Suriye'de AB'nin Yeni Güvenli Bölgeler Planı

Avrupa Birliği’nin Suriye’de yeni güvenli bölgeler oluşturma planını ve sığınmacılarla ilgili geri gönderme, gönüllü dönüş politikalarının Suriyeliler nezdinde kabul edilebilirliğini gazeteci Mete Sohtaoğlu, Fokus+ için kaleme aldı. 
Mete Sohtaoğlu
Suriye'de AB'nin Yeni Güvenli Bölgeler Planı 
25 Temmuz 2024

Avrupa ve Orta Doğu'daki Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmeleri yönünde artan baskılar ışığında, Avrupa'da Çekya öncülüğünde hazırlanan, Suriye'de güvenli bölgeler kurmayı amaçlayan bir plan yapıldı.

Uluslararası kuruluşların Suriye'nin "güvensiz bir ülke" olduğunu doğrulayan tüm insan hakları raporlarına rağmen, Güney Kıbrıs ve birçok Avrupa ülkesi, (Avusturya, Çekya, Danimarka, Yunanistan, İtalya, Malta ve Polonya) savaştan kaçan mültecilerin geri dönebilmesi için Suriye'nin bazı bölgelerinde güvenli bölgeler ilan etme çabasına girdi.  

Çekya İçişleri Bakanlığı, Avrupa ve Orta Doğu'daki Suriyeli mülteciler üzerinde evlerine dönmeleri yönünde baskının arttığı bir dönemde, Avrupa ülkeleri Suriye'de güvenli bölgeler oluşturulmasını incelemek üzere Çek liderliğinde bir araştırma heyeti de oluşturdu. Bu ekibin oluşturulması ile Avrupa Birliği'nde büyük güçler ile daha küçük "oyuncular" arasında Suriye'yle nasıl başa çıkılacağı konusunda bölünmeler derinleşecek.  

AB'de güneyden, İslam'dan ve siyah deriden korkan derin Avrupa'ya doğru göçmen akışını sınırlamak için ileri savunma hattını Yunanistan, İtalya, Fransa ve İspanya oluşturuyor. İtalya, ayrıca Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki eski Avrupa kolonizasyonunu, Avrupa’ya göç getirmekten sorumlu olmakla suçluyor.  

PKK’nın Suriye yapılanması YPG'nin işgal ettiği alanlara mültecilerin gönderilmemesine rağmen "güvenli" olarak tarif edilerek, YPG'ye diplomatik bir statü kazandırılacağı gibi Suriyeli mültecilerin Şam ve Suriye kıyısındaki Lazkiye, Tartus, Humus kentlerine sınır dışı edilmesi çağrısında bulunuluyor.  

Uluslararası Af Örgütü ise yaptığı açıklamada, Suriyeli mültecileri ülkelerine geri gönderme planının yeniden başlamasıyla ilgili endişelerini dile getirerek, bir kez daha "Suriye'nin hâlâ güvensiz olduğunu" vurgulayarak, işkence, cinsel şiddet, zorla kaybetme ve keyfi muamele vakalarının belgelendiğini doğruluyor. 

Avrupa’nın göçmen stratejisi  

Avrupa, yüksek vasıflı göçmenler ile, onun ABD, Çin ve Hindistan ile rekabet etmesini ve demografik yok olma tehdidi altındaki yaşlanma olgusunu telafi etmesini istiyordu. “Yaşlı kıta” artık sadece insan tacirlerinin yararlandığı, ölüm botlarıyla gelen, kültürel olarak rahatsız edici, entegre olmaya gönülsüz ucuz iş gücüne ihtiyaç duymuyor. Avrupa, onlarca yıl önce kaynaklarını talan ettiği ülkelerin akıllarını çalarak, zarar veriyor ve göç konusunda ekonomik rekabet ahlaki değerlerin önüne geçiyor.  

 

Yerinden edilmiş Suriyelilerin varlıklarının devam etmesi nedeniyle sabrı tükenmeye başlayan bazı Avrupa Birliği ülkelerinde koruma statülerinin değişebileceğine dair endişeler de artıyor.  

