ABD Gerçekten Suriye’den Çekilirse Ne Olur?

Araştırmacı Ömer Özkizilcik, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'den çekileceği yönündeki iddiaları ve çekilmesi halinde bunun etkilerinin neler olacağını Fokus+ için kaleme aldı.
Ömer Özkizilcik
ABD Gerçekten Suriye’den Çekilirse Ne Olur Ömer Özekizilcik
9 Şubat 2024

Bilindiği üzere 10 Ocak tarihinde Irak Başbakanı Sudani yaptığı açıklamayla ABD’nin Irak’ı terk etmesini ve Amerikan askerlerin en kısa sürede ülkeden çıkmasını talep etmiştir. Yapılan bu açıklamadan birkaç gün sonra basına sızan bir habere göre, ABD’de kurumlararası düzenlenen toplantıda ABD’nin Suriye’den çekilmesi için bir plan hazırlanmış ve bu plan gereğince, YPG ile Esed rejimi arasında bir anlaşma sağlanıp, Amerikan askerleri Suriye’den çekilmesi öngörülmüş. Her ne kadar ABD’deki yetkili merciiler bu planlamayı reddetse de, Washington’da uzun süredir Suriye’den çıkışın tartışıldığı bilinmektedir. Ayrıca ABD’nin Irak’taki varlığı olmadan, Suriye’deki askeri varlığını sürdürmesi mümkün değildir. ABD’nin Suriye’ye doğru olan tek lojistik hattı Erbil üzerinden geçmektedir. Son olarak, gelecek Amerikan seçimlerinde anketlere göre önde olan Donald Trump kazanırsa, ABD’nin Suriye’den çıkması daha da olası olacaktır. Peki, ABD bugün veya yarın gerçekten Suriye’den çekilirse Suriye’de nasıl bir tablo ile karşı karşıya olacağız? 

Yüzeysel bir bakış açışıyla ABD’nin Suriye’den çekilmesi, Türkiye açısından olumlu değerlendirilebilir. Ancak gerçek durum farklı. Türkiye açısından ABD’nin Suriye’den çekilmesinden daha önemli olan, ABD’nin Suriye’den nasıl çekileceğidir. ABD’nin bu süreci nasıl yöneteceğine bağlı olarak, ABD’nin Suriye’den çekilmesi Türkiye için çok büyük riskler de oluşturabilir. Türkiye’nin bu konuda zaten önemli bir tecrübesi var.  

Örneğin 2019 yılında ABD Başkanı Donald Trump Suriye’den geri çekilme kararı aldığında, Menbiç bölgesine yönelik hazırlık içerisinde olan TSK ve Suriye Milli Ordusu (SMO) şehre yönelik harekat başlatmıştı ki, Amerikan CENTCOM güçleri Menbiç’i Ruslara teslim etti ve tüm Amerikan üslerini Ruslara devretti. Eş zamanlı olarak YPG ile Esed rejimi arasında bir anlaşmaya varıldı ve rejim YPG’yi Türkiye’ye karşı koruma sözü verdi. Bu anlaşma gereğince Menbiç’e giren Rus ordusu Esed rejim güçleriyle beraber Fırat’ın doğusuna girdi. Bu süreç o kadar hızlıydı ki, bölgeden geri çekilen Amerikan askeri konvoyları, bölgeye gelen Rus askerleri ile karşılaştılar. 

2019’ta düzenlediğimiz Barış Pınarı Harekatı’ndan önce Fırat’ın doğusundaki YPG sadece ABD tarafından korunurken, 2019’tan beri YPG Rusya, ABD ve Esed rejimi tarafından korunmaktadır. Hatta ABD 2021 yılında Fırat’ın doğusundaki hava sahasını da Rusya’ya açmış ve böylelikle hava sahasında da Türkiye karşısında Rus-Amerikan ortak kullanımlı hava sahası oluşmuştur. YPG’yi korumak için kurulan bu iş birliğinin belki de en görünür anı, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında Suriye’de beraber fotoğraf çekilen Rus ve Amerikan askerleri olmuştur.  

ABD'nin Suriye'den çekilmesinin bölgesel etkileri 

Rusya’nın Suriye’deki etki alanının genişlemesinin ardından 2020 yılında Rusya, İran ve Esed rejimi İdlib’i ele geçirmeye çalışmış ve Türkiye’ye yönelik ilk etapta 2 milyon ve toplamında 5 milyon kişilik yeni bir göç hareketi tehlikesi oluşmuştur. 27 Şubat 2020 tarihinde 34 Türk askerin İdlib’te şehit olmasının akabinde Bahar Kalkanı Harekatı icra edilmiş ve Suriye’de yeni bir askeri denge oluşmuştur. O günden bu yana Suriye’de hiçbir taraf kara harekatı düzenleyememiştir. Türkiye-Rusya ve İran-ABD arasında üçlü bir güç dengesi oluşmuştur. 

Bunu neden uzun uzun anlattım? Çünkü ABD’nin Suriye’den geri çekilmesi bu güç dengesini bozacaktır. ABD’nin Suriye’den çıkmasıyla birlikte üçlü güç dengesi ikili bir yapıya dönüşecektir. ABD’nin Suriye’den nasıl çıkacağı ise bu güç dengesinin Türkiye lehine mi yoksa Rusya ve İran lehine mi değişeceğine karar verecektir.  

