Trudeau’nun Göç Politikaları Yol Ayrımında
Kanada'nın göçmenlik politikaları, yıllardır süren liberal yaklaşımın ardından son dönemde değişim sürecine girdi. Artan göçmen sayısı, konut krizini derinleştirdiği ve ABD ile yaşanan gerginlikler, Trudeau hükümetini göçmenlik politikasını yeniden gözden geçirmeye zorladı.
2000’lerin başlangıcından bu yana geçen zamanın büyük bölümünde Kanada, dünyanın en liberal göç rejimlerinden birine sahipti ve bu politika Kanada kamuoyu tarafından geniş bir desteğe sahipti. Bu desteğin sonuçlarından biri olarak bugün Kanada, en büyük yabancı doğumlu nüfuslardan birine ev sahipliği yapıyor. Sadece son iki yılda, Kanada yaklaşık bir milyon daimi ikametgah izni verdi. Buna ek olarak, milyonlarca geçici işçi ve uluslararası öğrenci de ülkeye giriş yaptı.
Ancak son bir yıl içinde, göçmenlik konusundaki bu olumlu hava tersine dönmeye başladı. Artık Kanadalıların çoğunluğu, ülkenin gereğinden fazla göçmen aldığını ve bunun özellikle konut krizini daha da kötüleştirdiğini düşünüyor. Pandemiden önce halk nezdinde yüzde 65 onay oranı bulunan, pandemi başlangıcında yüzde 55’e düşen Başkan Trudeau’nun popülaritesi, diğer birçok etkenle birlikte bugün yüzde 30’un altına düşmüş durumda. Göçmenler konusunda oluşan rahatsızlık ise ciddi düşüş kaydeden bir politikacı olarak Justin Trudeau'nun göç politikalarında da sessiz bir dönüş yapmasına neden oluyor.
Trudeau'nun göç politikalarındaki değişim
Trudeau, yaklaşık dokuz yıllık iktidarı süresince göçmen dostu politikaları destekledi. Özellikle savaş mağduru ülkelerden gelen mültecilere yönelik cömert programlar uygulamaya koydu. 2015 yılında, o dönem Başkan adayı olarak “müslüman mültecileri” Birleşik Devletler’e almama çağrısı yapan Trump’a karşı çıkarak Suriyeli mültecileri Toronto'daki havaalanında karşılaması ve "Evdesiniz" diyerek onlara kışlık montlar dağıtması hala hafızalarda.
Ancak son yıllarda göç oranlarındaki keskin artış, bu politikaların yeniden ele alınmasına yol açıyor. Son on yıldır ise Kanada, ortalama her yıl yarım milyon kişiye oturum izni veriyor ve artışın temel nedeni ise geçici göçmenlikti. Pandemi sonrası başlatılan yeni bir yabancı işçi programı, tarım ve bakım gibi düşük ücretli sektörlerde çalışmak isteyen göçmenler için geçici vizeler sağladı. İlk başta, işverenlerin iş gücünün %20'sini bu şekilde sağlamalarına izin verilirken, geçici işçi sayısı giderek arttı ve bu rakam 3 milyonun üzerine çıktı. Bu nedenle Trudeau, geçen hafta işverenlerin bu yolla işe alabilecekleri işçi sayısını %10’a indirdi.
Ekonomik gerçekler ve göç
İlk bakışta, Kanada ekonomisi pandemi sonrası diğer G7 ülkelerinin çoğundan daha hızlı büyümüş gibi görünüyor. Bu büyüme, büyük ölçüde yüksek göçmen transferi sayesinde gerçekleşse de, öte yandan son iki yıldır düşüşte olan kişi başına düşen milli gelir seviyesi farklı bir noktaya dikkat çekiyor.
Öte yandan göçmenlik politikalarını yeniden gözden geçiren Trudeau hükümeti, artan öğrenci sayısını kontrol altına almak için uluslararası öğrenci vizelerini sınırladı ve yıl başında bu sayıyı 360.000'e indirdi. Ancak yeni önlemler sadece kamuoyunu memnun etmek veya ekonomik tavsiyeler üzerine alınmıyor, Amerika’nın talebi gibi farklı sebepler de mevcut.
ABD ile Kuzey sınırındaki göç gerginliği
Kanada’nın göçmenlik politikalarındaki bu değişikliklerin bir nedeni de ABD ile yaşanan gerginlikler. Artan sayıda geçici işçi, Kanada’nın liberal göç politikalarını kullanarak varış yaptıktan sonra ABD’ye geçiyor. Bu durum, özellikle ABD seçimleri öncesi Biden yönetimi için büyük bir sorun haline gelince, ABD'nin kuzey sınırında yakalanan göçmenlerin sayısı hızla artmıştı.
Göçmenlerin en yoğun geçiş yaptığı Missisquoi Körfezi, Vermont’tan New York’a uzanan 295 millik bir bölgeyi kapsıyor. ABD sınır yetkilileri, bu bölgede yakalanan göçmen sayısının önceki 13 yılda yakalanan toplam sayıyı aştığını belirtiyor.
Konut krizi ve göçmenler
Kanada'daki konut krizi, ülke çapında büyük bir sorun haline geldi. Ortalama ev fiyatı, 2005'te 250.000 Kanada doları iken bugün bu rakam 750.000 Kanada dolarına çıktı. Ortalama yıllık gelir ve ortalama ev fiyatı arasındaki oran ise 90'lı yıllarda üç iken, bugün neredeyse altıya yükseldi. Vancouver’da bu oran 12’ye, Toronto’da ise 10’a ulaştı. Yani 90’larda bir evin 3 yıllık maaşı ile ortalama bir ev alınabiliyorken, bugün büyük şehirlerde 10-12 yıl gerekiyor. Muhalefetteki Muhafazakar Parti lideri Pierre Poilievre, göçmenlik ve konut krizini açıkça birbirine bağlıyor. Poilievre, göçmen sayısının her yıl inşa edilen yeni ev sayısıyla orantılı olması gerektiğini savunuyor. Bu rakamın geçtiğimiz sene 250 bin ev bandında olduğunu belirtmek gerekir. Yapılan anketler, Kanadalıların büyük bir kısmının da bu görüşe katıldığını gösteriyor.
Ayrıca yürütülen soruşturmalarda her iki Kanadalıdan birinin ülkeye çok fazla göçmen alındığını düşündüğü görülüyor. Avustralyalı bir düşünce kuruluşu olan Grattan Enstitüsü’nün çalışması, her 100.000 bin göçmen için kiraların yüzde 1 kadar az bir oranda artabileceğini tahmin ediyor. Buna rağmen hoşnutsuzluğa yanıt veren hükümet kuruluşlarının aldığı aksiyonların sonuçları açıkça görülebiliyor. Örneğin turizm vizelerine verilen red oranı, son yıllarda görülmemiş bir seviyeye ulaştı.
Hasılı, Kanada’da göçmenlik politikaları hem uluslararası hem de iç politik baskılar altında bir değişimden geçiyor. Derinleşen tartışmalar karşısında Trudeau hükümetinin nasıl devam edeceği ve bunun uzun vadedeki etkisinin ne olacağı ise göç uzmanlarının çalışma materyali olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.