Netanyahu’nun Çatırdayan Koalisyonu ve Zaferi
İsrail güçlerinin, Gazze Şeridi’nde zorla ve zorbalıkla yerinden edilmiş yüz binlerce Filistinlinin son sığınağı Refah beldesine ölümcül taarruzu sürerken, Tel Aviv kabinesindeki çatlak bir kez daha kamuoyuna yansıdı.
Netanyahu, Gantz ve Gallant’tan oluşan üç üyeli savaş kabinesinin iki üyesi Netanyahu’nun Gazze’ye dair plan ve stratejilerinden duydukları şüphe ve endişeleri artık açıkça duyurarak ona ve hükümetine ültimatom verme noktasına geldiler. Bu beyanların muhtevasına ve ehemmiyetine yakından bakarak Netanyahu’nun savaşının geleceğine dair daha gerçekçi tahminlerde bulunma imkanını yoklayabiliriz.
Öncelikle, 15 Mayıs Çarşamba günü İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Tel Aviv'de düzenlediği basın toplantısında hoşnutsuzluğun geldiği safhayı dışa vurdu. Gazze’de, Hamas'a alternatif bir yönetim bulma doğrultusunda çalışmanın gerekli olduğunu söylediklerini velakin Netanyahu'dan herhangi bir karşılık alamadıklarını söyledi.
“Ordunun planı tartışmaya açılmadı, daha da kötüsü yerine hiçbir alternatif getirilmedi. Gazze'de askeri bir rejim İsrail için kötü ve tehlikeli bir alternatiftir” dedi.
Bu, Netanyahu’nun savaşı kazandıktan sonra -kazanırsa şayet!- Gazze’de askeri bir işgal yönetimi tesis etmeyi planladığının net bir ikrarı manasına geliyor. Öte yandan, bunu başaracak net bir strateji ve yol haritasına sahip olmadıklarının itirafını da içeriyor.
İsyan demeyeceksek en hafif tabiriyle bu itiraz hiç de yabana atılmamalı çünkü Gallant Genelkurmay başkanı olarak atanmış, 2018’de Likud’a katılmış, 2022’den bu yana savunma bakanı sıfatını taşıyan bir isim. İsrail’in kuruluş savaşı olan 1948’de en iyi keskin nişancılardan bir Polonya göçmeninin oğlu olarak 1958’de dünyaya geldiğinden beri Siyonist proje için savaşmış biri. Karısı da ordudan yarbay rütbesiyle emekli olmuş bir asker.
Gallant, askeri kariyerine İsrail’in en seçkin birliklerinden Şayetet 13'te deniz komandosu olarak başlamış ve Gazze Tümeni’nin komutanlığına yükselmişti. 2005’te ise Güney Komutanlığı görevindeyken Gilad Şalit’in Hamas’a esir düştüğü operasyonun komutanıydı. Ayrıca, Şalit’i kurtarmak için yapılan başarısız kurtarma operasyonlarını da o yürütmüştü.
2011’de 1027 Filistinli tutsağa karşılık Şalit serbest bırakıldığında övgüleri toplayan da oydu. Ne var ki döneme dair raporlarda İsrail stratejisinin özünün “sivil nüfusu cezalandırmak, aşağılamak ve terörize etmek için tasarlandığı” kayıtlara geçiyordu.
“Mükemmel bir subay ve bir komutan olarak sorumlu”
Kaderin cilvesine bakın ki bugün karşı karşıya gelmiş olsalar da Gallant genelkurmay başkanı olarak aday gösterildiğinde bunu övgüyle onaylayan Netanyahu’nun ta kendisiydi:
“IDF'in ön saflarında 33 yıllık askerlik hizmeti sırasında kendisinin cesur bir savaşçı, mükemmel bir subay ve bir komutan olarak sorumlu, ciddi bir savaşçı olduğunu kanıtlamıştır.”
Gerçi bu atama, Gallant’ın lüks villasını bir kamu arazisinden çalarak inşa etmekte olduğunun anlaşılması üzerine çekilmek zorunda kalmıştı.
Şahin bir tip. Bunu göstermek için savunma bakanı olarak her fırsatı değerlendirdi. 8 Ağustos 2023'te Hizbullah’ın İsrail’e saldırması durumunda “Lübnan'ı Taş Devri'ne döndürmekten çekinmeyeceklerini” dem vuruyordu mesela. Hamas’ın 7 Ekim hücumundan 2 gün sonra, Gazze’nin kuşatılması emrini veren de Gallant’tan başkası değildi.
“Gazze'de, elektrik, yiyecek, su, yakıt olmayacak!", "İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz!” naraları ona aitti. 13 Ekim'de ise şöyle diyordu: “Gazze eski haline dönmeyecek. Hamas yok olacak. Hepsini ortadan kaldıracağız!”
“Şimdi ne yapacağız?”
