İspanya Göç Politikası Yol Ayrımında
İspanya, uzun yıllar boyunca Avrupa’nın en göçmen dostu ülkelerinden biri olarak dikkat çekti. 2000'li yıllarda göçmen sayısındaki artışa rağmen, İspanyol siyaseti genel anlamda göçmenlere sıcak yaklaştı.
Diğer Avrupa ülkelerinde göç karşıtı partiler hızla yükselirken, İspanya bu trende direnç gösterdi. Ancak son yıllarda İspanya'nın siyasi iklimi değişiyor ve sosyalist hükümet, artan göçmen sayısıyla başa çıkmak ve gelmekte olan aşırı sağı durdurmak için göç politikasında daha farklı bir duruşa yöneliyor.
Açık Kapı Politikası
1999 ile 2010 yılları arasında İspanya’nın nüfusu, büyük oranda göçmen akışıyla 40 milyondan 47 milyona çıktı. Bu dönemde, dünyanın dört bir yanından iş bulma umuduyla İspanya’ya gelen göçmenlerin oranı %2'den %12'ye yükseldi. Bu oran, adeta İspanya'nın üç büyük şehri Madrid, Barselona ve Valencia'nın toplam nüfusuna eşdeğer bir artışı ifade ediyor.
Bugün İspanya, Avrupa'nın en yüksek göçmen nüfus oranlarından birine sahip ve bu göçmenlerin İspanyol toplumuna entegrasyonu diğer Avrupa devletlerine nispetle daha işlevsel durumda. İki temel üzerinde gerçekleşen bu başarı, hükümetin göçmenleri vatandaşlık sürecine dahil etme sürecindeki sürati ve İspanyol halkının göçmenlere karşı genel anlamda olumlu bir yaklaşım sergilemesiyle kabaca açıklanabilir.
Örneğin, 2017'de yapılan bir AB ülkeleri araştırmasında, İspanyol katılımcıların yalnızca %22'sinin göçmenler hakkında tamamen olumsuz bir görüşe sahip olduğunu ortaya koyulmuştu. Bu oran, Avrupa ortalamasının oldukça altında kalması sebebiyle, İspanya’nın diğerlerinden ayrıştığı bir nokta olarak göze çarpıyor.
Göçmen karşıtlığının gecikmesinin nedenleri
İspanya’nın göçmenlere karşı dostane tutumunun arkasında birkaç önemli neden bulunuyor. Öncelikle, Francisco Franco diktatörlüğünün mirası, İspanya'da milliyetçiliğe karşı var olan şüpheciliği toplumsal hafızada diri tutuyor. Ayrıca Katalonya’dan Bask bölgesine, Endülüs bölgesinden Kanarya Adalarına, İspanya'nın 17 özerk bölgesindeki güçlü yerel kimlikler de milliyetçi duyguları zayıflatan unsurlardan biri.
Aşırı sağ seçmenlerin sıklıkla öne sürdüğü "göçmenler sosyal refah sistemini sömürüyor" iddiası, İspanya'da Alman ve Fransız eşdeğerleri gibi fazla yankı da bulmuyor. İspanya'nın sosyal refah sistemi, sosyal yardımlar açısından oldukça sınırlı olduğundan, yerli halk ve göçmenler arasında doğrudan bir rekabet yaratmıyor ve yaşanmıyor. Medyanın da göç konusunda genellikle kullandığı daha ılımlı dil, göçmenlerin bir tehdit unsuru olarak göstermekten kaçınılması, örnek gösterilecek türden.
Siyasi arenada ise, İspanya uzun yıllar boyunca ya sol eğilimli İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ya da sağ eğilimli Halk Partisi (PP) tarafından yönetildi. Halk Partisi, geniş bir muhafazakar seçmen kitlesini temsil ederken kendi çizgisini aşırı sağdan ayırarak aşırı sağın yükselmesini set çeken unsurlardan oldu. Bu düzen, İspanya’da aşırı sağın kök salmasını zorlaştırdı. Barselona’da turistlerden bıkan halkın dahi, duvar yazılarında “Turistler evine, mülteciler gelebilir” yazdığı birden fazla sokakta görüldü.
