Başkansız Lübnan: Çok Denklemli Bir Kriz ve Siyasi Boşluğun Yıkıcı Etkileri
Lübnan, Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un görev süresinin 31 Ekim 2022’de sona ermesinin ardından cumhurbaşkanlığı boşluğunun üçüncü yılına girdi. Temsilciler Meclisi, siyasi partiler arasındaki görüş ayrılıkları ve tek bir aday üzerinde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle şu ana kadar yeni bir cumhurbaşkanı seçemedi.
1943’te Fransız sömürgeciliğinden bağımsızlığını kazanmasından bu yana Lübnan, dördüncü kez siyasi boşluğa tanık oluyor. İlk siyasi boşluk bir yıl 44 gün sürdü ve 1989’da René Moawad’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle sona erdi. Sadece 6 ay süren ikinci boşluk ise Mayıs 2008’de Lübnanlı siyasi liderler arasında Doha’da yapılan bir anlaşmanın ardından General Michel Süleyman’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle sona ererken, aralarındaki en uzun boşluk olan üçüncü boşluk ise iki yıl beş ay sürdü ve Ekim 2016’da mevcut krize kadar görevde kalan Michel Aoun’un seçilmesiyle sona erdi.
Lübnan’ın tarihsel siyasi çıkmazı
İç savaşın (1975-1990) sona ermesinden bu yana süregelen Lübnan’ın siyasi sistemi, devletin üst düzey makamlarının, Cumhurbaşkanı Maruni bir Hıristiyan, meclis başkanı bir Şii ve başbakan bir Sünni olacak şekilde mezhepsel paylaşımı yoluyla barışı tesis etmek için tasarlanmıştı. Ancak, sivil devletin sağlam temelleri atılana kadar geçici olması beklenen bu sistem, birbirleriyle mücadele eden taraflar açısından siyasal ve ekonomik hayatın, hatta güvenliğin çeşitli alanlarında hakimiyeti ele geçirerek aralarındaki savaşı farklı bir boyutta sürdürmelerinin bir aracı haline geldi.
Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı boşluğu, ülkedeki ekonomik ve sosyal yaşam üzerinde yıkıcı etkileri olan çok denklemli bir kriz oluşturuyor. Ekonomik açıdan, bu boşluk devlet kurumlarının zayıflamasına, ülkenin yaşadığı boğucu ekonomik krizle başa çıkmak için gerekli kararların zorlukla alınmasına ve ekonomik reformları finanse etmek için gerekli mali yardımı almak amacıyla Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülen müzakerelerin aksamasına yol açıyor.
Sosyal açıdan, on beş yıllık iç savaşı sona erdiren 1989’da Taif Anlaşması’nın imzalanmasından önce, yıllarca mezhep savaşından muzdarip olan bir ülkede oluşan bu boşluk, siyasi bölünmeleri şiddetlendiriyor, sosyal gerilimleri artırıyor ve elektrik, su, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerle ilgili yasa ve kararların uygulanmasında aksamalara neden oluyor.
Sınırlı yetkilere sahip hükümet
Michel Aoun, Ekim 2022’nin sonunda görev süresi sona ermeden önce, eski başbakan Necip Mikati hükümetini görevden alarak, ülkenin yaşadığı siyasi boşlukta önemli kararlar alamayan sınırlı yetkilere sahip bir geçici hükümet haline getirdi.
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı makamı merkezi bir öneme sahip olmadığı ve tüm kararlar kurulan hükümet tarafından alındığı halde, böylesine kritik bir durumda cumhurbaşkanının varlığı, tüm anayasal yetkilere sahip yeni bir hükümetin kurulması için zorunlu.
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasının ardından parlamento yeni cumhurbaşkanını seçmek için 12 oturum düzenledi. Ancak partilerin çoğunluğu tek bir aday üzerinde uzlaşamadığı için her seferinde başarısız oldu. Rekabet iki aday arasında.
Birinci aday, Şii partileri Hizbullah ve Emel Hareketi ile müttefikleri tarafından desteklenen eski bakan Süleyman Franjiye. Ancak Gebran Bassil liderliğindeki Özgür Yurtsever Hareketi tarafından reddedilmesi, Hıristiyan Ulusal Hareketi ile Hizbullah arasındaki ittifakı olumsuz etkiledi.
İkincisi ise ana akım Hıristiyan güçleri, İlerici Parti ve diğerleri tarafından desteklenen muhalefet adayı eski Maliye Bakanı Jihad Azour. Uluslararası Para Fonu (IMF) Orta Doğu ve Orta Asya direktörü olarak görev yapan Azour, Lübnan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak için geçici olarak görevinden ayrıldı.
