Amerikan Seçimleri ve “Latin” Oyları

ABD seçimlerinde Latin seçmenler, partiler için kritik önem taşıyor. Özellikle iş ve ekonomik refaha odaklanan Latin topluluğu, dini değerler ve güvenlik gibi konularda Cumhuriyetçi Parti'ye yönelerek Demokratlar karşısında dengeleri değiştiriyor.
Enes Kılıç
Amerikan Seçimleri ve “Latin” Oyları
4 Kasım 2024

Latin seçmenlerin artan önemi

Dünyanın gözü kulağı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimlerinde. Demokrat veya Cumhuriyetçi, partiler seçimler için kritik öneme haiz olan “salıncak eyaletler”de hedef profiller üzerinden çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Örneğin, Michigan’da Arap oyları organize olup etki yaratmayı hedeflese de çektikleri dikkat kadar politik kazanım elde edemediler. Ancak bu profillerden biri var ki, özellikle organize olmaması ve aynı hedef çevresinde birleşmemesi –veya birleşemeyecek kadar homojen olmadığı için– hasebiyle diğerlerine nispeten daha az dikkat çekiyor. Florida, Arizona ve Nevada gibi kilit yerlerde kritik bir ol oynayacak olan Amerika’nın “Latin” seçmenleri, başkanlık seçimlerinin sonucunu belirlemede etkin grupların başında geliyor. 

Geleneksel olarak Demokrat Parti'nin kalesi olarak görülen bu seçmen grubu, son seçimlerde Cumhuriyetçi Parti'ye de payını bırakıyor. Bu durumun sebebini, Latin seçmenlerin büyük çoğunluğu için medya ve kültürel temsilden ziyade iş fırsatları ve ekonomik refahın öncelikli konular arasında yer alması ve topluluk içindeki çeşitliliğin göz ardı edilmesi oluşturuyor. 

"Demografi kaderdir" teorisi: Gerçekleşmeyen beklentiler 

Bir seçim öncesine kadar, özellikle Demokrat Parti içinde, demografinin bir siyasi kader olduğu düşüncesi hâkimdi. ABD’nin giderek daha az beyaz bir ülke haline gelmesi ve Latin nüfusunun artmasının partinin avantajına olduğu varsayılmıştı. “Demokratlar illegal göçmenlere izin veriyor çünkü bu onların oy deposu” söylemi, Trump ve destekçilerinin de zaman zaman mülteciler konusunda kullandığı bir argüman. Ancak bu söylem gerçekle bağdaşmıyor.  

Cumhuriyetçiler, son iki başkanlık seçiminde Latin oy oranını sürekli artırmayı başardı. 2020'de Donald Trump, Latin oylarının yaklaşık yüzde 30'unu aldı ve anketler, 2024'te bu oranın daha da artabileceğini işaret ediyor. Bu durum, birçok kişi için şaşırtıcı olarak kabul edilse de aslında Latin seçmenlerin oy verme davranışlarının tek bir kategoriye indirgenemeyeceğini gösteriyor. Latin topluluğu, köken, dil ve kültürel çeşitlilik açısından çok geniş bir yelpazeye sahip olduğundan, siyasi tercihleri de bu çeşitliliği yansıtıyor. 

Cumhuriyetçi Parti’nin son yıllarda Latin seçmenlere yönelik daha fazla odaklanması ve onların ekonomik taleplerine yanıt veren politikalar geliştirmesi; özellikle iş fırsatlarına ve ekonomik büyümeye vurgu yapan politikalar, Latin seçmenler arasında karşılık buluyor. Ayrıca, Latin topluluğunun birçok sosyal ve dini değerleri de Cumhuriyetçi Parti ile örtüşüyor. 

Dini faktörler ve siyasi yönelimler 

Latin seçmenlerin Cumhuriyetçi Parti'ye yönelmesinde din önemli bir rol oynuyor. Özellikle Evanjelik kiliseler, Latin nüfusu arasında hızla yayılıyor. Bu kiliseler, toplulukları bir araya getirerek dini temelli bir dayanışma yaratıyor ve aynı zamanda Cumhuriyetçi mesajları destekliyor. Samuel Rodriguez gibi önde gelen Evanjelik liderler, Latin seçmenleri Cumhuriyetçi düşünceye yaklaştıran önemli figürler arasında yer alıyor. Latin topluluklarında dini değerler ve inanç, siyasi tercihlerde de etkili bir faktör olarak yerini korur konumda. 

Latin nüfusunun tarihsel arka planı 

Latin nüfusu, ABD topraklarında Pilgrimlerden önce dahi varlık göstermiştir. Özellikle Meksikalıların kökleri, bugünkü ABD topraklarında yüzyıllardır mevcut. Amerikan Devrimi dahil olmak üzere ABD'nin girdiği tüm savaşlarda Latin nüfusu önemli roller oynamış, bu durum sıklıkla göz ardı edilmiştir. Ayrıca, her ne kadar bir ırk grubu olarak anılsalar da bugün Latin topluluklarını oluşturan grupların göç yılları, göç ettikleri coğrafi şartlar ve sebepler birbirinden farklı. Örneğin, 1950 ve 60’larda Küba’da Castro’nun yaptığı devrim sonrası komünizmden kaçarak gelen göçmenlerle, sözgelimi 70 ve 80’lerde Guatemala ve El Salvador gibi Orta Amerika ülkelerinde yaşanan askeri diktatörlüklerden kaçan “Latin”lerin dünya görüşleri ve arka planı tamamen farklı olabiliyor. Ayrıca görünürlükleri giderek artan Afro-Latinler de ülkenin bir parçası. Yani “Latin” olmanın yasa dışı göçmen olmakla veya yeni gelmekle de bir alakası en azından her zaman yok. 

