Gazze'ye Bakarken Ürdün Elden Gidiyor
Gazze savaşı Ürdün'ü tehlikeli bir duruma soktu. Krallık, 1994'ten bu yana komşusu İsrail ile sulh içinde olmasının yanı sıra Washington ile de yakın ilişkilerini sürdürüyor ve Haşimi Krallığı, Kudüs'teki İslami kutsal mekanların ve nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ının yönetiminde “nüfuz edici” bir rol oynuyor.
Ekim ayında savaşın başlamasından bu yana protestolar Ürdün'ün her yerine yayıldı. Krallık gösterileri idare edebilecek kapasitede gibi görünse de İran'ın Ürdün'e odaklanması endişe verici. Tahran, Ürdün'ü zayıf görüyor ve krallığı istikrarsızlaştırmak için savaştan yararlanmaya çalışıyor.
İran'ın 13 Nisan İsrail saldırısına giden süreçte Tahran, Ürdün'ü müdahaleye karşı uyardı. Fars Haber Ajansı, İran'ın "Ürdün'ün hareketlerini izlediğini" ve krallığın müdahale etmesi halinde "bir sonraki hedefin kendileri olacağını " bildirdi.
İran saldırının ardından, İran'a ait insansız hava araçlarının düşürülmesi ve İsrail uçaklarının ve füzesavar sistemlerinin krallık toprakları üzerinde muharebe operasyonlarına girişmesine izin verilmesindeki rolü nedeniyle Ürdün'e karşı bir medya savaşı düzenledi.
Tahran ayrıca Amman'ın saldırıyı engellemek için ABD Koalisyon Gücü Operasyonlar Komuta Merkezi’ne ev sahipliği yaptığını iddia ediyor.
Ürdün ise İran'ın eleştirilerine İsrail ile ilişkisinin önemini küçümseyerek yanıt veriyor ve bunun yerine konuyu bir egemenlik sorunu olarak çerçeveliyor. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, "Atılan füzeler Ürdün'ün hava sahası üzerinden geçiyor. Çünkü Ürdün için tehdit oluşturuyor ve biz bu tehdidi sona erdirmek için yapmamız gerekeni yaptık.” şeklinde açıklama yaptı.
Ürdün, Hamas'a öfkeli
İran destekli milisler, Gazze savaşının başından beri dudaklarında Filistin sloganlarıyla Gazze'den ve Filistin'den çok uzak coğrafyaları, ülkeleri hedef alıyorlar. Yemen'de Husi milisleri, Gazze'nin kurtuluşunun güneyden, Suudi Arabistan sınırından başlayacağını dillendiriyor. Oysa Gazze, Akdeniz kıyısında.
İran'a bağlı Iraklı milisler, Gazze'yi desteklemek adına Ürdün'ü sert sözlerle hedef almaya çalışıyor. Haşdi Şabi güçlerinin organizasyonuyla yüzlercesi aylar önce Irak ile Ürdün arasındaki Trebil Sınır Kapısı’nda toplandı. Petrol taşıyan tankerlerin Irak'tan Ürdün'e geçişini engellediler ve bahaneleri de Filistin'i desteklemek ve ‘ihmalkar’ Arapları cezalandırmaktı.
Bereketli Hilal bölgesinde veya Maşrık’ta (Levant) Suriye, Lübnan, Gazze, Irak hepsi farklı seviyelerde İran yörüngesinde dolaştığından İran'ın etkisi dışında kalan tek Arap ülkesi olan Ürdün'e karşı İran'ın emelleri var.
Mart ayındaki Dünya Kadınlar Günü'nde Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, Katar'dan çevrim içi bir konuşma yaparak milyonlarca Ürdünlüyü protesto etmek ve Hamas'a destek göstermek için sokaklara çıkmaya çağırdı. Aynı gün, Gazze'deki El-Kassam Tugayları lideri Muhammed el-Deif, İsrail sınırlarında yaşayan Arapları (yani Ürdünlüleri) Yahudi devletine karşı mücadeleye katılmaya çağıran bir video kaydı yayınladı.
