Avusturya Seçimlerinde Aşırı Sağın Tarihi Zaferi

Avusturya'daki son seçimlerde aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPO), oy oranını artırarak birinci parti oldu ve mevcut koalisyon zayıfladı. FPO'nun lideri Herbert Kickl'in aşırıcı söylemleriyle dikkat çeken parti, özellikle göçmen karşıtlığı ve ekonomik endişeler üzerinden seçmen desteğini pekiştirdi.
Enes Kılıç
Avusturya Seçimlerinde Aşırı Sağın Tarihi Zaferi
3 October 2024

Avusturya'da geçtiğimiz pazar günü yapılan yasama/meclis seçimlerinde, aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPO) yüzde 29 oy oranıyla birinci parti çıktı ve büyük bir zafer elde etti. 2019’daki seçimlere kıyasla yüzde 13’lük bir artışla birinci sıraya yükselen FPO, ülkedeki siyasi dengeleri değiştirdi. Mevcut hükümetin büyük ortağı Halk Partisi (ÖVP) yüzde 26 oyla ikinci sırada kaldı ve yüzde 11 oy kaybetti. Sosyal Demokratlar (SPO) yüzde 21 oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı. NEOS yüzde 9 oyla dördüncü, Yeşiller ise yüzde 8 oy alarak beşinci sırada yer aldı. Sonuçlar, mevcut koalisyonun ciddi şekilde zayıfladığına işaret ediyor. 

“Özgürlük Partisi”nin kökleri 

Avusturya Özgürlük Partisi (FPO), Avrupa'daki diğer birçok aşırı sağ parti gibi son dönemde ortaya çıkan bir hareket değil. 1950'lerde eski Naziler tarafından kurulan parti, Avusturya siyasi sahnesinde uzun süredir faaliyet gösteriyor. FPO, 2000'li yılların başında ve 2010'ların sonlarında iki kez hükümet ortağı oldu. Ancak parti, son yıllarda Avrupa’daki trendi takip ederek yeniden güçlü bir şekilde yükselmeyi başardı. 

İlk sıçrayışını özellikle 1980’lerde Jörg Haider liderliğinde milliyetçi ve göçmen karşıtı bir söylemle yaparak güç kazanan Özgürlük Partisi, 1999 seçimlerinde yüzde 27 oy alarak hükümete girmeyi becerdi. O dönemde Avrupa Birliği’nin tepkisini çekmiş ve Avusturya, uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştı. Aldığı oy oranıyla geleneksel muhafazakâr ÖVP'yi geride bırakan örgütün ilk kez hükümet ortağı olması, bazı Avrupa Birliği üyelerinin Avusturya ile diplomatik ilişkileri askıya almasına dahi yol açmıştı. 2005 yılında koalisyonun çökmesiyle parti içinde büyük bir bölünme yaşandı. 

2017’de yeniden hükümete dönen FPO, göçmen karşıtı söylemleriyle dikkat çekti. Ancak parti, 2019’da “İbiza Skandalı” adı verilen bir olayla sarsıldı. Partinin lideri, gizli kamera görüntülerinde kamu ihalelerini bir Rus oligarkının yeğeni olduğu iddia edilen bir kişiye seçim yardımı karşılığında teklif ederken yakalandı. 

FPO’nun yeniden dirilişi 

2019 seçimlerinde ciddi bir oy kaybına uğrayan FPO, muhalefete çekildi. Ancak Herbert Kickl'in 2021’de parti lideri olmasıyla birlikte parti yeniden yükselmeye başladı. Kickl, partinin geçmişteki efsanevi lideri Jörg Haider’in konuşma yazarıydı ve etkileyici bir slogan yazarı ve parti içindeki sert söylemlerin çıkış noktası olarak biliniyor. 

 

Aşırılığını gizlemeyen Kickl, örneğin, Nazi dönemindeki SS birliklerinin toplu olarak suçlu ilan edilmesine karşı çıkan açıklamaları ve kendisini “Halk Şansölyesi” olarak tanıtmasıyla büyük yankı uyandırmıştı. Bu türden açıklamalarına rağmen, Kickl, partisini yeniden büyütmeyi başardı. 

