Reisi Sonrası İran
İran Devlet Televizyonu, Tebriz'deki törende matem dolu büyük bir kalabalığın olduğunu bildirdi. Ancak, İran'ın son 45 yıllık tarihindeki diğer önemli şahsiyetlerin cenazeleriyle karşılaştırıldığında, bu cenazede gösterilen acı ile halkın acısı arasında keskin bir fark olduğu görüldü.
Cenazelerin ardından İran, cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanacak. Daha önceki seçimlerde katılım oranının ardından zarar gören rejim meşruiyetini yeniden sağlamak için İran yöneticilerinin, yüksek katılımı sağlamak amacıyla halkta coşku uyandırmak için "çalışması" gerekecek.
Ayrıca, 28 Haziran'da yapılacak seçimlerde adaylar Konsey tarafından dikkatli bir incelemeye tabi tutulacak ve bazıları katılım şartlarıyla engellenecektir. Bu da siyasetin genel istikametinin değişmesinin pek olası olmadığı anlamına geliyor.
Merhum Reisi, 85 yaşındaki dini liderin halefinin önde gelen adayı olarak görülse de Reisi'nin ismi, popülaritesinin azalması ve yıpranması nedeniyle yaklaşık altı ay önce potansiyel adaylar listesinden çıkarıldı.
Ülke meseleleri hakkında son sözün söylenmesini sağlayan pozisyonda Hamaney'in yerini kimin alacağı konusunda katı muhafazakar görüşlü kampta rekabet hızlanacaktır.
İran Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda süreç nasıl işleyecek?
İran anayasası, İran Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir nedenle iki ay süreyle yetkilerini kullanamaması durumunda, İran cumhurbaşkanlığının görevlerini geçici bir komitenin üstlenmesini öngörüyor.
131. maddeye göre başkanın ölümü, yokluğu, iki ayı aşan hastalık veya görev süresinin dolması ve yeni cumhurbaşkanının seçilmemesi halinde, cumhurbaşkanının görevlerini bir komisyon üstlenecek.
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Rehber'in onayıyla, Meclis Başkanı ve Yargı Başkanının da yer aldığı bir komiteye başkanlık ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 50 gün içinde başkanlık seçimlerini düzenlemekle yükümlü.
131. maddeye göre Dini Rehber, cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini gerektiği gibi kullanamaması halinde cumhurbaşkanının tüm yetkilerini doğrudan şahsen üstlenebilir veya yeni bir yetkili atayabilir.
İran Anayasası'nın 113. Maddesine göre ise İran Cumhurbaşkanı'nın, Dini Rehber'den sonra ülkede en yüksek yetkili olduğunu ve Rehber ile ilgili konular hariç, Anayasa'nın uygulanmasından ve yürütme organını (hükümeti) yönetmekten sorumludur.
Öte yandan İran, görevi devralmak üzere geçici bir komite kurma durumu ile tarihinde üçüncü kez karşı karşıya kalıyor.
İlki, İran devriminin ilkelerine ihanet ettiği gerekçesiyle Humeyni tarafından görevden alınan eski Cumhurbaşkanı Hasan Beni Sadr’ın görevden alınmasının ardından gerçekleşti. Beni Sadr, 1979 devriminden sonra İran'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanıydı.
İkincisi, 30 Ağustos 1981 tarihinde İran Başbakanı Muhammed Ali Recai'nin suikasta uğramasının ardından kuruldu. Komisyon, Başbakanlık binasının bombalanmasından birkaç saat sonra çalışmalarına başlamıştı.
Tahran'ın içi çürümüş
Reisi hadisesi, tüm açıklamalara, gelişmelere, soru işaretlerine rağmen, İran rejiminin ve en tepesine kadar yönetim kurumlarının aşırı kırılgan ve çürümüş olduklarını da ortaya koydu.
Çelişkili haberlerin gelmesi ve şeffaflığın olmamasıyla birlikte devlet yetkililerinin açıklamalarının İran haber ajansları tarafından yalanlanması, kazanın sebepleri, arama ve kurtarma (kurtarmama) çalışmalarının işlevsizliği, müdahale etmedeki isteksizliği İran'da rejim içinde yapısal bir kaos olduğunu ortaya koydu.
