Gürcistan’da ‘Ortodoks’ Zaferi 

Araştırmacı Deniz Yaşayan, Gürcistan’daki son seçimler ve seçim öncesi süreçte yaşanan gelişmelerin, bölgedeki güç dengeleri, özellikle Rusya ve Batı arasındaki hegemonik mücadeledeki yeri ve etkilerini Fokus+ için inceledi.
Deniz Yasayan
Gürcistan’da ‘Ortodoks’ Zaferi 
20 Kasım 2024

Gürcistan’daki seçimleri beklendiği üzere Gürcü Rüyası kazandı. ABD Başkanlık Seçimleri maratonunda gerçekleşmesi ve şaşırtıcı bir şekilde ‘olaysız’ geçmesi nedeniyle gereken ilgiyi görmese de Gürcistan, Rusya ve parçalı Batı bloku arasında süren hegemonik savaşta en azından SSCB’nin çözülüşünden beri hep Ukrayna’yla birlikte kilit bir role sahip oldu. Dolayısıyla bu seçim ve sonuçları hem Güney Kafkasya bölgesini ve bu bölgenin Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, İran gibi oyuncularını hem de Rusya ve parçalı Batı blokunun siyasetini doğrudan etkileyecek.   

Seçimlere değinmeden önce seçimden önceki son bir aya göz atmak lazım. Nitekim bu süreç parçalı Batı blokunun, özel olarak da otoriter figürlere karşı ‘kurallara dayalı liberal düzen’in savunuculuğunu üstlenen Avrupa Birliği’nin (AB) politik ve mali araçlarını nasıl birer tehdit ve şantaj mekanizmasına dönüştürdüğünü de gözler önüne serdi.  

Bilindiği üzere Gürcistan’la AB arasındaki ‘kavga’ Yabancı Nüfuzun Şeffaflığı Yasa Tasarısı nedeniyle başladı. Bu yasa, ülkede onlarcası -bizzat künye kısımlarında açık açık belirttikleri gibi- AB’nin medya destek fonlarını alan haber sitelerinin yalnızca kayıt altına alınmasını hedefliyordu. Bu yasanın bir benzeri ABD’de olmasına rağmen yasa hızla ‘Rus yasası’ olarak yine bu kuruluşlarca mimlendi, şiddetli protestolar yapıldı. Bir süreliğine yasa tasarısı geri çekilse de bunun ‘renkli devrim’ süreçlerinden ders alan Rusya ve desteklediği Gürcü Rüyası’nın iyi düşünülmüş bir soğutma planı olduğu anlaşıldı.  

Öte yandan Protestolar durdu, ardından bir kez daha yasa tasarısı parlamentoya sunuldu, bu kez tüm protestolara karşın geçirildi. Tasarı, ülkesini defalarca ABD ve AB’ye şikayet eden Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili tarafından veto edilse de parlamento bir kez daha geçirince yürürlüğe girdi. Ek olarak Gürcü Rüyası, Aile Değerlerinin ve Küçüklerin Korunması Yasa Tasarısı’nı da parlamentodan geçirmeyi başardı, bu pedofili, ensest ve LGBT propagandasının önüne geçmeyi hedefleyen bir tasarıydı ve Gürcistan’ın Ortodoks Hristiyan çoğunluğu tarafından büyük bir destek aldı.  

AB’nin her iki yasa tasarısının demokratik bir şekilde kabul edilmesine karşılığı AB entegrasyonu sürecinin kesilmesi, her yıl Tiflis’e tahsis edilen 121 milyon avroluk desteğin durdurulması, bazı Gürcistan vatandaşlarına vize kısıtlaması getirilmesi oldu. AB, henüz seçimler yapılmadan attığı bu adımları ‘köklü reform’ ve ‘seçimlerin özgür ve adil yapılması ve uluslararası gözlemcilere serbest erişim sağlanması’ şartlarıyla duyurdu.  