Pandemi döneminde hükümetin aldığı kısıtlamalara ve aşı zorunluluklarına karşı çıkan FPO, bu süreçte de seçmenlerden destek topladı. Ayrıca, göç konusunun yeniden Avrupa gündemine gelmesiyle birlikte FPO, bu konudaki sert söylemlerini yeniden canlandırdı. 

Ekonomik endişeler 

Avusturya'da pandeminin ekonomik etkileri ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yarattığı belirsizlik, seçmenlerin ana endişeleri arasında yer aldı. Enflasyonun AB ortalamasının üzerinde seyretmesi ve yaşam maliyetlerindeki artış, seçmenlerin yönelimini etkiledi. FPO, bu ekonomik sıkıntılardan göçmenleri ve Ukrayna'daki savaşı sorumlu tutarak, seçmen desteğini pekiştirdi. 

FPO’nun seçim vaatleri arasında “Sığınmacılar için sağlanan yardımların kesilmesi”, “Aile birleşimi vizelerinin sınırlandırılması” ve “Göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi” gibi politikalar öne çıkıyor. Ayrıca, parti Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı çıkıyor ve Ukrayna’ya desteğin Avusturya’nın “tarafsızlığını zedelediğini” savunuyor. 

 

FPO’nun Rusya ile olan yakın ilişkileri de dikkat çekiyor. 2016’da Vladimir Putin’in Birleşik Rusya Partisi ile işbirliği anlaşması imzalayan FPO, 2018 yılında dönemin FPO'lu dışişleri bakanının düğününe Putin’in onur konuğu olarak katılmasına da tanıklık etti. FPO milletvekillerinin, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin Avusturya Parlamentosu’na yaptığı konuşmayı protesto ederek oturumu terk etmesi de hala akıllarda. 

Hükümet kurma senaryoları 

Seçim sonuçlarıyla birlikte Avusturya’da yeni bir koalisyon hükümetinin kurulması gerekecek. Ancak FPO’nun hükümet kurma sürecinde ciddi zorluklarla karşılaşması bekleniyor. Halk Partisi (ÖVP) lideri Karl Nehammer, Kickl'in şansölye olması durumunda bir koalisyon kurmayı reddetti. Nehammer, Kickl’i komplo teorileri yaymakla suçlayarak, onunla hükümet kurmanın imkansız olduğunu iddia ediyor. 

Nehammer

 

Kickl’in geri adım atarak şansölyelikten vazgeçmesi halinde ise hala bir FPO-ÖVP koalisyonu mümkün olabilir. Ancak Kickl şu ana kadar böyle bir adım atacağına dair bir sinyal vermiyor. Diğer bir seçenek ise ÖVP’nin Sosyal Demokratlar (SPO) ile bir büyük koalisyon kurması olabilir. Bu koalisyona NEOS ya da Yeşiller gibi partiler de dahil edilebilir. Ancak OVP’nin bu durumda seçim sonuçlarına saygı göstermediği için tepkiyle karşı karşıya kalması ve aşırı sağı daha da büyütmeye yol açabilecek olması söz konusu. 2023 Hollanda seçimlerinde aşırı sağ Geert Wilders’e uygulanan formül, burada da kullanılabilir gözüküyor; yani merkez-sağ şansölye ve kritik pozisyonların aşırı sağ figürlere verilmesi. 

Avusturya ve Avrupa için ne anlama geliyor? 

FPO’nun hükümete girmesi, Avusturya siyasetinde önemli bir sağa kayış anlamına gelse de etkileri daha büyük olacaktır. FPO içeren herhangi bir hükümet koalisyonu, Brüksel ile yeni gerilimler yaratabilir ve Orta Avrupa’da Rusya yanlısı politikaların güçlenmesini tetikleyebilir. Geçmiş hükümet deneyimleri uzun ömürlü olmayan Özgürlükçü Partinin ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini şimdi zaman gösterecek.