Hükümetin göç politikalarındaki dönüşüm
Pedro Sánchez, 2018’de başbakan olduğunda göçmen dostu bir politika izlemeye başladı. Ülkedeki yaşlanan nüfus ve iş gücü ihtiyacını göçmenlerin önemine vurgulamak için sebep gösterdi. 2022’de, yarım milyon belgesiz göçmeni yasal statüye kavuşturacak bir girişimi onayladı. Ancak son zamanlarda hükümetin göç politikasında değişiklikler görülmeye başladı.
Örneğin Sánchez, Batı Afrika ülkeleriyle işçi göçü anlaşmaları imzalayarak, bu ülkelerden işçilerin İspanya'ya gelip kısa süreliğine çalışıp geri dönmelerini sağlayacak bir düzenlemeye gitti. Bu aşamada bu tarz politikalar, düzensiz göçün doğurduğu bazı sorunları hafifletmeyi amaçlıyor.
Artan göç ve siyasi baskılar
Pandemi sonrası dönemde İspanya’ya düzensiz göçte büyük bir artış yaşandı. 2023 yılında, bir önceki yıla göre %82’lik bir artış ile yaklaşık 57.000 düzensiz göçmen İspanya’ya giriş yaptı. Göçmenlerin çoğu, Kuzey ve Batı Afrika’dan Kanarya Adaları’na teknelerle ulaştı. Adaların bölgesel başkanı bu durumu “göçmen acil durumu” olarak ilan etti. Halk Partisi ise hükümeti ülke çapında bir göçmen krizi ilan etmeye çağırdı.
Bu göç artışı, aşırı sağ partilerin yükselişini hızlandırdı. Franco döneminden bu yana İspanya’da ortaya çıkan ilk radikal sağ parti olarak dikkat çeken Vox, Katalonya’daki bağımsızlık referandumunun ardından artan milliyetçilik dalgasını da arkasına alarak, özellikle göçmen karşıtı söylemleriyle seçimlerde ivme yakaladı. 2022’de Vox, Halk Partisi ile anlaşarak bazı bölgelerde yönetim koalisyonlarına katıldı. Parti, İslam kültüründen gelen göçmenlerin vatandaşlıklarının askıya alınması gibi sert politikaları daha yüksek sesle dile getirmeye başladı.
Göçün siyaset üzerindeki etkisi
Göç konusu, İspanya'daki siyasi tartışmaların merkezine yerleşti. Halk Partisi, Vox'un göçmen karşıtı söylemlerini benimsemeye başladı ve sınırların kontrolü için orduyu dahi devreye sokmayı önerdi. Katalonya’da da bağımsızlık meselesinin önemi azaldı ve göç konusu daha merkezi bir gündem haline geldi. Katalan seçmenlerin %60’ının bölgede çok fazla göçmen olduğu kanısında olduklarını gösteren anketler yayımlandı.
Bu durum, Katalonya’daki ayrılıkçı Junts partisinin göçmen politikasını daha sert hale getirdi.
Sánchez'in göçmen karşıtı partilerden gelen baskılarla yüzleşmesi gerektiği gibi, Katalonya’daki ayrılıkçı partiler de göç meselesi üzerinden aşırı sağ partilerin yükselişiyle baş etmek zorunda kalıyor.
Göç, İspanyol siyasetinde giderek daha fazla yer kaplamaya devam ederken unutulmaması gereken bir diğer husus ise, İspanya’nın göçmene ihtiyacı olduğu durumda kendi dilini konuşan bir kıta dolusu insan gücüne zaten halihazırda sahip olması. Tüm bunlara rağmen İspanya, çoğunlukla biraz ötesindeki yoksulluğu göz ardı etmiyor. Başbakan Pedro Sánchez'in geçtiğimiz hafta yaptığı Moritanya, Gambiya ve Senegal turu da hem bu düşünceye hem de bu düşünceliliğe işaret ediyor.