Parlamentonun son oturumunda Franjiye’nin aldığı 51 oya karşılık Azour 59 oy aldı ve oyların geri kalanı diğer adaylara dağıldı. Adayın ilk turda kazanması için 86 oy, yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle yapılamayan ikinci turda kazanması için 65 oy alması gerekiyor.
“Lübnan’daki kriz bu kez öncekilerden çok daha karmaşık”
Fokus Plus’a konuşan Lübnanlı gazeteci ve yazar Walid Abi Morshed’e göre, Lübnan’daki kriz bu kez öncekilerden çok daha karmaşık. Çünkü Lübnan, her biri kendi başına bir devlet olan en az 18 büyük mezhepten oluşan sekteryan bir konfederasyon tarafından yönetiliyor. Lübnan küçük ama tarafların hassasiyetleri büyük diyor. Morshed ülkede rejim değişikliği çağrısında bulunarak, çözümün ülkenin cumhurbaşkanı seçimini halka bırakmak olduğu, bunu sadece 128 sandalyeli Temsilciler Meclisi ile sınırlamamak gerektiği görüşünde. Lübnan’da devletin üst düzey yetkililerinin seçimi mezhepler ilkesine değil tek mezhep ilkesine dayanıyor ve cumhurbaşkanı Hıristiyan olacaksa da bunu sadece Maruni topluluğuyla sınırlı tutmamak gerekir diyor.
Morshed, çıkmazdan çıkış ufkunun dış baskıların artırılmasına ve İsrail ile zaten cephesi bulunan Lübnan’daki tarafların süregelen durumun ciddiyetini kavramasına bağlı olduğuna inanıyor. Morshed, ordu komutanı Joseph Aoun’un ülkenin cumhurbaşkanı olacağını, durum ne kadar kötüleşirse ve çözüm gecikirse, cumhurbaşkanlığına ulaşma olasılığının o kadar yüksek olacağını öne sürüyor.
Lübnan ekonomisi uçurumun dibinde
Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki boşluk, Lübnan’ın içinde bulunduğu krizden çıkması için gerekli reformların yapılmasının önünde bir engel sayılıyor. Yeni bir cumhurbaşkanı olmadan, ekonomiyi yaşadığı krizden çıkarmak için önemli kararlar alabilecek bir hükümetin kurulması mümkün olmadığı gibi, Lübnan’ın Uluslararası Para Fonu (IMF) ile mali destek için yürüttüğü müzakerelerdeki konumunu da zayıflatıyor.
2019 yılından bu yana Lübnan, Dünya Bankası tarafından 19. yüzyılın ortalarından günümüze dünyanın en kötü on ekonomik ve mali krizinden biri olarak tanımlanan boğucu bir ekonomik krizle karşı karşıya.
Lübnan Üniversitesi öğretim üyesi ekonomist Dr. Ayman Omar, siyasi boşluk krizinin yalnızca siyaset, güvenlik ve yasamayla sınırlı kalmayıp bir bütün olarak ekonomi ve kurumsal faaliyetler üzerinde yansımaları olduğunu söylüyor. Omar’ın dikkat çektiği en belirgin yansımalardan biri, ekonomiyi yeniden canlandırmak için gerekli reform planlarının olmaması. Çünkü etkin bir hükümetin bulunmaması, reformları uygulamak için kesin kararlar alınmasını zorlaştırıyor.
Para Fonu’na duyulan güvenin azalması
Lübnan içinde ve dışında yaşanan güven kaybı yerli ve yabancı yatırımların azalmasına yol açıyor. Uluslararası toplumun ve Uluslararası Para Fonu’nun duyduğu güvenin azalması da uluslararası destek ve dış finansman sağlama imkanını olumsuz etkiliyor. Maliye ve para politikalarını uygulayabilecek bir yürütme otoritesinin bulunmaması ise ekonomik krize çözüm geliştirecek sorumlu bir otoritenin yokluğu nedeniyle sosyal krizleri ve gerilimleri tırmandırıyor.
Uzmanlar, yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi ve ulusal birlik hükümetinin kurulması yoluyla siyasi istikrarın yeniden sağlanmasının mutlak bir öncelik olduğuna dikkat çekiyor. Öte yandan uluslararası toplumun talep ettiği yapısal reformların derhal başlatılması, yolsuzlukla mücadele, iyi yönetişimin teşvik edilmesi ve Lübnan’ı kronik ekonomik krizden çıkaracak cazip bir ortam yaratarak yabancı yatırımların çekilmesi gerektiği konusunda hemfikir.