Gelgelelim şahinler birbirine girmiş vaziyette. Savunma Bakanı Yoav Gallant, kara kuvvetleri aylar önce “Hamas’tan temizlenmiş” Gazze’nin kuzeyine dönmüşken Başbakan Netanyahu’dan “net bir strateji talebinde” bulundu. Yani “Şimdi ne yapacağız?” sorusuna net bir cevap vermesini istedi. Çünkü burada uzun vadeli bir askeri yönetimin ne manaya geldiğini Netanyahu’dan daha iyi biliyor.
Peki ne öneriyordu Gallant? “Hamas'ın Gazze'deki yönetim kapasitesini ortadan kaldırmalıyız. Bu hedefin anahtarı askeri harekat ve Gazze'de bir yönetim alternatifi oluşturmaktır.” Alternatif dediği aşikar ki Filistin içinden bir alternatifti; “düşman olmayan bir Filistin yönetimi alternatifi”. Ne var ki Netanyahu bu plana sıcak bakmadı ve şimdiye dek bu yönde ciddi bir adım atmadı.
Nitekim Gallant’ın açıklamasından sadece 1 saat sonra, sosyal medyada yayımladığı bir videoyla Batı Şeria’daki halihazırdaki Filistin Yönetimi’ni “düşman bir varlık” olarak tanımlayarak manevra alanını kesinkes daralttı. Bununla da kalmayıp emekli generali 8 aydır süren savaşta Hamas’ı yok edemediği için “bahaneler üretmek”le itham etti.
Askeri uyumu zedelemekle suçladı
Şu var ki Netanyahu’ya kalsa Gallant’ı ta mart ayında kabinesinden atacaktı. O günlerde Savunma Bakanı, yaptığı bazı revizyonlarla başbakanı askeri uyumu zedelemekle suçlamış ve bu ülkede bomba etkisi yaratmıştı. Gallant kovulacağını anlamıştı fakat imdadına, çoğalan sokak gösterileri yetişmişti. Bilahare de Gallant’ın uyarısında haklı olduğu ordunun Gazze’de yaşadığı körelme ile doğrulanmıştı.
Çarşamba günkü çıkışı yapmasa da Gallant topun ağzındaydı çünkü bir önceki Pazar günü üst düzey komutanları toplayarak operasyonun geleceği hakkında bir karar çıkartmayı denemiş ve bunu Netanyahu olmaksızın yapmaya çalışmıştı. İş Gallant’la kalsa iyiydi. Üç kişilik savaş kabinesinin diğer ismi Benny Gantz da çıkıp Gallant’ın "gerçeği söylediğini" beyan edince işin rengi iyice koyulaştı.
İstifa tehdidinde bulundu
Gantz daha da açık konuşarak altı maddelik bir hedef listesi sundu. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için de 8 Haziran’a kadar Netanyahu’ya süre tanıdı ve aksi halde ulusal birlik hükümetinden istifa tehdidinde bulundu. Taleplerinin özünü Gallant’ınki gibi Gazze’de bir askeri idarenin kurulmaması hususu teşkil ediyor. Ayrıca, Filistin Yönetimi’ne devredilmeyecek olsa da bir Avrupa-Arap koalisyonuna bırakılması gerektiğini savunuyor.
Bu talep başlı başına ciddi bir kriz sebebiyken Suudi Arabistan’la normalleşmenin devamı ve askerlikten muaf sayılan ultra-ortodoks Yahudilerin de askere alınması talepleri krizi daha da ağırlaştırıyor. Çünkü Suudi Arabistan’la normalleşme güdük de olsa bir Filistin Devleti realitesini tanımayı gerektiriyor. Ultra-ortodoksların askere alınmasını kabul ise Netanyahu’nun mevcut koalisyonunu kendi eliyle dağıtması manasına geliyor.
Gantz ise kararlı. “Ülkeyi uçuruma sürükleyen bağnazların yolunu seçerseniz, hükümeti terk etmek zorunda kalacağız. Halka yöneleceğiz ve halkın güvenini kazanacak bir hükümet kuracağız” diyor. Bu bir ihtilaftan öte kıyasıya bir siyasi rekabet dilini de içeriyor ve Gantz sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Başbakan Netanyahu, bu gece gözlerinizin içine bakıp size şunu söylüyorum: seçim sizin elinizde! On yıl önceki Netanyahu doğru olanı yapardı. Bugün doğru ve vatansever olanı yapmaya istekli misiniz? Eğer ulusal meseleleri şahsi hedeflerin önüne koyarsanız mücadelede bizi ortağınız olarak göreceksiniz. Fakat eğer fanatiklerin yolunu seçerseniz ve bütün ülkeyi uçurumun kenarına sürüklerseniz, hükümetten çekilmek zorunda kalacağız. İsrail halkı sizi izliyor.”
Hatırlamak gerekiyor ki Gantz, 7 Ekim öncesinde muhalefetin lideriydi ve hücumun ardından acil savaş kabinesine dahil olmuştu. Dolayısıyla Netanyahu’nun en ciddi rakibi olarak bir yandan onunla omuz omuza Hamas’a karşı savaşırken, bir yandan da er geç gerçekleşecek seçimde ondan önce ipi göğüslemek için dirsek çakmaya çalışmasında anlaşılmaz bir şey yoktu. Günahını da almayalım, itiraz gerekçeleri hiç de keyfî değil, eski bir askerin gerçekçi endişelerine dayanıyor.