Ekonomik güç 

ABD’deki Latin nüfusu bugün toplam nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor ve ekonomik olarak da büyük bir katkı sağlıyor. Yapılan bir araştırma, 2010-2020 yılları arasında ABD işgücü büyümesinin yüzde 73'ünü Latinlerin oluşturduğunu gösteriyor ve aynı zamanda devlet istatistikleri Latinlerin küçük işletme kurma oranlarının diğer gruplara nispetle çok daha yüksek olduğunu tespit ediyor. Latin seçmenler, iş imkanlarına ve ekonomik kalkınmaya büyük önem veriyor ve bu durum, onların siyasi tercihlerinde de belirleyici oluyor. Kültürel temsilden çok iş ve ekonomik fırsatlar, Latinler için en öncelikli meseleler arasında yer alıyor. 

Cumhuriyetçi Parti’nin ekonomik vaatleri ve iş fırsatlarına verdiği önem, Latin seçmenleri kendine çekiyor. Bu nedenle, birçok Latin seçmen, Trump'ın göçmenler hakkındaki sert söylemlerine rağmen Cumhuriyetçi Parti’ye yöneliyor. Onlar için esas olan, ekonomik refah ve iş güvencesi. Trump’ın vaat ettiği ekonomi politikaları, bu seçmen grubunun talepleri ile örtüşüyor. Küçük işletmelere destek ve vergi indirimleri gibi beyanları, “onlar evcil hayvan yiyorlar” gibi Trump demeçlerinden daha fazla dikkat çekiyor. 

Yasa dışı göçmen meselesi 

Göçmenlik politikaları, Latin topluluğunun siyasi tutumlarını etkileyen önemli faktörlerden biri. Trump’ın göçmen karşıtı söylemleri birçok kişi için caydırıcı olsa da pek çok Latin seçmen bu konulara farklı bir açıdan yaklaşıyor. Özellikle sınırda yaşanan göçmen krizleri, on yıllar önce yasal yollarla ABD’ye gelen Latinleri de endişelendiriyor. Sınırlardaki yoğun göçmen akınının ülkenin iş piyasası üzerinde olumsuz etkileri, ekonomiye yaptığı baskı ve bu göçmenlerin oluşturduğu olumsuz algının tüm Latinlere yıkılması, Latinleri de rahatsız ediyor.  

Birçoğu güvenlik sebebiyle başka diyarlara göç etmiş bu grupların genç jenerasyonları ayrıca yasa dışı göçmenden en az diğerleri kadar etkilenebileceğini biliyor. Bu nedenle, birçok Latin seçmen, Trump’ın göç politikalarını destekliyor ve ülkeye yasa dışı göçün engellenmesi gerektiğini düşünüyor. Latin topluluklar, tarih boyunca pek çok zorlukla karşı karşıya kaldığı için, bu tür söylemleri kişisel bir saldırı olarak algılamaktan çok, güvenliğe dair ve ekonomik vaatlere odaklanıyor. 

Cumhuriyetçi Parti’nin mesajları 

Cumhuriyetçi Parti, son yıllarda Latin seçmenlere yönelik daha fazla odaklanarak onların taleplerine yanıt vermeye çalıştı. Koch Kardeşler’in kurduğu Libre adlı ulusal organizasyon, bu çabaların en etkili örneklerinden biri. Libre, Latin topluluklarına yardım eden bir organizasyon olarak, göçmenlere bire bir destek sunuyor ve onların günlük sorunlarına çözüm buluyor. Sürücü belgesi başvurularından vergi işlemlerine kadar birçok konuda yardımcı olan Libre, Cumhuriyetçi Parti'nin Latinler arasında güç kazanmasında aktif çalışan bir faktör olarak iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu bireysel ve kişisel yardım anlayışı, Cumhuriyetçi Parti’nin Latin seçmenlere yönelik etkili bir strateji geliştirmesine olanak sağlıyor.  

Latin Amerika ile ilişkiler 

ABD’deki Latin topluluğu, aynı zamanda Latin Amerika ile olan bağlarını da sürdürüyor. ABD, bugün dünyanın en büyük ikinci İspanyolca konuşulan ülkesi konumunda. Bu, Latin Amerika ile ABD arasındaki ilişkilerde önemli bir rol oynuyor. Göçmenlerin memleketlerine gönderdikleri para havaleleri, Latin Amerika ekonomileri için hayati önem taşıyor. Nikaragua ve Honduras gibi ülkeler, ABD'de çalışan Orta ve Güney Amerika göçmenlerinin gönderdiği paralar sayesinde ayakta kalabiliyor. Ülkelerindeki çökük finans sistemleriyle iş yapamayan bazıları, kripto para sistemini de aktif şekilde kullanıyor. Trump’ın seçime 5 gün kala kripto desteğinin böyle bir açısı da bulunuyor. 

Latin Amerika ülkeleri de ABD’deki bu büyük Latin topluluğunu bir köprü olarak görüyor ve topluluklar, ülkeler arası ilişkilerde de önemli bir aktör olarak konumlanıyor. Özellikle Venezuela gibi yerlerden gelen göçmenler, geldikleri yerlerde daha güçlü bir Amerikan varlığına dair mesajlar görmek istiyor. Bu da Trump’ı öne çıkaran faktörlerden biri olarak gözüküyor. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.