Modern Afyon Savaşı: Amerika ve Çin Arasındaki Yeni Cephe Fentanil

ABD, Çin'den gelen fentanil akışını "asimetrik savaş" olarak nitelendirirken, Çin ise suçlamaları reddederek krizin Amerikan iç sorunlarından kaynaklandığını savunuyor. İki ülke arasındaki bu uyuşturucu savaşı ise küresel bir krize dönüşme potansiyeli taşıyor.
Enes Kılıç
Modern Afyon Savaşı Amerika ve Çin Arasındaki Yeni Cephe Fentanil
29 Ağustos 2024

19. yüzyılın ortalarında yaşanan Afyon Savaşları, Çin'in "Yüzyıllık Aşağılanma" olarak adlandırdığı bir dönemi başlattı. Bu savaşlarda Çin, İngiltere ve Fransa'ya karşı yenilgiye uğradı ve bu yenilgiler, Çin'e büyük tavizler verdirdi. Afyon ticareti, Çin ekonomisini zayıflattı ve milyonlarca insanın uyuşturucu bağımlısı olmasına yol açtı.  

1949'da Çin Komünist Partisi iktidara geldikten sonra, ülke genelinde afyon tarlaları yakıldı ve uyuşturucu bağımlılarına karşı sert önlemler alındı. Mao Zedong yönetimi ise uyuşturucu kaçakçılarını idam etti, milyonlarca bağımlıyı zorunlu tedaviye tabi tuttu ve ülkeyi kısa sürede uyuşturucudan arındırdı. Bu tarihi örnek, Çin'in bugünkü fentanil krizine bakışını şekillendiren önemli bir tarihi arka plan sunuyor. Çin, afyon savaşlarında hatalar yapmış ve dersler çıkarmış bir ülke olarak, “jeopolitik bir silah olarak” uyuşturucunun kullanılmasının yöntemlerini ve sonuçlarını iyi biliyor.  

Bugünlerde Birleşik Devletler, Çin’den gelen fentanil akışını bir asimetrik savaş eylemi olarak değerlendiriyor. Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi'nin tahminlerine göre, ABD'ye gelen fentanilin yüzde 90'ı Çinli şirketlerden sağlanıyor. Bu şirketler sadece Çin'de yasal olarak faaliyet göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Çin Komünist Partisi tarafından da sübvanse ediliyor. Çin, öncü kimyasalları üretiyor, bu kimyasallar ise Meksikalı uyuşturucu kartelleri tarafından işlenerek sentetik opioidler haline getiriliyor ve ardından ABD'ye kaçak yollarla sokuluyor. 

Çin'in perspektifi 

Fentanil krizinin üretici tarafı, meselenin tamamen Amerikan iç meselesi olduğunu savunarak suçlamaları reddediyor. Çin'e göre, krizin asıl sorumlusu Amerikan ilaç şirketlerinin yozlaşmışlığı, zayıf ABD yasaları ve Amerikan toplumunun uyuşturucuyu yüceltme kültürü. Anlaşmazlık ise dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında büyük bir sorun teşkil ediyor. Çin, ABD'yi suçlarken, ABD içindeki bazı kesimler Çin'in bu uyuşturucu krizini bilerek ve isteyerek ABD'ye karşı bir silah olarak kullandığını iddia ediyor. 

Asimetrik savaş 

Asimetrik savaş, bir ulusun diğerinin göreceli zayıflıklarını kullanarak avantaj sağlamaya çalıştığı bir strateji olarak tanımlanabilir. Bu durumda, Çin'in Amerika'nın yasa dışı uyuşturucuya olan iştahını kullanarak fentanili silah haline getirdiği iddia ediliyor. 2018'de ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında yaşanan “ticaret savaşı” krizinin ardından, Çin hükümeti fentanil ihracatı yapan şirketlere vergi indirimleri ve sübvansiyonlar sağlamaya başladı.  

