IŞİD’in Kafkasya’da Küllerinden Dirilişi 

Araştırmacı Bülent Tokgöz, Rusya’nın güneyindeki Dağıstan eyaletinde, iki şehirde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen karmaşık ve koordineli saldırıları ve bu saldırıların yankılarını Fokus+ için inceledi.

Bülent Tokgöz
IŞİD’in Kafkasya’da Küllerinden Dirilişi 
26 Haziran 2024

Geçtiğimiz pazar günü Rusya’nın en güneyindeki Dağıstan eyaletinin iki şehrinde eş zamanlı gerçekleşen saldırılar dikkatleri yeniden Kafkaslara çekti. Başkent Derbent’te ve ona 125 kilometre uzaklıktaki Mahaçkale’de gerçekleşen “karmaşık ve koordineli” eylem, iki Ortodoks kilisesini, iki sinagogu ve bir polis karakolunu hedef aldı.   

Pazar ayinin olduğu saatlerde gerçekleştirilen saldırılar uzun namlulu silahlar ve taktik teçhizat giyinen militanlarca gerçekleştirildi. Ajanslara düşen bilgilere göre Mahaçkale’de iki saldırgan kiliseden içeri girerek ana ikonayı ateşe vermeye çalıştı ve etrafı otomatik silahlarla taradı. Gelen bilgilere göre, saldırı esnasında orada bulunan 19 kişilik cemaat, bina içinde bir yere kendini kilitleyerek sağ kurtulmayı başardı. Kapıdaki güvenlik görevlisi ise onlar kadar şanslı değildi. Derbent’teki kilisenin rahibi de öyle. Ayrıca, militanların 66 yaşındaki Peder Nikolay’ın boğazını kestikleri söyleniyor.  

-Bağımsız kaynaklarca belirtilmese de- Mahaçkale’deki Yahudi mabedi olan sinagog silahla tarandı, Derbent’teki ise molotof kokteyliyle kundaklandı. Binanın en az bir kısmının pencerelerinden yükselen alev ve duman bulutları şehrin uzak yerlerinden bile görülebiliyordu. Cumartesi olsa, Azerbaycan’ın ve Kafkasların küçük Yahudi nüfusunun bir parçası olan cemaatten de kayıplar olabilirdi fakat Pazar günü sinagogun mahalli bekçisinden başkası kurşunların hedefi olmadı.   

Eş zamanlı saldırılarda en çok can kaybı ise Mahaçkale’deki karakol baskınında gerçekleşti. Burada en az 15 polis memuru öldürüldü. Rahip, bekçi ve sivillerle birlikte ölü sayısı 25’e ulaşmış bulunuyor. 46 yaralı hastanelerde tedavi görüyor ve bunlardan 7’sinin durumunun ağır olduğu söyleniyor.    

Öte yandan, Terörle Mücadele Komitesi 5 silahlı militanın “ortadan kaldırıldığını” duyurdu. Vali ise “6 haydudun tasfiye edildiğini” açıkladı. Saldırılara kaç militanın katıldığı netleştirilemedi fakat en az iki tanesinin çatışma sonrası sıkıştırıldıkları sokakta vurulduğu video kayıtlarında net biçimde görülebiliyordu.   

Olağan şüpheli Ukrayna ve NATO  

Vali Sergei Melikov, "Bir kısmı kuşkusuz yurt dışından organize edilenleri de kapsayan uyuyan hücrelerin tüm katılımcıları tespit edilinceye kadar operasyonel arama ve soruşturma tedbirleri sürdürülecektir" şeklinde bir açıklamada bulundu. İçişleri bakanlığı da militanların işbirlikçilerinin kaçmaya hazırlanıyor olma ihtimaline binaen şehirdeki tüm çıkışların bir süreliğine kapatıldığını bildirdi.  

Rusya’nın en fakir bölgelerinden olan Dağıstan’daki saldırı, akıllara doğal olarak Moskova’daki Crocus Belediye Binası’ndaki rock konserine yönelik saldırıyı getirdi. 133 kişinin öldürüldüğü saldırı IŞİD’in Horasan kolu tarafından üstlenilmişti. Fakat Rus makamları ısrarla saldırıyı Ukrayna ve NATO’yla ilişkilendirme yönünde ağız birliği etmişti. Üç ay sonra yaşanan bu saldırı için de benzer spekülasyonlar dolaşıma sokulmuş durumda fakat herhangi bir delil şu ana kadar ortaya konabilmiş değil.   