Bugünlerde dışarıya karşı belli edilmese de hem siyaset koridorlarında hem de sokakta Tahran'ın benimsediği tüm bu bölgesel ve küresel aktörlere karşıt politikaların amacı ve sonucu ne olduğu, bu politikalardan ülkede kimin yararlandığı soruları artmış olmalı. Hatta halkın boğazından kesilen paralarla Lübnan, Yemen, Irak, Suriye ve Afrika'daki desteklenen milis yapılarının, İran sokaklarındaki halkın gündelik yaşamına ne katkı sağladığı da sokaklardaki insanların gözüne batıyor.
Hamaney'in İran’ı
Hamaney'in çizdiği siyaset, Tahran'daki siyasi kurumların, askeri yapıların, Şii hiyerarşisinin, burada görev alanların birbiriyle rekabet etmesini ve çeşitli güç merkezlerinin oluşmasını sağlıyor. Bu güç merkezleri de ‘rejimin sinir merkezi’nde güç ve nüfuz savaşlarına giriyor.
Yaşanan sıkıntıları, didişmeyi rekabet olarak gören Hamaney, çoğu zaman rejimin istikrarı ve sağlığı için olumlu bir şey olarak görüyor.
En reformist olanından, en katı çizgideki muhafazakar olanına kadar İran’ın tüm eski cumhurbaşkanları, dini rehber Ali Hamaney'e sadık ve talimatlarına bağlı olarak göreve başlıyor.
Ancak, ilerleyen dönemde hepsi 'hırs döngüsü’ sürecine adım atıyor ve Hamaney'in koltuğu dahil rekabet ettiklerine karşı daha fazla nüfuz talep ediyor ve rekabete koyuluyorlar.
1990'lı yılların başlarından bu yana Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'den Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye kadar birbirini izleyen tüm cumhurbaşkanları, cumhurbaşkanlığı makamını Hamaney ile araları bozularak, küserek, darılarak terk etti.
Hepsi Humeyni'den sonra, ülkenin Dini Lideri olan Hamaney'in izinden giderek onun yerine geçme arzusunu içindeydiler.
Reisi değil, Hamaney sonrası önemli
İran'ın bir sonraki cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Tahran muhtemelen nükleer kapasiteye sahip olma yolunda ilerleyecektir.
Reisi, Ayetullah Hamaney'in 35 yıllık liderliği boyunca İran'ın liderliğin ülke içi, bölgesel ve uluslararası politikalarıyla tamamen uyumlu olan ilk cumhurbaşkanı oldu.
Reisi dönemi, İran'da yönetimin bütünleştiği ve muhafazakarların hükümet, parlamento, yargı, güvenlik ve askeriye kurumlarında gücü elinde tuttuğu ilk dönem oldu.
Ekber Rafsancani, Muhammed Hatemi ve Ruhani gibi reformist ya da ılımlı kamplardan gelen önceki cumhurbaşkanları hem dış hem de iç politikada liderlikten farklı görüşlere sahipti ve anlaşmazlıklar yaşanmıştı.
Yeni cumhurbaşkanı, Reisi’den farklı önceliklere sahip olacaktır ve eski cumhurbaşkanı kadar İsrail karşıtı, Batı ile müzakere karşıtı olmayabilir. Dolayısıyla, Orta Doğu’daki çatışmaların doğası önemli ölçüde değişebilir ve bölgede yaşanan sıkıntıların ışığında şu anda gördüğümüzden farklı İran siyaseti ortaya çıkabilir. Gelişmeler ise bunun olabileceği yönünde.
Ülkede, muhafazakarlar Hamaney sonrası İbrahim Reisi'yi; Tüccarlar ve ekonominin seçkinleri ise Hamaney'in oğlunu destekleme eğilimindeydi. Devrim Muhafızları ise her ikisini de destekliyor görünüyordu. Öte yandan, İran'da Devrim Muhafızları, iç politikaya doğrudan müdahale edip taraf olmuyor lakin her siyasetçi onların rıza ve onayını talep ediyordu.
Hem İran’ın içi manzarası, hem de bölgedeki gerginlik Hamaney’i ‘ılımlılığıyla’ bilinen eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi daha ‘dengeli’ eski yetkilileri göreve çağırmaya itiyor.
Hamaney tüm adları geçenlerin aksine muhtemelen ülkenin siyasi sahnesine sükunet getirmek ve düzeni sağlamak için Ruhani’yi tekrar işaret edebilir.
Asıl mesele, Reisi'nin yerine kimin geçeceği değil, bir sonraki dini liderin büyük olasılıkla Ali Hamaney'in oğlu olacağı mı?
Reisi'nin ölümünden sonra, esas ilgi odağı Mücteba Hamaney olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.