2022'de ise Nancy Pelosi'nin Çin'in itirazlarına rağmen Tayvan'ı ziyaret etmesi üzerine, Çin ve ABD arasında fentanil kaçakçılığıyla mücadele eden kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliği tamamen durdu. 

Krizin kökenleri ve ABD’nin yanıtı 

1959'da Belçikalı bir doktor olan Paul Jansen tarafından tıbbi amaçlarla geliştirilen Fentanil, özellikle 1990'lar ve 2000'lerde ABD'deki ilaç şirketlerinin agresif pazarlama taktikleri ve reçeteli opioidlerin bağımlılık potansiyelini küçümsemeleriyle, fentanilin yayılması için adeta bir zemin oluşmuş oldu. 2019 itibarıyla fentanil, ABD'de en sık reçete edilen ilaçlar arasında yer aldı ve yasa dışı opioidlere talep arttı. 

Öte yandan ABD, fentanil kriziyle başa çıkmak için çeşitli önlemler aldı, ancak bu önlemler, ölüm oranlarını düşürmekte yetersiz kaldı. Çin, 2019'da ABD'ye yönelik tüm fentanil ürünlerinin sevkiyatını yasakladı, ancak bu yasaklar etkili bir şekilde uygulanamadı. Çin, uyuşturucuya karşı sert bir duruş sergilediğini iddia ederken, ABD politikalarının ve yasalarının çok gevşek olduğunu öne sürüyor. 

Ayrıca, 2023 yılında kaydedilen 100 binden fazla uyuşturucu kaynaklı ölümün yaklaşık %70'i fentanil ve diğer sentetik opioidlerle ilişkilendiriliyor. Bu korkunç ölüm sayısı, yıllık trafik kazası ölümlerinin (yaklaşık 41 bin) ve silahlı şiddet olaylarından kaynaklanan ölümlerin (yaklaşık 43 bin) çok üzerinde. Amerikalı politikacılar için, özellikle seçim süreci boyunca bu konu hayati öneme sahip. Fentanil kullanımına ilişkin endişeler, anketlere bakılırsa seçimlerde belirleyici bir unsur olarak öne çıkıyor.  

Yapılan araştırmalara göre ise kararsız eyaletlerdeki seçmenlerin %80’i fentanil krizini oy tercihleri üzerinde önemli bir faktör olarak değerlendiriyor. Fentanil’in, seçim kampanyalarının sac ayaklarından olan kürtaj, iklim değişikliği ve uluslararası çatışmalar gibi diğer önemli konulardan hiçbir geri kalır yanı olmadığı görülüyor. 

Amerika’nın yapabilecekleri 

İlk olarak, Amerika’nın Çin’e politik baskı araçlarıyla istediğini yaptırabileceği sanrısından vazgeçilmesi gerekiyor. Yahut Çin’i topa koymadan önce içeride basılabilecek tüm butonların kullanılması, ilişkilerin hızlıca gerilmemesine olanak sağlıyor. Bu sebeplerden, öncelikle fentanil türevleri, yasadışı olarak üretilen sentetik opioidlerin üretimi ve ticaretiyle uğraşanların adalet önüne çıkarılmasını sağlamak amacıyla, Birleşik Devletler içerisinde sürekli olarak Kontrol Edilen Maddeler Yasası'nın birinci kategorisine yerleştirilebilir.  

İkinci olarak, Meksikalı uyuşturucu kartellerine karşı askeri operasyonlar düzenlenmesi için bu kartellerin yabancı terör örgütü olarak tanımlanması, baskının artırılmasına olanak tanıyabilir. Uzun vadede, federal hükümet ülke sathında uyuşturucu talebinin azaltılması için devlet dışı aktörleri de içerecek sofistike bir halkla ilişkiler programı yürütmelidir. Bu çeşitli aktörlerin birleşimiyle ortaya çıkan sonuçların ardından, yapılacak son ve tek iş Çin’i hedef göstererek daha gerçekçi bir baskı ortaya koymak olabilir.