Güney Afrika Neden Filistin’i Savunuyor? 

Sömürgecilik mirası Güney Afrika’yı 75 yıldır Filistinlilerin haklarının yanında durmaya itiyor. Nelson Mandela'nın önderliğinde beyazların egemenliğine karşı verdiği mücadeleyi Filistin'e taşıyor.
Güney Afrika Neden Filistin’i Savunuyor 
7 Şubat 2024

Nelson Mandela, Güney Afrika’nın beyazların egemenliğine karşı verdiği mücadele ile Filistinlilerin İsrail işgaline karşı verdiği mücadele arasında benzerlikler kurmuş, Güney Afrika’da halkın vicdanında bu iki mesele arasındaki bağı güçlendirmek için çalışmıştı.  

Merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ta kendi ulusal mücadelelerinin görüntülerini yansıtan bir ayna görmüştü: “Arafat’ın faaliyetlerini hapishanemin derinliklerinden takip ediyordum ve onun kararlılığı ve azmi bende ilgi uyandırdı.”   

Güney Afrika, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi halkına karşı “soykırım suçu” işlediği gerekçesiyle Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail aleyhine dava açarken, Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İş birliği Bakanlığı Sözcüsü Clayson Monella, “X” platformunda paylaştığı bir tweette, “Sonuç ne olursa olsun, Güney Afrika şimdiden Filistinliler ve insanlık için büyük bir zafer elde etti, onlara dünyanın en yüksek mahkemesi önünde bir ses verdik” dedi.  

Güney Afrika’nın Filistin ile bağlantısı 

 Güney Afrika hükümeti ve halkı her zaman Filistin davasının yanında yer aldı ve bu desteği, 75 yıllık Arap-İsrail çatışması boyunca meselenin geçirdiği çeşitli dönemeçlerde Filistinliler ve mücadeleleri lehine alınan kararlara dönüştürdü. Bunların en önemlisi 2023 yılında İsrail’in Gazze Şeridi’ne açtığı savaş sırasında İsrail ile ilişkilerin kesilmesine ilişkin karardı. Parlamentonun çoğunluğu bu karar lehine oy kullandı.   

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa 18 Aralık 2023 Pazartesi günü yaptığı basın açıklamasında, ülkesinin İsrail’in Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı işlediği “savaş suçları” ile ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) gerekli belgeleri sunduğunu, ülkesinin bu suçların soruşturulması için uluslararası mahkemeye bir ay önce başvurduğunu söyledi.   

Fokus+'ın görüştüğü Güney Afrika’nın eski ABD Büyükelçisi İbrahim Resul, Güney Afrika’nın Filistin davasına verdiği desteğin, İsrail’in Filistin topraklarını işgali ve özellikle Gazze’de Filistin halkına karşı mesnetsiz soykırım uygulamasıyla ortaya çıkan her türlü adaletsizlik ve baskıya karşı durma ilkelerinin bir sonucu olduğunu söyledi.   

Resul ayrıca Güney Afrika’nın bugün İsrail’e dava açmasının İsrail’e ya da Yahudilere olan düşmanlığından değil, adaletsizliğe ve zulme kaçınılmaz olarak düşman olmasından kaynaklandığını vurguladı.   

 “İki ezilen halk arasında tarihsel bir dayanışmadır” 

Güney Afrika ile Filistin arasındaki ilişkilerin çok eskilere dayandığına dikkat çekerek; “Sömürgecilik altında birlikteydik, maruz kaldığımız ırk ayrımcılığına karşı mücadele etmek için birlikte eğitildik ve Filistinli örgütler ile Güney Afrika’daki kurtuluş hareketleri arasında kardeşçe ve dostane ilişkiler vardı. Dolayısıyla bu, iki ezilen halk arasında tarihsel bir dayanışmadır” ifadelerini kullandı. Ayrıca hem beyazların apartheid rejimi hem de Siyonist rejim, nükleer teknoloji alışverişinde bulunarak ve birbirlerine işkence araçlarını öğreterek tarih boyunca birlikte çalıştılar. Güney Afrika ve Filistin’deki halklara uyguladıkları baskılarda da aynı araçları kullandılar.   

Güney Afrika’nın özellikle İsrail’e dava açtıktan sonra Filistin davasına verdiği destek nedeniyle büyük bir baskı altında olduğunu kaydeden Resul, Batılı ülkelerden Güney Afrika’ya yatırımları engellemenin yanı sıra ticaret ablukası uygulayabilecek veya ticaret anlaşmasından çıkarabilecek şiddetli tepkiler beklediğini ifade etti. Öte yandan Nelson Mandela’dan ilham alan ülkenin, Filistin halkının özgürlüğü gibi daha büyük bir ilkeyle dayanışma göstermek için bu acıyla yüzleşmeye hazır olduğunu belirtti.  

Güney Afrika’nın açtığı davanın önemine ilişkin olarak Fokus+’a konuşan Güney Afrikalı akademisyen Selim Valle, İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda atılan bu adımın çok önemli olduğunu vurguladı. Çünkü İsrail’in onlarca yıldır uluslararası sözleşmeleri ve yasaları ihlal ettiğini ancak bu kez tüm dünyanın İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını izlediğini ve onlara yönelik soykırımın canlı olarak yayınlandığını söyledi.   

Dolayısıyla bu, özellikle de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınarken İsrail’in Filistinlilere yönelik ihlallerini görmezden gelmesine bakıldığında, özellikle de Gazze’de öldürülenlerin %70’inin kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu düşünüldüğünde uluslararası hukukun adını duyurması ya da dünyaya ikiyüzlülüğü ile çifte standardının boyutlarını göstermesi için son şans diye ekledi.   

“Adalet Divanı’nın önünde iki seçenek var” 

Adalet Divanı’ın önünde iki seçenek olduğunu ifade eden Valle; “Bugün Adalet Divanı’nın önünde iki seçenek var: ya Güney Afrika’nın Filistin halkını korumak için talep ettiği geçici tedbirlere yanıt verecek ya da özellikle Divan’daki yargıçlar kararlarını Güney Afrika tarafından sunulan kanıtlara değil kendi devletlerinden gelen baskılara dayandırdıkları için uluslararası hukuku unutacak.” dedi.  

Güney Afrika, İngiltere tarafından ülkedeki siyahilere karşı uygulanan apartheid rejiminden muzdaripti. Afrika Ulusal Kongresi (ANC) başlangıçta barışçıl direnişi benimsemişti, ancak 1960 yılında Sharpville’de 69 siyahi protestocunun katledilmesinden sonra direniş silahlı yola döndü ve ANC lideri Nelson Mandela ömür boyu hapse mahkûm edildi.  

Güney Afrikalı siyahi nüfusun hükümetin ayrımcılık politikasına karşı mücadelesi, 1990 yılında Başkan Frederick de Klerk’in siyahi muhalefeti meşrulaştırdığını ilan etmesine, lider Nelson Mandela’nın 27 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılmasına ve ırk ayrımcılığının 30 Haziran 1991 tarihinde resmen kaldırılmasına kadar devam etti.