Güney Kıbrıs medyası bu haziran ayının başlarında, Lefkoşa'nın mültecilerin geri gönderileceği Suriye'deki güvenli bölgeleri belirleme ve sınıflandırma çabalarının büyük siyasi, hukuki ve insani engellerle karşılaştığını ve bunun da Avrupa Birliği ve üye devletlerin Suriye rejimiyle herhangi bir düzenlemeyi gerektirdiğini, insan hakları ihlalleri devam ederken ülkede siyasi çözüme ulaşılamaması nedeniyle uygulanamaz ve uygulanabilirliğine dair şüpheleri yazdı. 

Güney Kıbrıs, AB'nin Levant'a en yakın ülkesi olması ve son dönemde Suriye'den gelen göçmen sayısında artış yaşanması nedeniyle özellikle Suriye'den gelen göçmenlerden endişe duyuyor. 

Güney Asya, Bangladeş ve Afganistan'dan gelen yeni göçlerin yanı sıra Sudan, Doğu Afrika ve Sahel ülkelerindeki savaş nedeniyle yerinden edilen insan sayısının ikiye katlanması olası. Zira hepsi Akdeniz'i Avrupa'ya çıkış yolu olarak görüyor.

Güvenli bölgeler 

Kıbrıs rakamlarına göre, Kıbrıs'a gelen mülteciler arasında Suriyelilerin oranı 2022'nin ilk dört ayında yüzde 14'ten ertesi yıl yüzde 30'a, bu yılın aynı döneminde ise yüzde 83'e yükseldi. 

Buna paralel olarak, adanın kuzeyindeki Türk kontrolündeki bölgede daha sıkı göç kontrolleri uygulanması nedeniyle tüm uyruklardan gelen göçmenlerin toplam sayısında azalma yaşandı.  

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) çıkış noktalarına ilişkin bir rakam bulunmadığını ancak Suriyelilerin Suriye'den ve komşu ülkeler Lübnan'dan geldiğine inanıldığını söylüyor. Çoğunluğu, AB'de kişi başına en fazla uluslararası koruma başvurusunda bulunan kişinin bulunduğu Kıbrıs'ta kalıyor. Adanın GKRY kontrolündeki bölgesinde yaklaşık 30 bin Suriyeli bulunuyor. 

 

Prag ve Lefkoşa öncülüğündeki plan/misyon, söz konusu bölgelerde yaşayan insanların ikincil koruma sağlayamamaları durumunda gönüllü olarak evlerine dönmelerini sağlayacak güvenli bölgeler oluşturma çabasıyla yakından bağlantılı.   

Suriye'nin hiçbir yeri güvenli ve onurlu mülteci dönüşleri için uygun değil. Genel güvensizlik tüm kontrol bölgelerinde devam ediyor.  

Gerçekten gönüllü bir dönüş de olamaz. Suriyeliler şu anda riskler hakkında bilinçli kararlar alma araçlarından yoksun, çünkü güvenli dönüşe ilişkin şeffaf bir izleme mekanizması yok.  

Ülkeler, bir kimsenin zarar görme ihtimali varsa, onu ülkesine geri göndermeye zorlamamak anlamına gelen geri göndermeme ilkesine saygı göstermekle yükümlüdür.  

AB'nin yakın zamanda yürürlüğe giren göç ve iltica paktı, menşe ülkelerinde zarar görme riski altında olan kişilere ikincil koruma hakkı tanıyor. Sadece halen devam eden bombardımanlardan bahsedilmiyor. Gözaltına almalar, kayıplar, barınma hakkı ihlalleri hâlâ yaşanıyor. Eve dönmenize izin verilse bile, içeri girmek için şehrin yarısına rüşvet vermeniz gerekiyor ve ne hastane var ne okul, hiçbir şey yok. Ya da Suriye içinden bir örnek vermek gerekirse ülkede varlık gösteren Lübnan Hizbullah'ı, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşünü gerçekten destekliyorsa, o zaman işgal ettiği Lübnan'ın yarısına denk gelen Kuseyr, Kalamun, Guta, Zabadani ve Madaya'daki bölgelerden çekilmeli ve bunları Suriyeli mülteciler için kamplar kurmaları için uluslararası kuruluşlara teslim etmesi gerekmiyor mu?  

İnsanları savaşın yıkıntılarının ortasına atıp, “rejim sizi tutuklamıyor, o yüzden sorun yok” denilemez.  

Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönmek istemiyor 

Savaştan kaçarak yurt dışına göç eden Suriyelilerden çok azı ülkelerine dönme isteğini dile getirdi. BM'nin Suriyeli mülteci algısına ilişkin son araştırması, katılımcıların yalnızca yüzde 1'inin önümüzdeki yıl Suriye'ye dönmeyi düşündüğünü, bunun da büyük bölümünün istihdam olanaklarının yetersizliğinden kaynaklandığını gösteriyor.  

BM'nin tahminlerine göre Suriyelilerin yüzde 90'ından fazlası anavatanlarında yoksulluk sınırının altında yaşıyor.  

İkinci neden ise güvenlik eksikliğidir. Suriye'nin önemli bölgeleri çeşitli silahlı gruplar tarafından yönetilmeye devam ediyor. 

Beşşar Esed, siyasi, mezhepsel ve ekonomik nedenlerle mültecilerin geri dönmesini istemediğini de açıkça belirtiyor.  

Mülteciler için çöplük alanları hedefleniyor  

AB ülkeleri, gözlerini Şam, Lazkiye ve Tartus'a dikmişler, hepsi Esed rejimi kontrolündeki bölgeler. Araştırılan yerler boş, çöplük alanları.  

Merkezi hükümetin müdahil olmadığı, tamamen yerel bir tehdit söz konusu olduğunda, ülke içinde yerinden edilmiş bir kişinin ülke dışında sığınma talebinde bulunmadan önce kendi ülkesinin hükümet kontrolündeki bölgelerinde sığınma aramasını beklemek makul olabilir.  

Beşşar Esed’ın merkezi hükümeti zulmeden taraftır ve ülkenin tamamında etkili bir kontrole sahip olmasa da rejimin kontrolünde olsun veya olmasın, ülkenin hiçbir yerinde tam anlamıyla güvenli bölge bulunmamaktadır.  

Güvenli bölge kavramı, mültecilerin geri dönüşlerinin gönüllü olmak zorunda olmadığını ima etmek için de kullanılıyor. Savaş ve savaşın etkileri Suriye ekonomisini büyük ölçüde zayıflattı. Batı ülkelerinin yaptırım uygulamasına, savaş ağalarının ortaya çıkmasına ve yolsuzluğa yol açtı. Suriye’de savaş başlamadan önce ortalama aylık maaşlar 300 ile 600 dolar arasında değişirken şu an 20 ile 50 dolar arasında. Suriyelilerin yüzde 67'si açlıkla baş edebilmek için aylık olarak düzenli yapılacak yardımlara muhtaç.   

 

Batı ülkelerinin Suriye’ye uyguladığı yaptırımları arasında Suriye bankalarıyla iş yapmayı yasaklayan ve Suriye hükümetiyle mali iş birliği yapan şirketlere ve bireylere ağır cezalar getiren ‘Caesar (Sezar) Yasası’ adlı ABD’nin çıkardığı bir yasa da yer alıyor. Sezar Yasası ayrıca Suriye ile iş yapan herhangi bir yabancı şirketin cezalandırılmasını da öngörüyor. Suriye ile mali ilişkilere getirilen yasak, birçok ülkeden aralarında gıda ve ilaçların da olduğu çok sayıda ürünün Suriye'ye ulaşmasını engelliyor. 

Yasaya, 2011-2014 yılları arasında Suriye'deki işkence kurbanlarının bilgilerini ve fotoğraflarını sızdırdığı iddia edilen kişiye takılan takma ad olan Sezar adı verildi. 

Suriye, nüfusunun yarısından fazlasının ciddi gıda güvensizliği yaşıyor olmasıyla, dünyanın gıda güvencesizliği en yüksek olan ülkeleri arasında yer alıyor. Suriye dışında veriler ise Suriyeli mülteciler arasındaki yoksulluk oranının bölgeden bölgeye değiştiğini ancak bazı ülkelerde yüzde 60'ı aştığını gösteriyor. BM, ev sahibi toplulukların bu krizden etkilendiğini ve mültecilerin yüzde 93'ünün kamplarda değil, ev sahibi ülkelerin sakinleri arasında yaşadığını söylüyor. En fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke ise Türkiye. 

BM, genellikle ihtiyaç duyulan fonun yalnızca yüzde 58'ine ulaşabilmiş durumda.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.