Şöyle ki Netanyahu’nun ümit ve vaat ettiği “topyekûn bir zafer” sonrası askeri bir rejim bölgede asayişi sağlayacak olsa bile eninde sonunda Hamas yeniden zuhur edecek veya yeni bir direniş gücü karşılarına dikilecektir. İşgal kelimesinden özenle imtina ettiği yöntemle asayiş sağlanacak olsa dahi bunun İsrail maliyesine maliyeti 20 milyon şekel, yani 5,5 milyar doları bulacaktır. Öte yandan, buradaki üslerde asker bulundurabilmenin alternatif maliyeti ise Lübnan sınırında Hizbullah’ı başıboş bırakacak şekilde asker çekmek olacaktır. 50 bin asker, gerilla savaşının yeni modellerini deneyecek Hamas için geniş bir hedef yelpazesi işlevi görecektir.
“Benny Gantz küçük bir lider”
Hangi askeri veya akli izahlara dayanırsa dayansın Gantz’ın itirazları Netanyahu cenahında en sert biçimde karşılık buldu. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir onu hükümeti yıkmaya uğraşan “ikiyüzlü ve yalancı” olarak niteledi. Diğer ifadeler de iplerin koptuğunun nişanesiydi:
“Benny Gantz küçük bir lider. Hükümete katıldığı ilk andan itibaren esas olarak hükümeti dağıtma girişimlerinde bulundu. Başbakanın pozisyonuna karşı görüşmeler için Washington'a yaptığı geziler sabotaj operasyonlarının sadece küçük bir parçasıydı. Mahmud Abbas'ı evinde ağırlayan, Gazze Şeridi'nden işçi getiren, Lübnan'la gaz sevkiyatı anlaşmasını yürüten, Batı Şeria'daki kontrol noktalarını kaldıran ve Golani Tugayı askerlerini (Filistinlileri düşündüğü için) tehlikeye atan adam güvenlik alternatifleri sunabilecek son kişidir.”
Netanyahu ise Gantz'ın şartlarının “İsrail için yenilgi, rehinelerin çoğunu terk etmek, Hamas'ı olduğu gibi bırakmak ve bir Filistin devleti kurmak” manasına geleceğini söyledi. “Gantz, Hamas yerine başbakana ültimatom vermeyi seçti” diyerek de ihanet imasında bulundu.
Ne var ki Gallant gibi Gantz da tecrübeli bir generaldi ve eski genelkurmay başkanıydı. Gallant’ın villasına kurban giden adaylığının yerine 2011’de seçilerek 20’nci genelkurmay başkanı olan kişiydi. Üstelik Netanyahu kendisini “mükemmel bir subay ve deneyimli bir komutan olduğunu ve başarılı bir ordu komutanı olmak için gereken tüm niteliklerle, zengin operasyonel ve de lojistik deneyime sahip” biri olarak tavsif etmişti. Bu eski paraşütçü, Güney Lübnan’da kontr-gerilla operasyonları yönetmiş, 1991’de 36 saat boyunca 14 bin Etiyopyalı Yahudi’nin kurtarıldığı Solomon Operasyonu’na komuta etmişti.
Gantz, sansasyonel çıkışıyla manşetlerde gövde gösterisi yapmış olsa da 8 Haziran’da ültimatomunun hakkını vermezse boyunun ölçüsünü alabilir. Her halükarda Netanyahu hükümeti temellerinde hissettiği sarsıntının üstesinden kolay kolay gelemeyecek. Bibi, Hamas’ı yenmeye odaklandığını söylüyor olsa da şu an kızışan liderlik yarışını görmezden gelemez. Gantz’ı kaybederse Netanyahu “aşırı dinci ve milliyetçiler” karşısında daha bir zayıf ve yalnız kalacak, daha fazla bağımlı hale gelecektir.
Gantz, 7 Ekim fiyaskosundan sorumlu olmamakla bile ciddi bir avantaja malik olsa da savaşın gidişatının kendi itibarını da zedelemesinden endişe ediyor. Her ne kadar Netanyahu’ya karşı İsrail sağının makbul bir yüzü olarak ABD ve muhalifler tarafından aklı başında bir alternatif gibi gözükse de 120 sandalyeli Knesset’te çoğunluğu sağlama imkanına en azından şimdilik sahip bulunmuyor. Likud içinde de ciddi bir çatlak oluşmadığı sürece Netanyahu koltuğunu yasama yılının sonuna (Temmuz sonuna dek) korumaya devam edecek gibi. Gel gör ki anketlere bakılacak olursa Gantz, onu ilk seçimde alaşağı edecek ve siyasi kariyeri yolsuzluk kovuşturması sebebiyle sona erecek.
Anlaşılan o ki Netanyahu, Hamas’a karşı bir ihtimal galip gelebilir fakat kendi ülkesinde galip gelmesi daha düşük bir ihtimal.