Öyle ki AB’nin Gürcistan Büyükelçisi Pawel Herczynski, Ortodoks Hristiyan hükümeti açık açık “Seçimler en yüksek uluslararası standartlara göre yapılmazsa farklı seçenekler sunacağız. Bu bir gerçeklik. Kimse sıradan vatandaşları cezalandırmak istemez ancak yetkililerin eylem ve açıklamalarına göre hareket etmek zorundayız. Gürcistan hükümetinin gidişatı değişmezse Gürcistan daha fazla kaybedecek. Eğer siz Gürcüler oylarınızla AB’ye devam etmemeye karar verirseniz Gürcistan aldığı tüm parayı kaybedecek” sözleriyle tehdit etti. Herczynski, bu küstah açıklamalarının ardından Gürcistan’da AB karşıtı ‘dezenformasyon’ sürecinin durmadığından yakınıyordu.  

İvanişvili’nin açıklamaları ve LGBT yasası tartışmaları 

Bu arada devreye Gürcü Rüyası’nın onursal başkanı ve Gürcistan Başbakanı İrakli Kobahidze’nin selefi Bidzina İvanişvili girdi ve kendisine bazı üst düzey Batılı isimlerin Rusya’ya karşı Ukrayna’da savaş devam ederken Güney Kafkasya’dan ikinci bir cephe açılmasını teklif ettiklerini açıkladı. Batılı yetkililer bu ikinci cephenin ömrünü yalnızca üç-dört gün olarak tahmin etseler de ormanlık alanlarda başlatılacak bir gerilla mücadelesinin Rusya’yı yıpratacağını düşünmüşlerdi.  

Ayrıca İvanişvili, Gürcü Rüyası’ndaki sert dönüşümün ve artan tedbirliliğin bu çağrılardan sonra geldiğini de ekledi. Bu, bir spekülasyondan ibaret görülmemeli nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Batı’nın Tiflis’i Rusya’yla savaşa sürüklediğine inanmamak için bir neden yok” diyerek bu sözleri yalanlamaktan kaçındı. Bu arada Gürcü Rüyası’nın LGBT propagandasının yasaklanmasını öngören yasa tasarısıyla ilgili ne amaçladığını da İvanişvili şu sözlerle özetledi: “Köleleştirmenin en iyi ve en modern silahı LGBT propagandası. Tanrı’ya şükür, Ortodoksluğumuz ve Hristiyanlığımız tarafından korunuyoruz. Biz bunu istemiyoruz.”  

Bu ifadeler aslında AB’nin sadece ufak bir kısmının dayatmış olduğu kimlik siyasetinin doğu Avrupa’dan Güney Kafkasya’ya kadar dinsel hassasiyetleri ne kadar artırdığına iyi bir örnek sayılabilir ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in neden bu başlığı sık sık gündeme getirdiği de bu şekilde anlaşılabilir.  

Şalva Papuaşvili ve SVR’den endişe verici mesajlar 

Seçimlere doğru bir dikkat çekici manşet daha gördük: Gürcistan Parlamentosu Başkanı Şalva Papuaşvili ve Rus dış istihbaratı SVR’nin art arda gelen darbe uyarıları. Altı ne kadar dolu, bilmek mümkün değil. Papuaşvili darbe için seçim sonrasını işaret ettiğinden bunu yaşayarak göreceğimizi düşünebiliriz. Papuaşvili’nin açıklamasına baktığımızda esas kaygısının seçimler yaklaşırken muhalefetin sessizliğe gömülmesi, hiçbir parlamenter çalışmaya katılmaması, sokakların sessizliği olduğunu okuyoruz. SVR’nin de aynı şekilde bir darbe için seçim sonrasını işaret etmesi dikkat çekici. Yine de muhalefetin bu sessizliğinin yalnızca çaresizlikten kaynaklandığı ve SVR’nin de bu uyarısıyla olası bir sürece ön almaya çalıştığı daha makul bir düşünce.  

