Monroe’nun Bahçesinde Mao’nun Adımları: Çin'in Güney Amerika Üzerindeki Artan Etkisi
1823 yılında ABD Başkanı James Monroe tarafından ilan edilen ve 20. yüzyılda Amerikan grand stratejisinin merkezinde yer alan Monroe Doktrini, Batı Yarımküre'deki Avrupa sömürgeciliği çerçevesinde yapılacak herhangi bir müdahalenin, ABD'ye karşı potansiyel olarak düşmanca bir eylem olduğu savunuyordu. Özellikle Latin Amerika ülkelerinin Avrupalı güçler tarafından yeniden sömürgeleştirilmesini engellemeyi amaçlarken, ABD'nin bu bölgede hegemonik bir güç olarak yer almasını sağlayan doktrinin, Çin'in Güney Amerika'daki artan ekonomik, askeri ve diplomatik etkisine karşı tekrar nasıl kurgulanacağı ve nasıl kurgulanıyor olduğu “stratejik belirsizlik” prensibi sebebiyle rahat okunamıyor.
Kıtada 76 adet askeri üssü bulunan Washington’un Trump, DeSantis gibi Cumhuriyetçi isimleri açıkça bölgedeki daralan etkilerine karşılık Monroe Doktrinin “canlandırılması”, bir “Monroe 2.0” oluşturulmasını dile getiriyorlar. Öte yandan Biden’ın kıtaya yönelik konuşmaları doktrini açıkça zikretmekten kaçınsa da, Çin’in Batı Yarımküre’deki artan etkisine karşı yapılan uyarıları belirgin bir Monroe Doktrini tonu taşıyor. Ancak karşı hamlenin sistematik bir cevap olup olmayacağı belirsiz.
"21. yüzyılın altını" olarak adlandırılan lityumun, tahmin edilen küresel rezervlerinin %70’inin Arjantin-Bolivya-Şili arasında yer alan ve “lityum üçgeni” olarak adlandırılan bölgede yer alıyor. “Lityumun Suudi Arabistan’ı” olarak adlandırılan bölgenin yanı sıra, inşa halinde olan ve Brezilya’dan Çin’e yol açan “Okyanuslararası Koridor”, yeni limanlar gibi proje ve olgular göz önünde alındığında, Latin Amerika’nın altında lityum yatan sakin tuz düzlüklerinin şu anki hali yenilenebilir enerji teknolojilerinin geçişinde kritik bir madde olarak kabul edilen lityum sebebiyle birkaç on yıl içinde tamamen kazınmış bir hale geleceğe benziyor.
Çin'in Güney Amerika'ya yatırım stratejisi
Çin, lityum üçgenindeki en büyük yatırımcılardan biri olarak öne çıkıyor. Ancak bu sadece buzdağının görünen kısmı. Haritayı biraz genişlettiğimizde, Çin'in ayak izlerini her yerde görmek mümkün. Finansal yardımdan inşaat projelerine, uzay tabanlı gözetlemeye kadar, Pekin kendine “açık damarlarda” yeni yollar açıyor.
2020 yılı itibariyle, Çin'in Güney Amerika ile toplam ticareti 307 milyar dolara ulaşmışken, ABD'nin bu rakamı 156 milyar dolar seviyesinde kalmıştı. Çin'in bu rakamları son yirmi yılda 26 kat artarken, 2035 yılına kadar 700 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Özellikle Amerika’ya nispetle bakıldığında, ticaret istatistikleri Güney Amerika'nın Çin için stratejik bir öneme sahip olduğunu ve bölgenin Çin'in küresel ticaret ağındaki yerini güçlendirdiğine dair güçlü işaretlerden.
Güney Amerika'nın ekonomik ve siyasi durumu
Güney Amerika, siyasi bölünmeler, ekonomik eşitsizlik, çevre kirliliği ve yaygın şiddet gibi pek çok sorunla boğuşan bir bölge olsa da hala gözardı edilemeyecek büyüklükte iş ve fırsatların bol olduğu bir kıta. Güney Amerika, jeopolitik konumu, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık, lityum gibi materyaller, değerli mineraller, hidrokarbonlar, hidroelektrik enerji ve kulağa hoş gelmese de yasa dışı uyuşturucu ticareti gibi alanlarda zengin kaynaklara sahip.
Ancak, zengin kaynakları nedeniyle "kaynak laneti" olarak adlandırılan fenomene örnek teşkil eden bölgedeki ülkeleri, zengin doğal kaynaklarına rağmen, yetersiz altyapı, sermaye piyasalarına sınırlı erişim ve nitelikli iş gücü eksikliği gibi sorunlar nedeniyle kalkınma zorlukları yaşıyor. Çin, bu zorlukları kendi lehine çevirebilmek için stratejik yatırımlar yapma hususunda dersler çıkartılabilecek yöntemlere sahip.