24 Nisan'da, artık krallıkta da meşhur bir kahraman olan El-Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde, Gazze savaşının 200. günü münasebetiyle bir konuşma yaptı. Ebu Ubeyde konuşmasında Ürdünlüleri İsrail'e karşı "eylemlerini artırmaya" ve "seslerini yükseltmeye" çağırdı. Kısa süre sonra büyük bir kalabalık Amman'daki İsrail büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yapmak için toplandı.
Ürdün, Hamas'ın kışkırtmasını ciddiye alıyor. Amman, Hamas yönetiminin Katar'dan ayrılmak zorunda kalması halinde Ürdün'e taşınma önerisini derhal reddetti. Krallık, Hamas'ı Ekim 1999'da hareketin bugünkü dünya standartlarında bir harekete dönüşmesinden çok önce sınır dışı etmişti. 7 Ekim saldırılarının ardından Ürdün, Hamas'ı giderek İran destekli bir tehdit olarak görmeye başladı.
2004 yılında, ABD'nin Irak'ı işgalinden kısa bir süre sonra Ürdün Kralı II. Abdullah, ileri görüşlü bir şekilde İran'ın egemen olduğu bir “Şii hilali” öngördü. 20 yıl sonra, Tahran ve vekilleri tarafından kontrol edilen bu hilal, krallığa saldırıyor.
Yaşananlar İran teokratik rejiminin kendisini Ürdün'e yerleştirmeye çalışması ve istikrarını baltalamaya çalışması için daha önce mevcut olmayan fırsatlar sunuyor.
Şu ana kadar Ürdün güvenlik güçleri gösterileri yönetme, gerektiğinde göz yaşartıcı gaz ve cop kullanma ve kalabalığı kontrol etme ve dağıtma konusunda daha şiddetli ve provokatif yöntemlerden kaçınma konusundaki ustalığını kanıtladı. Ancak Ürdün'ün ölçülü yaklaşımına rağmen, protestoların süregelen doğası ve halkın büyük kısmının Gazze'deki Filistinlilerin acılarına duyduğu derin sempati, krallığa hataya pek yer bırakmıyor.
Ürdün'ün eski İran büyükelçisi ve eski bakan Bessam el-Amuş, Ürdün’ün İran'ın farklı isimler ve faaliyetler altında girdiği dört Arap ülkesinden (Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan) ders almasını ve bu dersi iyi anlaması gerektiğini söylemişti. Ancak İran'ın Ürdün'ün işlerine müdahalesi ve kamuoyu önünde eleştirisi, hakaretin ötesine geçiyor.
Lübnan Hizbullah'ı, Suudi Arabistan ve BAE ile birlikte Ürdün'ü, İran'ın İsrail'e yönelik saldırısına karşı çıktığı için eleştiriyor. Irak'taki İran destekli Haşd-i Şabi milislerine bağlı Hizbullah Tugayları milisleri de Ürdün'ü tehdit ediyor. Nisan ayı başında Hizbullah Ketibesi Ürdün'deki 12 bin savaşçıyı İsrail'e karşı konuşlandırılmak üzere tanksavar füzeleri ve taktik füzeler de dahil olmak üzere silahlarla donatmaya hazırlandığını duyurdu.
Bu tehditler Ürdün için bir sıkıntı kaynağı ancak diğer İran destekli milislerin faaliyetleri daha doğrudan bir etki yaratıyor. Örneğin, Bab el-Mendeb Boğazı'nın kapatılması ve Kızıldeniz'deki ticari nakliyenin İran'ın Yemen'deki vekilleri Husiler tarafından kesintiye uğratılması, Ürdün'ün tek limanı Akabe üzerinde öldürücü bir etkiye sahip.
Akabe'ye nakliye trafiği 2024'ün ilk aylarında 2023'e göre yaklaşık yüzde 23 azaldı. Şubat ayında toplam ihracat da bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 36 azaldı ve Akabe limanından elde edilen gelirler de ciddi düşüş yaşadı.