Şimdi seçim sonuçlarına dönebiliriz. Gürcü Rüyası bu zor sürecin ardından 26 Ekim’de girdiği seçimleri, Değişim İçin Koalisyon karşısında yüzde 54’le kazandı. Anayasal çoğunluk ve Cumhurbaşkanı’nı azletmek için gereken 100 sandalyeye ulaşamasa da Gürcü Rüyası’nın hiç de ‘tartışılır’ olmayan ve normal geçen bir oylama sürecinin ardından hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşmasının AB için çok kötü bir sonuç olduğu belirtilebilir. Yüzde 5’lik barajı aşarak yüzde 38 oy alan muhalefet koalisyonunu oluşturan dört parti ise sonuçları tanımayacağını bildirdi ancak elle tutulur hiçbir ‘usulsüzlük’ sunamadı. Karabağ’daki Azeri zaferi Rusya’nın arabuluculuğuyla başlatılan barış süreciyle birlikte bölgedeki işlevini yitiren Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bazı usulsüzlükler olduğunu iddia etmekle birlikte seçimlerin iyi organize edildiğini açıkladı. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı demokratik bir seçimi reddederek “Bu seçim tanınamaz çünkü sonuçlar, Gürcistan’ın Rusya’ya bağlılığının tanınmasıdır. Hiç kimse Gürcistan’ın elinden Avrupa geleceğini alamaz” gibi garip bir açıklamayla kitleleri sokağa çağırdı.  

Buna cevap Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’dan geldi: “AB’nin birilerine ‘Avrupa geleceği’ bahşedebileceğine inanmak aptalca. Gürcistan’ın geleceğinin neresi Avrupa’nınkinden kötü?” Evet, artık 90’ların sonunda değiliz ve ‘Avrupa geleceği’ kabullenmesi kimileri için zor olsa da doğu Avrupa’dan Çin’e uzanan geniş bir coğrafyada hiç de arzu edilen bir gelecek değil nitekim Gürcü Rüyası’nın zaferini ilk kutlayan bizzat bu Avrupa’nın bir parçası olan Macaristan’ın cumhurbaşkanı Viktor Orban oldu. Orban, seçimlerde hiçbir Rus müdahalesi olmadığının altını çizdi. Bu tebrikleri Rusya, Türkiye ve Çin’in tebrikleri izledi. Çin de seçimlerin sorunsuz gerçekleştiğini özellikle vurguladı.  

Seçimlere ABD’nin tepkisi de benzer oldu. Kendi seçim sürecine hazırlanan ABD, Güney Kafkasya politikasına gereken özeni gösteremese de elini de tamamen bölgeden çekmiş değil. Bunu da Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla teyit etmiş oldu. Gürcistan’ı Avrupa-Atlantik çizgisine dönmeye çağıran bakanlık, “Gürcistan hükümetinin rotasını değiştirmemesi halinde başka sonuçların ortaya çıkabileceğini göz ardı etmiyoruz” ifadesiyle tıpkı AB gibi açık tehdit yoluna başvurdu. Buna cevap da Zaharova’dan geldi: “Demokrasi geldi efendim. Sıradaki durak neo-kolonyalizm.”  

Peki bundan sonra ne olacak?  

Rusya, ‘renkli devrim’ tecrübelerinden sonra AB’nin dezenformasyon, kitlesel şiddeti fonladığı medya kuruluşları aracılığıyla ‘halk hareketi’ olarak sunma ve ardından gelen hükümet darbesi mizanseni çözmüş görünüyor. Bu yakın zamanda Belarus’ta ve Kazakistan’da da denenmiş fakat başarısız olmuştu. Buna Gürcistan da eklendi. Kremlin, stratejik müttefikliğe doğru hızla ilerlediği ve parçalı Batı blokuna karşı temkinli yaklaşan, güçlü bir Azerbaycan ile ekonomisi tamamen kendisine bağlı, güçsüz bir Ermenistan’la birlikte şimdi Abhazya ve Güney Osetya gibi iki önemli ‘ihtilaf’ bölgesine sahip Gürcistan’ı kendi etki alanına bağlamış görünüyor.  

Bunu 90’larda tarafları birbirine karşı kışkırtarak yapmak zorundaydı, çünkü merkez sallantıdaydı. Bugün barıştırarak yapmak zorunda, çünkü bir çatışma durumu bu kez kendisini zayıflatacaktır. Dolayısıyla kurtarılan Karabağ bölgesindeki Rus askerlerinin görev süresi bitmeden çekilmesinin sağlanması gibi Abhazya ve Güney Osetya’da da benzer jestler görülebilir. Gürcistan hükümetinin iktidarının sağlamlaşması için Rusya elinden geleni yapacaktır. Gürcistan muhalefetinin olağanüstü bir durum oluşmazsa bu düştüğü çukurdan başını kaldırması çok zor.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.