Çin'in Güney Amerika'daki ekonomik yatırımları
Çin, Güney Amerika'da uzun vadeli anlaşmalar yapmayı tercih ediyor ve hükümet tarafından işletilen şirketlerle anlaşmalar yapmayı daha güvenilir buluyor. Aynı zamanda yatırım yaparken mevcut hükümet kurumlarını dikkate alarak sermaye yatırımları yapan Çin, yatırımlarını birçok işbirliği ve hatta gönderdiği nüfus ile destekliyor. Güney Amerika'daki hükümetler, sözleşmeleri uygulayacak kadar güçlü ama işçi hakları, insan hakları ihlalleri ve yırtıcı ekonomik uygulamalara karşı daha idealist değerlere bağlı kalacak kadar etik olmayan kurumlara sahip olduğundan, Çin için ideal bir yatırım alanı haline geliyor. Bu strateji, Çin'in bölgedeki ekonomik nüfuzunu artırmasına olanak tanıyor.
Örneğin, Şili'de Çin ile ticaret, toplam ticaretin %34'ünü oluşturmaktadır. Brezilya ve Peru'da bu oran %28, Uruguay'da %20, Ekvador'da %19, Kolombiya ve Paraguay'da %18, Bolivya ve Arjantin'de ise %14. Çin'in en büyük ortağı ve kıtada adeta sıçrama ayağı yaptığı ülke ise Venezuela. Caracas, 17 krediyle toplam 62 milyar dolar borç aldı ve bu paranın büyük bir kısmı petrol arama ve çıkarma faaliyetlerine ayırdı. Kıtada Çin’in telkinlerine doğrudan açık ülkelerin bulunması Çin hariç herkesin çıkarını tehlikeye sokabilir.
Çin'in Güney Amerika'daki askeri ve stratejik etkisi
Çin, Güney Amerika'daki askeri etkisini de güvence altına almak için çeşitli çalışmalar yapıyor. Peru'nun Lima yakınlarında, Çin devlet şirketi COSCO ve Peru ordusu, 450 milyon dolara mal olacak Chiang Kai limanını inşa ediyor. Bu, bölgenin ilk büyük ölçekli çok amaçlı üssü olacak ve gerektiğinde sivil amaçlardan askeri amaçlara hızla dönüştürülebilecek. Çin'in bu türden stratejik yatırımları, bölgedeki askeri etkisini artırmak ve Güney Amerika'nın gelecekteki jeopolitik dengesini değiştirmek amacıyla yapılan planlı bir girişim olarak değerlendiriliyor.
Bunun yanı sıra, Arjantin'deki Neuquén'de bulunan Espacio de Juan üssü, Çin'in derin uzay ağına dahil olup, gezegenler arası uzay misyonları için kullanılıyor. Çin, bu üs üzerinden uzay tabanlı gözetleme yapabiliyor ve uzun menzilli sinyalleri engelleyebiliyor. Amerika’nın Arjantin tarafından ısrarla teftiş edilmesini istediği üste Çin’in askeri varlığından da şüpheleniliyor. Aynı şekilde, Venezuela'daki El Sombrero uzay üssü, Çin'in uydularını fırlatmak ve dünyanın yörüngesindeki nesneleri izlemek için kullanılıyor. Çin, Güney Amerika'da halihazırda 11 yer kontrol üssü kurmuş durumda ve bu üslerin tam görevleri ve kapasiteleri tam olarak bilinmiyor.
“Okyanuslararası Koridor”
Capricornio Koridoru (Arjantin ve Şili) ve Merkezi Koridor (Brezilya ve Peru) olarak ikiye ayrılan proje, tamamlandığında Brezilya, Paraguay, Arjantin ve Şili'ye farklı çeşit ve boyutlarda ekonomik faydalar sağlaması umut ediliyor. Brezilya, Asya pazarlarına erişimini artırarak ihracatını kolaylaştıracak ve ithalat maliyetlerini düşürecekken, Paraguay, yol altyapısını geliştirerek ulaşım ağını güçlendirmiş olacak. Arjantin, kuzey bölgelerinin gelişmesine katkıda bulunup ihracatını artırmak isterken, Şili ise Güney Amerika ticaretinde bir merkez haline gelerek jeopolitik önem kazanmak istiyor. Projeye, Birleşik Arap Emirlikleri de yatırımcı ve işbirliği ortağı olarak katılarak küresel ticaret ağlarında etkisini artırmayı amaçlıyor.
Çin'in Güney Amerika'da genişleyen nüfuzu, bölgeyi yeni bir jeopolitik merkeze dönüştürme potansiyeline sahip. Bu durum, bölgedeki diğer güçler ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri için ciddi bir meydan okuma anlamına geliyor. Çin, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda askeri ve stratejik anlamda da bölgedeki varlığını güçlendiriyor. Bu bağlamda, Çin'in Güney Amerika üzerindeki etkisi, bölgenin gelecekteki yönünü belirleyecek önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.