Trump Ekonomisi: Beklentiler, İhtimaller ve Gelecek
Son haftalarda, yabancı diplomatlar dahi Trump'ın Kasım seçimlerinde zafer kazanma olasılığı bağlamında politik stratejilerini onun danışmanlarıyla konuşarak çiziyor. Endişeli Demokratlar, Biden'ı geri çekilmeye ikna etse de Kamala Harris’in alacağı destek henüz tam anlamıyla kestirilemiyor. Ancak Trump'a yönelik başarısız suikast girişimi ve hızlı tepkisinin politik olarak ona fayda sağlayacağı düşünülüyor. Bu nedenle bahis piyasalarının Trump'ın zaferine dair beklentileri, saldırıdan hemen sonra büyük bir artış gösterdi.
Uluslararası medya Trump'ın tartışmalı dış politika hedeflerine odaklanmış durumda. Bu politikalar arasında Ukrayna ve Tayvan'ı gözden çıkarma gibi radikal adımlar yer alıyor. Ancak dikkate değer bir diğer konu, Trump'ın ekonomik gündemi. Eğer bu politikalar gerçekten uygulanırsa, küresel ekonomi üzerinde büyük bir etkisi olabilir.
Daha fazla gümrük vergisi
Trump, ilk döneminde Amerikan üreticilerini korumak ve Amerika'nın ikili ticaret açıklarını azaltmak için gümrük vergilerine oldukça sıcak bakıyordu. Ancak bu sefer önerdiği tarifeler, benzeri görülmemiş düzeyde. Özellikle Çin'den gelen tüm ithalatlara sabit bir gümrük vergisi uygulamayı öneriyor. Bu gümrük vergisinin kesin oranı belirsiz; Washington Post başlangıçta bu oranı %60 olarak bildirdi, ancak Trump bu iddiayı iki kez yalanladı. Bloomberg'de verdiği bir röportajda sadece %50'lik bir vergi düşündüğünü söyledi ve Fox News'de belki de %60'tan fazla olabileceğini belirtti. Kesin oran ne olursa olsun, bu durum modern tarih uluslararası ticareti akışındaki en dramatik yeni dengelerden biri olacak.
Trump ayrıca Biden'ın enerji geçişiyle ilgili yeni Çin ithalatlarına uyguladığı gümrük vergilerini genişletmek istiyor. Örneğin, Çin'den gelen elektrikli araçlar üzerindeki mevcut %100'lük gümrük vergisi oranını %200'e çıkarmak istiyor. Bunun yanı sıra, tüm ithalatlara %10'luk bir gümrük vergisi uygulamayı da destekliyor. Plan, Amerika’nın baş müttefikleri olan AB ülkelerinden gelen ithalatları bile kapsıyor. Bloomberg röportajında AB hakkında "İskoçya ve Almanya'yı seviyoruz ama bunlar dışında AB bize gerektiği gibi davranmıyor" şeklinde bir demeç vermişti.
Trump'ın gümrük vergileri konusundaki bu agresif yaklaşımı, ona göre Amerikan üreticilerini koruma amacı güdüyor. Ancak bu tür geniş kapsamlı vergiler, küresel ticaret savaşlarını tetikleyebilir ve uluslararası ticaret akışını ciddi şekilde sekteye uğratarak yeni bir iklim yaratabilir. Çin gibi büyük ticaret ortaklarıyla olan ticaret ilişkileri, Trump’ın iddialarını uygulaması halinde bu durumdan büyük ölçüde etkilenecek gibi gözüküyor. Ayrıca, Amerikan tüketicileri için ithal ürünlerin fiyatlarının artması ve genel ekonomik maliyetlerin yükselmesi de bu senaryoda muhtemel olur.
Azalan vergiler
Birçok Cumhuriyetçi gibi Trump da düşük vergilerin ekonomik büyümeyi teşvik ettiğine inanıyor ve bu politik inanç, önceki döneminde onu popüler kılan etkenlerden biri haline gelmişti. Görevi tekrar devraldığında, 2017’deki “Vergi Kesintileri ve İş Yasası”nı (Tax Cuts and Jobs Act) uzatmayı ve kurumlar vergisi oranını %20 veya %15'e düşürmeyi düşündüğünü beyan ediyor. Bu oran, 2017'de %35'ten %21'e indirilmişti ve o zamandan beri aynı kaldı. Haziran ortasında Kongre Cumhuriyetçileriyle yaptığı bir oturumda, gelir vergisini tamamen kaldırıp yerine çok yüksek gümrük vergisiler getirmeyi de önerdi. Trump örnek olarak vermese de Amerikan tarihinde 1897-1901 yılları arasında başkanlık yapan William McKinley'in böyle bir uygulaması geçmişte mevcut.
