Ma’an Vahası: Hacıların Rotasında Ürdün’ün Cömertliğine Açılan Kapı 

Ürdün’ün güneyinde yer alan Ma’an şehri, nesiller boyu aktarılan cömertlik ve dini hoşgörüyle, kutsal topraklara yolculuk eden hacı adaylarını ağırlıyor.
Ma’an Vahası Hacıların Rotasında Ürdün’ün Cömertliğine Açılan Kapı 
14 Haziran 2024

Ürdün’ün güneyinde, Suudi Arabistan sınırında yer alan Ma’an şehrinin sakinleri, Hac ibadetlerini Mekke’de gerçekleştirmek için çeşitli ülkelerden kara yoluyla geçiş yapan hacı adaylarını kabul etmeye oldukça hevesli davranıyor. Bu davranışları ise nesiller boyunca aktarılan iş birliği ve dini hoşgörünün derinliğini yansıtıyor.   

Şehir halkı, hacı adaylarının karnını doyurmak ve Hac yolcuğunda rahat etmelerini sağlamak için birbirleriyle adeta yarışıyor.   

Ma’an, Ürdün’ün en fakir şehirlerinden biri olarak görülse de, cömertlik ve özgün geleneklerin ifade edildiği bir geçiş rotası haline geldi.   

Başkent Amman’a yaklaşık 200 kilometre uzaklıkta yer alan şehrin gençleri, Hac ilahileri eşliğinde şehirden geçen hacı adaylarının etrafını sarıyor ve onları yemeye, içmeye ya da geceyi evlerinde geçirmeye davet ediyor.   

Eski hac yolu   

Ürdün’de hacılar için önemli ve eski bir destinasyon olarak kabul edilen Ma’an, ülkeyi Suudi Arabistan’a bağlayan eski Hac yolu üzerindeki stratejik konumu nedeniyle bir dinlenme durağı olarak hizmet veriyor.   

Geçmişte Ma’an, Ürdün ve diğer Arap ve İslam ülkelerinden gelen hacı adaylarına Mekke ve Medine yolculukları sırasında konaklama ve dinlenme için olanak sağlıyordu.   

Şehir halkı, büyük bir misafirperverlik ve sevinçle, kutsal topraklara doğru yola çıkan hacı adaylarını son duraklarında karşılama ve onlara leziz tatlılar, yiyecekler ve meyve suları sunma konusunda birbirleriyle yarışıyor.   

Birkaç yıl öncesine kadar, hacı adaylarının toplandığı bu bölgeye “hacıların şehri” deniyordu. Ancak daha sonra, Ürdün Vakıflar Bakanlığı tarafından denetlenen rehberlik hizmetlerine ek olarak hacıların kabulü, taşınması, yeme, içme ve sağlık hizmetlerinin sağlanması görevini yerine getirmek üzere iki yüz bin metrekare kadar bir alanın kurulmasıyla adı “Hacılar Vahası” olarak değiştirildi.   

Öte yandan şehir halkı, hacı adaylarına hizmet etmenin çok iyi bir uygulama olduğuna inanıyor.  

Ma’an şehrinin hacılar, hacılar ve gezginler için bir kavşakta yer alması ve uzun zamandır dünyanın farklı yerlerinden gelen hacılar için bir buluşma yeri olması nedeniyle hacıların hareketini kolaylaştırmak ve onlara gerekli tüm hizmetleri sağlamak amaçlanıyor.   

Tarihi dinlenme noktası  

Geçmişte Ma’an, kervanların Suudi Arabistan topraklarına doğru yola devam etmeden önce birkaç gün dinlenme durakları olduğu için “hacıların evleri” olarak biliniyordu.   

Filistin, Suriye ve Lübnan gibi bazı Arap ülkelerinin yanı sıra Orta Asya ülkeleri ve Balkan Yarımadası da dahil olmak üzere birçok ülkeden hacı adayları Ma’an şehrine akın ediyor.   

Şehir halkı, Hac mevsimi boyunca bitmek bilmeyen bir sevgiyle “Allah’ın misafirlerine hizmet etme şerefini” babaları ve dedelerinden miras aldıklarına inanıyor.   

Ma’an Yolu   

Şehirdeki yiyecek ve içecek hizmetine “Ma’an Sebili” adı veriliyor. Ancak, bu sadece hacı adaylarıyla sınırlı olmayan bir hizmet.   

Bu ikramlar gezginler ve ihtiyaç sahipleri de dahil olmak üzere yoldan geçen herkesi kapsıyor. Hizmetler, esas olarak şehir halkından tüccarlar ve hayırseverlerin ayni ve mali bağışlarıyla finanse ediliyor.   

Ayrıca, Ürdün’ü Suudi Arabistan’a bağlayan uluslararası yol üzerinde yer alan Ma’an Sebili, Ramazan ayı boyunca umre ziyaretçisi ve yolculardan oluşan konvoylara da hizmet veriyor.  

Bu hizmette gönüllü olarak çalışan yaklaşık 50 kişi herhangi bir ücret almıyor ve hacı adaylarından sadece dua istiyor.   

Hacı adaylarının burada ziyaret ettiği en önemli yerlerden biri de, 1914 yılında kurulan Şamiye Camii.  Şam’dan gelen hacılara atfen bu adı alan cami, buluşma ve ayrılış noktası olarak kabul ediliyor.   

Tarihi Müslüman istasyonu   

Ma’an, Osmanlı demiryolunun inşasından önce Hac için seyahat eden hacı adaylarının dinlenme yeri olması ve Şam ile Filistin’i Hicaz topraklarına bağlaması nedeniyle Müslümanlar için önemli bir tarihi istasyon olarak kabul edildi.   

Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid döneminde, 1900 yılında Levant'ı Hicaz’a bağlayan ve Ma’an’dan geçen demiryolunun çalışmalarına başlandı.   

Böylece Levant, Asya ve Anadolu’daki hacılar, Şam’dan Medine’ye olan mesafeyi 40 gün yerine sadece beş günde kat edebildi.