kurmak, bankaları küçük gelirliler ve orta sınıfa kapatmak, karaborsanın kurulmasına ve suç örgütlerinin yayılmasına ek olarak eğitim ve altyapı düzeyindeki düşüş ve normal sivil gelişmenin önüne engeller konulmasının da bu faktörler arasında olduğunu ekledi.
Lütfi, İsrail politikalarının kalıcı bir korkuyu empoze etmek, İsrail kurumlarına itaat etmeyi dayatmak ve çeşitli konularda Tel Aviv ile aynı görüşte olmaya zorlamak gibi birçok ana hedefe ulaşmayı amaçladığını bildirdi.
Bu politikaların da, Filistinlileri ‘ya İsrail’e mutlak sadakat gösterme ya da yerinden edilmeyle karşı karşıya kalma” gibi seçeneklerle karşı karşıya bıraktığının altını çizdi.
Şin Bet ve organize suç
İsrail’deki Filistin toplumu içinde organize suçun tırmandığı bir dönemde, Başbakan Binyamin Netanyahu 2023 ortalarında İsrail İç Güvenlik Servisi Şin Bet’i şiddet ve suçla mücadele çabalarına dahil etme niyetini açıkladı.
Bu adım, polisin bu olaylarla mücadelede ihmalkar olduğu yönündeki yaygın suçlamaların ışığında geldi.
Netanyahu ise kaynakları ve uzmanlığıyla Şin Bet’i, olaya karışan suç örgütlerini ortadan kaldırmanın anahtarı olarak görüyor.
Ancak Filistinli aktivistler, Şin Bet’in şiddet ve suçla mücadele çabalarına katılımının Filistin’in iç kesimlerine benzeri görülmemiş bir nüfuza yol açacağından, istihbarat ve siyasi hedeflere ulaşmak için durumun istismar edileceğinden korkarak bunu reddediyor.
Konuya ilişkin raporlar da Şin Bet’in güvenlik stratejisinin bir parçası olarak organize suçu kolaylaştırmada dolaylı bir role sahip olabileceğini gösterdi.
Bu durum, suç davalarının Şin Bet’e devredilmesinin, suçun etkili bir şekilde ele alınması yerine yayılmasını teşvik edebileceği yönündeki endişeleri artırıyor.
Çünkü güvenlik servisleri, bu durumu siyasi kontrolü empoze etmek ve toplumsal parçalanmayı teşvik etmek için bir araç olarak kullanıyor.