Trump'ın vergi politikaları, genel olarak ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi ve yatırım ortamını iyileştirmeyi hedefliyor. Düşük vergiler, şirketlerin daha fazla kâr elde etmelerine ve bu kârları yeniden yatırıma yönlendirmelerine olanak tanıyabilir. Ancak, gelir vergisinin tamamen kaldırılması ve yerine yüksek gümrük vergisiler getirilmesi önerisi, Amerikan ekonomik yapısında büyük bir değişiklik anlamına geliyor. Bu türden bir politika, federal hükümetin gelir kaynaklarını çeşitlendirmesi ve ekonomik dengeleri sağlaması açısından ciddi zorluklar yaratarak ekonomik güvenliği riske atabilir.
Zayıf dolar
ABD doları, dünya rezerv para birimi olarak büyük bir talep görüyor ve bu durum doların değerinin yüksek olmasını sağlıyor. Çoğu politikacı, ABD için iyisinin Amerikalıların daha fazla şey ithal etmesine ve Amerikan hükümetinin daha fazla borç almasına olanak tanıyan “güçlü dolar” olduğunu düşünse de Trump'ın danışmanları, güçlü bir doların Amerikan üreticilerini ve ihracatçılarını daha az rekabetçi hale getirdiğini savunuyor. Bu nedenle, Trump'ın ekibi doları zayıflatmayı destekliyor.
Bu, pratikte nasıl uygulanacak henüz belirsiz. Trump yönetiminin ticaret politikalarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynayan eski Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, daha önce devletlerin anlaşarak Amerikan dolarının değer kaybettirilmesini öngören 1985 Plaza Anlaşması'na benzer bir anlaşma yapılmasını önermişti. Ancak bu anlaşma, Amerikan müttefikleriyle yapılmıştı ve etkisi kısa süreli olmuştu. Dolayısıyla, doları zayıflatmanın en bariz ve etkili yolu faiz oranlarını sert bir şekilde düşürmek, ancak bu enstrüman hükümetin değil Federal Rezerv'in kontrolünde.
Ayrıca “zayıf dolar” politikası, Amerikan ürünlerinin yurt dışı piyasalarda daha ucuz hale gelmesini sağlayarak ihracatı teşvik etse de aynı zamanda ithalat maliyetlerini artırabilir ve iç piyasada fiyatların yükselmesine neden olabilir. Doların zayıflatılmasının küresel finansal piyasalar üzerinde yaratabileceği etkiler iç yansımalardan daha geniş olabilir. Uluslararası yatırımcıların Amerika'ya olan güvenini sarsılması ihtimali, halihazırda de-dolarizasyon çabalarını konsolide etmeyi deneyen “küresel güney”in ekmeğine yağ sürme potansiyeline sahip.
Daha az bağımsız bir Merkez Bankası
Amerika'nın merkez bankası olan Federal Rezerv, operasyonel olarak bağımsızdır ve hükümetin talimatları hiçbir şekilde kurumsal bir bağlayıcılık içermez. Trump, mevcut Fed Başkanı Jerome Powell'ı görevden alıp yerine daha uyumlu birini getirmeyi düşünüyor. Her ne kadar kendisi 2017'de Powell'ı atayan başkan olsa da, Powell'ın faiz oranlarını düşürmeyi reddetmesi Trump’ın ağzına doladığı şikayetlerden biri haline geldi. Bu sebeplerden dolayı son Bloomberg röportajında görev süresinin sonuna kadar Powell'ı görevden almayacağını belirmiş olsa da, Fed'e karşı daha çatışmacı bir tutum sergilemesi olası görülüyor.
Özellikle gümrük vergileri ve zayıf dolar gibi ekonomik politikaları enflasyonu artıracak olursa, Fed'in bu durumlara sert faiz artırımları ile yanıt vermesi beklenebilir. Ters bir müdahalede Merkez bankasının algılanan bağımsızlığının azalması, para politikasının politize edilmesine yol açarak uzun vadede ekonomik istikrarı da tehlikeye atabilir.