ABD'nin Suriye'den ayrılma planları ve Türkiye'nin stratejik durumu 

Birinci senaryo, ABD’nin Türkiye ile koordineli bir süreç yönetmesidir ve akabinde Suriye’den çıkmasıdır. Bu senaryonun nasıl işleyebileceğine dair ABD’nin en önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Hudson Enstitüsü’nde kapsamlı bir yol haritam yayınlandı. Eğer ABD bu veya bu yol haritasına benzer bir süreç yürütürse, YPG terör örgütü tasfiye edilecek, SMO ile YPG’li olmayan Suriye Demokratik Güçleri unsurları, Arap aşiret güçleri ve Suriyeli Kürtlerden oluşan Roj Peşmergeleri bir araya getirilecektir. Daha sonra ABD bölgeden çıkabilecektir. Benim ortaya koyduğum senaryoya benzer ve daha farklı senaryolar da bulunmaktadır ama hepsinin temelinde Türkiye, Rusya ve İran karşısında güçlenerek çıkacaktır.  

Ancak basına sızan haberlere göre Amerikan yetkililer bu minvalde düşünmüyorlar. ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’un da ortaya koyduğu gibi, ABD’deki mevcut yaklaşım YPG ile Esed rejimi arasında bir anlaşma sağlayıp, ondan sonra ABD’nin Suriye’den çıkması üzerinedir. Bu ikinci senaryo gerçekleşirse, Suriye’deki güç dengesi Türkiye aleyhine değişecektir. YPG artık Şam tarafından resmi olarak tanınan ve belki de anayasal bir güvence altına alınan bir yapıya dönüşecektir. ABD’nin bölgeden çıkması akabinde Rusya ve İran Amerikan etki alanına girecektir. Ancak Rusya’nın Ukrayna işgaliyle meşgul olduğu düşünülürse, ABD’nin Suriye’den çekilmesi, Suriye’nin İran’a devredilmesiyle eş anlamlı olacaktır. Böyle bir olasılık karşısında ABD’nin İsrail’e rağmen nasıl Suriye’den geri çekileceği ise ayrı bir soru işaretidir. 

Nitekim sahadaki askeri mevcudiyete bakılacak olursa, ABD’nin güneyden kuzeye doğru geri çekilmekten başka imkanı bulunmamaktadır. ABD’nin güneydeki Deyrizor bölgesinden çekildiği bir süreçte de askeri olarak oluşan boşluğu doldurmaya en hazır aktör İran olacaktır. Deyrizor’un ortasından geçen Fırat nehrinin batısında binlerce İran destekli Şii milis bulunmaktadır.  

Bu ikinci senaryoda, Suriye sahasındaki üçlü yapılanma artık ikili bir yapıya dönüşecektir. Bir yanda Türkiye ve onun müttefiki olan Suriye muhalefeti, diğer yanda da Rusya, İran, Esed rejimi ve YPG ittifakı olacaktır. Bu ittifakın birincil önceliği – kendi aralarında olası güç mücadelesinden de önce – Türkiye’yi Suriye’den çıkartmak ve Suriye muhalefetini yok etmek olacaktır. Bu hedef doğrultusunda da ilk hedef alacakları bölgenin İdlib olması beklenmelidir. İdlib bölgesi hem askeri hem de diplomatik anlamda bu ittifakın birincil hedefi olması öngörülebilir.  

Askeri olarak İdlib bölgesi tamamen Rus S-400 hava savunma sistemlerin kapsamındadır. İdlib’in etrafında binlerce İran destekli Şii milis hazır beklemektedir. Diplomatik olarak ise İdlib bölgesinde BM Güvenlik Konseyi kararınca terör örgütü olarak tanımlanan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) bulunmaktadır. HTŞ’ye karşı askeri olarak harekete geçildiğinde, Türkiye’yi Suriye’den çıkartma girişimleri ‘terörle mücadele’ bahanesiyle yürütülebilecektir. İdlib’te olası bir askeri başarı sonrasında gözler Afrin ve diğer güvenli bölgelere çevrilecektir. Bölgede yaşayan 5 milyon Suriyeliyi Türkiye’ye itmeyi, Suriye muhalefetini yok etmeyi ve Suriye’de siyasi süreci tamamen tasfiye etmeyi amaçlayacak olan bu strateji karşısında tek bir engel bulunacaktır: Türk Silahlı Kuvvetleri. 

Kısaca, ABD’nin Suriye’den çekilip çekilmeyeceği ayrı bir tartışma konusu, fakat çekileceğini varsayarsak, ABD’nin Suriye’den çekilmesinden daha önemli olan nasıl Suriye’den çıkacağıdır. ABD’nin geri çekilme süreci, YPG’nin Suriye’de meşrulaşması ve anayasal güvence altına alınması, Türkiye karşısında Rusya, İran, Esed rejimi ve YPG ittifakın oluşması ile de sonuçlanabilir. Bunun yanında DEAŞ’ın yeniden palazlanması gibi farklı risklere de hiç girmedim. Ancak eğer ABD beklentilerin aksine Türkiye ile koordineli bir süreç yürütürse, o zaman Türkiye için çok önemli kazanımlar da elde edilebilir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.