Batı Şeria'ya uzanan silah yolu
İran'ın Filistinlilere yönelik silahlarının çoğu Batı Şeria'ya, özellikle de "Hamas"la ittifak halindeki "İslami Cihad" hareketine gidiyor. Kaçakçılık ağları genişletilerek, Suriye'de Esad rejimi ile İran'ın müttefiki Lübnan Hizbullahı'ndan yardım alınıyor. İran son zamanlarda Batı Şeria'ya odaklandığı ve başta İslami Cihad olmak üzere oradaki grupları silahlandırmaya çalıştığı için silah akışı özellikle geçen yıl arttı. Bu anlattıklarım İsrail'in 7 Ekim'deki (El-Kassam saldırısı sırasındaki) güvenlik başarısızlığının bir kısmını açıklıyor çünkü İsrail, Gazze'ye değil Batı Şeria'ya odaklanıyordu.
İran'ın müttefiki Esad'ın kontrol ettiği ve Batı Şeria ile de sınırı olan Suriye'yle uzun bir sınırı bulunan Ürdün, topraklarından geçen bu sevkiyatlara sıklıkla uyuşturucular, özellikle de Lübnan ve Şam'ın bazı bölgelerinde üretilen ve Esad'ın kardeşi Mahir Esad liderliğindeki Suriye ordusunun "Dördüncü Tümeni" ile ittifak içinde kaçakçılar tarafından taşınan Captagon hapları eşlik ediyor. Değerinin yaklaşık 5-7 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.
Suriye'nin güneyindeki yerel suç çeteleri ve İranlı destekli milisler, Lübnan'ın Bekaa Vadisi'ndeki Hizbullah'ın işlettiği laboratuvarlardan veya Şam dışındaki üretim tesislerinden uyuşturucu topluyor ve bunları, bazıları Dürzilerin çoğunlukta olduğu bölgenin eteklerinde bulunan depolara naklediyor.
Gazze Savaşı'nın başlamasından iki ay sonra duruma kayıtsız kalamayan Ürdün Hava Kuvvetleri Suriye'deki Captagon fabrikasını bombaladı. 7 Ekim saldırısı olmasaydı Ürdün'ün (Türkiye'yi örnek alarak) Suriye'de bir güvenli bölge oluşturmak için düzenleyeceği sınır ötesi harekatı konuşuyor olacaktık.
Durumu daha da kötüleştiren şey, Suriye'den Ürdün'e yapılan bu kaçakçılığın, hafif silahların yanı sıra tanksavar silahları, roketatarlar, patlayıcılar ve anti-personel mayınlar da dahil olmak üzere silahların geçişine giderek daha fazla odaklanması.
Bu silahların bir kısmı Ürdün'de kalacak olsa da bunların büyük çoğunluğu krallıktan geçerek Batı Şeria'ya gidiyor. Tahran da İsrail'in güvenliğini baltalama umuduyla burayı silahla doldurmaya çalışıyor.
7 Ekim'de İsrail'e yönelik başlayan savaşın hemen ardından El-Kassam ve Kudüs Gücü liderleri, Batı Şeria'da veya İsrail'in Ürdün'le olan uzun sınırında ciddi sempati saldırılarının olmayışından dolayı hüsrana uğradılar. Aslında Hamas'ın savaşın ilk günlerinde gerçekleşmemiş hedeflerinden biri, bazı "seçkin" birimlerinin kamyonet ve motosikletlerden oluşan bir konvoyu Gazze'den kilometrelerce uzakta Hamas'ın geleneksel kalesi olan Batı Şeria'daki El Halil'e götürmesiydi.
Bu tehditlerin hâlâ gerçekleşebileceğini fark eden Amman, Ürdün Nehri boyunca askeri konuşlandırmasını ilave 2 bin askerle güçlendirdi. Bugün sınırda İsrail ordusundan daha fazla asker var.
Ürdün, İran'ın Meşrik’de henüz hakimiyet kuramadığı, nüfuz edemediği tek coğrafyadır (Meşrik (Maşrık) Akdeniz ile İran arasındaki Arap devletlerini kapsayan Orta Doğu'daki bölgeye verilen isimdir).
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.