Bir diğer önemli detay ise Moskova’daki saldırıyla alakalı 4 zanlı Dağıstan’da tutuklanmıştı. Dolayısıyla aralarında bariz bir kan bağı bulunan bu iki saldırıdan biri hakkındaki yargılar diğeri için de kapsayıcı bir hükme dönüştürülme potansiyeli taşıyor. Nitekim Dağıstan Devlet Duması Milletvekili Abdulkhekim Gadzhiyev "Ukrayna ve NATO ülkelerinin özel servislerinin" saldırının arkasında olabileceğini savundu. Ona göre hadiselerin "Ukrayna ve NATO ülkelerinin istihbarat servisleriyle" bağlantılı olduğuna dair “şüphe yok”tu.  

Moskova’daki saldırıyla ilgili olarak bizzat Putin de benzer ifadeler kullanmıştı. Saldırının failleri olmasa da perde arkasındaki azmettiricilerinin Batılılar olduğundan emindi ve gerekçesi “Dinler arası uyum ve etnik gruplar arası birliğin eşsiz bir örneğini gösterdiği için Rusya'nın İslamcı köktendincilerin terör saldırılarının hedefi olamayacağı” konusunda ısrarcıydı. Ne var ki üç ay evvel IŞİD’in Moskova'daki bir sinagoga saldırma planını önlediğini duyuran Rusya’nın iç güvenlik servisi FSB’den başkası değildi.   

İslamî kimlik  

Dağıstan’daki son saldırı üzerine IŞİD’in Horasan koluna bağlı El-Azaim Media’nın Rusya birimi yeteneklerini sergiledikleri için "Kafkasyalı kardeşlerine" methiyede bulundu. Horasan kolu övgülerine rağmen üstlenmeyerek eylemin Vilayet Kavkaz’a ait olduğunu zımnen göstermiş oldu.   

Dağıstan, Müslüman nüfus ağırlıklı bir belde olarak Çeçenya’nın bağımsızlık savaşları esnasında direniş ve cihad dalgalarından birinci elde etkilenmişti fakat Çeçenya’daki mücadele ateşinin sönmesine paralel olarak orada da durum uzunca bir süredir sakindi. Ta ki 7 Ekim’e kadar. Gazze’nin ablukaya alındığı günlerde Mahaçkale’deki havalimanına inen bir İsrail uçağı geniş bir heyecan ve öfke dalgasına sebep olmuştu. Filistin bayrakları sallayarak İsrail karşıtı sloganlar atan öfkeli topluluk pist güvenliğini aşarak uçağı ablukaya almaya kalkışmıştı. Olaylarda hiçbiri İsrailli olmayan 20 kişi yaralanmış, en az 60 kişi de tutuklanmıştı.    

Biraz daha geriden alacak olursak Dağıstan, İslamî kimliğin güçlü olduğu bir yöreydi ve Sovyet döneminde dev silindirlerle ezilmesine rağmen bu kimlik 90’lı ve 2000’li yıllarda neşvünema bulmak için uygun bir iklim beklediğini göstermişti. O yıllarda bilhassa taşrada gençlerin resmî okullar yerine İslamî mekteplere yönelmesi bunun göstergelerinden biri sayılabilirdi. Çeçen cihadına duydukları sempati ve bu uğurda yıllar boyunca sınır hattının militan faaliyetlere ev sahipliği yapması ise konuyu başka bir boyuta taşımıştı.   

Çevrim içi başarı   

Suriye’de yeni bir cephenin açılması ve 2015’te Rusya’nın doğrudan askerî müdahalede bulunarak başat oyuncu hâline gelmesi, Dağıstanlı Müslüman gençlerin dikkatlerini Kuzey Kafkasya’dansa güneye çevirmelerinde başlıca etkendi. Suriye cihadına destek olmak ve orada kuruluşu ilan edilen hilafete katılmak üzere, 2011-2015 arasında tüm Kafkasya’dan ciddi bir “hicret” dalgası gerçekleşti.    

Resmî istatistikler bu rakamın 2400 civarında olduğunu söylese de gayriresmî rakamlar daha gerçekçi biçimde “Rusya Müslümanları”ndan 10 bin gencin bölgeye intikal ettiğini ifade etmektedir. İlginin Çeçenya’dan Suriye’ye kaymasında en önemli sebep, Çeçen mücahitlerin yaşadıkları bozgundan sonra kayda değer bir toparlanmayı başaramamalarıydı. Kadirov rejiminin saha hakimiyeti, cihad adına iddialı girişimlerin önünü tıkamıştı. Suriye’de ise yepyeni ve görülmemiş görkemde bir dalga yükseliyordu. 2014’te Ebubekir Bağdadî’nin çarpıcı söylemlerle ve eylemlerle otoritesini ilan eden hilafetinin cazibesi ise başlı başına bir etkendi.   

“Gerçek Müslümanlar” hilafetin davetine icabet etmekle mükellefti. Kâfir devletlerin hükmü altında yaşayamaz ve onlara hizmet edemezlerdi. “Gerçek cihad” da onların safındaydı ama bundan daha önemli bir şey daha vardı: Sonun başlangıcı oradaydı. Son orada yaşanacaktı. Son savaşın fitili ateşlenmişti. Halihazırdaki aşama, Mehdi’nin gelişi ve Mesih’in dönüşünden önceki son evreye tekabül ediyordu. Küffarla Müslümanlar arasında vuku bulacak olan son savaşın Suriye’deki Dabık’ta gerçekleşeceğine dair hadisler davetin ciddiyet ve ehemmiyetini bin kat artırıyordu. IŞİD propaganda aygıtları müthiş bir iş çıkartarak dindar gençler üstünde sarsıcı bir tesir hasıl etmesini bilmişti.  

Selefîlik zaten Çeçen cihadına katılan Arapların varlığından itibaren alışılageldik bir gerçeklikti. IŞİD’in “çevrim içi” veya yüz yüze propagandası bu kimliği iyice pekiştirdi. O dönemde Rusça çıkan İstok gibi dijital yayınlar, genç zihinlere nüfuz etmede ve devşirmede bir hayli başarılı oldu. Kazanılan her sempatizan, örgütün nüfuz alanını genişleten bir aparat manasına geliyordu.   

Emperyal hevesler   

Rusya’nın Müslümanlara yönelik baskı ve zulümleri, sempatizanların uğradıkları takibat “Hilafet topraklarına hicret”i kamçıladı. Gençler fayda-maliyet analizi yaparak, hapishanede çürümektense cihad beldesinde “izzetli bir hayatı” tercih ettiler. Kalanlar zaten nefes alamaz hâle gelmişlerdi. Rusya Federal Güvenlik Servisi art arda operasyonlar yaparak bu “hicret”i organize eden yerel şebekeleri çökertiyordu.    

Bölgede silahlı bir eylem imkânı, bu aşırı baskı ve tedbirler sebebiyle hayli kısıtlıydı. Yine de FSB 18 Şubat 2018’de Kızılyar’da 5 kişinin ölüp 5 kişinin yaralandığı silahlı saldırıyı engelleyemedi. Bir ay sonra, 18 Mart’ta başkanlık seçimleri öncesinde benzer bir terör saldırısı planını ise boşa çıkarttıklarını duyurdu.    

Görünen o ki hilafet iddiası ve zafer vaadi çökse de IŞİD küllerinden dirilmeyi tedricen beceriyor. İsrail’in kışkırtıcı saldırganlığının yaydığı öfke de bu kıvılcımları körüklüyor elbette. Tekfirci akidesi sebebiyle temelde İslam ümmetine düşman olan bir ideolojiyi hele hele Rusya topraklarında körüklemek ABD ve NATO’nun da işine geliyor olsa gerek.   

Bu tehdit üzerinden bölgedeki emperyal mevcudiyetini meşrulaştırma hevesindeki Rusya’nın pozisyonu ise ayrı bahis elbette.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.